Tüm irade gasplarına karşı çıplak ayaklar protestolar ve direnişlerin sembollerinden olmuştur. Madencilerin çıplak ayakla yürüyüş yapmaları muktedirlere karşı işçi sınıfının köklerinden aldıkları cesareti temsil eder. Bugün bize düşen görevlerden biri de çıplak ayaklı dostlarımızı düne göre daha fazla savunmaktır. Bir kez daha tarihe çıplak ayaklıların ve dört ayaklıların birlikte başarabileceğini göstermemiz gerekiyor
İlk insanın cesareti ayağına geçirdiği ayakkabıyla başlar. Ayakkabıyla birlikte daha hızlı yürür, keşfeder, koşar, kaçar… İnsanda ayakkabısızlık; korku ve çaresizlik hissiyatı uyandırır. “Bir mekana ayakkabı ile girmekle çıplak ayakla girmek arasında büyük bir ruhsal uçurum vardır!” Dinler ve inanışlar “mabetlerinde çıplak ayaklılığı” seçmiştir. Dinler ve inanışların takipçileri açısından çıplak ayakla mabetlere girmenin birçok sebebi olsa da asıl olarak ruhen ve bedenen tam teslimiyeti ifade eder.
Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı eserinde Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları” diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi. Tarih boyunca köleler çıplak ayakla çalıştırılmışlardır. Nazi kamplarında tutulan ve bin bir işkenceden geçirilen insanlar çıplak ayaklıydılar. 12 Eylül’ün zindanlarına atılanlardan ilk istenen ayakkabılarını çıkarmaları olmuştur.
Tüm bu irade gasplarına karşı çıplak ayaklar protestolar ve direnişlerin sembollerinden olmuştur. Madencilerin çıplak ayakla yürüyüş yapmaları muktedirlere karşı işçi sınıfının köklerinden aldıkları cesareti temsil eder. 71’inci Cannes Film Festivali’nde Amerikalı oyuncu ve jüri üyesi Kristen Stewart cinsiyet ayrımcılığını kural haline getirilmek istenmesine karşı çıkmak için festivalin kırmızı halısında topuklu ayakkabılarını çıkarıp kırmızı halıda yürüdü. Yüzlerce çıplak ayaklı protesto eylemleri olmuştur. Afrika’nın en kalabalık ikinci ülkesi olan Etiyopya’dan Shambel Abebe Bikala 1960’daki Roma Yaz Olimpiyatları’nda çıplak ayakla koşarak altın madalyayı kazanmıştır. Bikala’nın çıplak ayakla koşusu ülkesinin 1936-1941 Mussoli’nin faşist İtalya’sına karşı mı yoksa ülkesindeki derin yoksulluğa karşı bir protesto muydu ya da tüm işgalci sömürgeci emperyallere karşı bir koşu muydu resmi tarih yazmazsa da biz çıplak ayakla Roma’da koşmanın ne demek olduğunu anlıyoruz. Ve böyle yüzlerce çıplak ayaklı protestolar ve işgalcilere ayakkabı atma eylemleri vardır.
Bugün savunmasız olan katledilen çıplak ayaklılar (patililer) korku ya da cesaretlerini çıplak ayaklı oluşlarından mı alıyorlar bilimsel olarak bunu bilmemiz şimdilik mümkün değil. Doğaları gereği ayakkabı giyme olanakları yok. Ayağına nal çakılanlar ise onları daha iyi sömürmek için insanın hayvanlara giydirdiği ilk ayakkabı olsa gerek. Ayaklarına nal geçirilen hayvanların kimi yük çekerek kimi yarış adı verilen ölüm koşularında birileri kumarda zengin olsun, kasa devamlı dolsun diye, üstelik devletin yasal güvencesiyle amaçsızca öldürülüyorlar. AKP ve MHP’nin elbirliğiyle çıkardığı sözde hayvanları koruma yasası çıkalı hayli bir zaman oldu. Bu zaman içerisinde çıplak ayaklı dostlarımız vahşice katledip öldürüldüler. Öldürülmeyenler barınaklara tıkıldı. 82 yaşında çıplak ayaklı Necla teyzemizin başkentte çıplak ayaklı dostlarıyla birlikte yanarak şüpheli ölümü hepimizi derinden yaraladı. 82 yaşında hayatının sayılı günlerini sadece sevdiği hayvanlarıyla birlikte geçirmek isteyen Necla teyzemize karşı trol ordularının sosyal medyadan yaptıkları ahlaksız çağrı ve vahşilikleri, Sivas Madımak, Maraş, Çorum katliamlarından önce yapılan katliam çağrılarıyla benzerlik göstermesi tesadüfi değildir. Aynı politik iklimin ürünüdür.
Bugün bize düşen görevlerden biri de çıplak ayaklı dostlarımızı düne göre daha fazla savunmaktır. Bir kez daha tarihe çıplak ayaklıların ve dört ayaklıların birlikte başarabileceğini göstermemiz gerekiyor.
Mutlaka ama mutlaka kazanacağız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.