1924 tarihinden 1947 yılına kadar içki üzerinden çok ağır vergiler alınmaya devam etmiştir. Buradan elde edilen gelirlerle inhisar kanunu içinde bulunan sanayi tesisleri kurulmuştur. En önemlisi ise ülke çapında kurulan şeker fabrikalarıdır. Bu fabrikaların yanı sıra ispirto (etil alkol) üretim tesislerinin sayısı hızla çoğaltılmıştır. İspirto o zamanlar konutlarda kullanılan enerji kaynağıydı. Her konutta ispirto ocağı bulunurdu. Bu nedenle en ücra bakkalda bile ispirto (etil alkol) satılırdı. İşte Vehbi Amca da o zamandan gelen alışkanlıkla ispirto içmekten vazgeçememiştir
Vehbi amca, çocukluğumun delikanlılığımın yaşadığım zamanın şahsına münhasır kişiliği. Zonguldak Erkek Sanat Okulu mezunu; duygusal, ince ruhlu ve aynı zamanda çok zeki bir kişilik. Kimseye zararı olmayan alkolikti kendisi. Yanında hiçbir zaman içki şişesini eksik etmeyen halk filozofuydu. Bir arkadaşım sormuş “Vehbi sabah sabah erkenden içmeye başlamışsın” dediğinde verdiği yanıt “ayuk gezilmeya yahu, ayıp oluya” diyecek kadar da kıvrak zekalı. Şarap bulursa şarap, bulamadığı zamanlarda da ispirto içerdi Vehbi Amca. Şarap ne yazık ki onun en lüks içkisiydi. Hem çok ucuz hem de en ücra mahalle bakkalında bulunan ürün olan bu ispirto onun standart alkollü içeceğiydi. Peki Vehbi Amca uzun yıllar tükettiği bu ispirto neden onu sağlığından etmedi. Bildiğim kadarıyla uzun seneler yaşadı. İspirto için ölmedi ama günümüzde “etil alkol” içenler ölüyorlar, neden? Bunun nedenini kavramak için yakın tarihimize bakmak gerekiyor.
İçki yasağının ilanı
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk iş olarak içkiyi yasakladı. Men-i Müskirat (içki Yasağı) yasası Meclis’e Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey tarafından teklif edilmiş, yasa üzerinde yapılan görüşmeler sonrasında 14 Eylül 1920 tarihinde kabul edilmiştir. Bu kanunun oylamasına 145 milletvekili katılmış, bunlardan 3’ü geçersiz, 71’i kabul, 71’i ret oyu vermiştir. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hadımlı Vehbi Efendi yasanın kabulü cihetinde oy kullanmış, böylece kanun bir oy farkla kabul edilmiştir. Men’i Müskirat Yasası Türkiye Cumhuriyeti Meclisi’nin kabul ettiği yirmi ikinci kanundur. Bu yasayla her türlü içki üretimi, ithali satın alınması ve kullanılması yasak edilmiştir. Bu yasak ABD’deki yasağın kısa bir zaman sonrasına denk düşer. Bu dönemin ağır cezalarına rağmen kaçak rakı imalatçıları zaman zaman rakı üretimine devam etmişlerdir. Ülkemizin her yerinde boğma tabir edilen damıtık alkol üretimi her bölgede sürdürülmüştür. Her bölgenin meyvasından damıtık alkol elde edilmiştir.
Bu dönemi Hüseyin Rahmi Gürpınar, Heybeliada’daki evinde 1925 yılında yazdığı “Meyhanede Kadınlar” adlı risalesinde birçok boyutuyla dile getirmiştir. Gürpınar bu eserinde okuyucuyu Apostol’un yasak tanımaz meyhanesine sokup yasaklı anason kokusunu olanca çekiciliği ve estiricileriyle hissettirir. Hüseyin Rahmi Gürpınar o dönemi şöyle anlatır:
…Hükümet bu yasağı koymakla içmeyi engellemek şöyle dursun, herkesi içmek için kışkırttı. İsteği artırdı. Bu yasaktan sonra içkiye rağbet yüz kat arttı. En pis zararlı rakılar üç, dört yüze satıldı. Bütün meyhanelerde küp dibi tortularına kadar bayat sermayeler sürüldü. Hiç kullanmayanlara hile iştah geldi. Her yerde yeniden imbikler ısmarlandı…
O yıllarda cumartesi geceleri şehir hatları vapurunda gençler için danslı gece eğlenceleri düzenlenirmiş. Buralarda daha çok ayranlı rakı içildiği söylenir. Ayranlı rakı, ayran rakının kokusunu az da olsa kestiği için tercih edilirmiş.
İçki yasağı kaldırılıyor ama çok ağır vergilerle fiyatlar el yakıyor!
9 Nisan 1924 tarihinde neşredilen ve alkollü içkilerden alınan verginin dört katına çıkarılmasına dair 470 sayılı yasa, içki üretimi üzerindeki Düyunu Umumiye İdaresinin hukukunu tesis etmiş oldu. Alkollü içkilerden sağlanan gelirin bu idarece tahsiline devam edildi. 1 Haziran 1926 tarihinde yürürlüğe giren 22 Mart 1926 günlü ve 790 sayılı yasanın 30. maddesiyle 22 sayılı yasa tümünle yürürlükten kaldırılmış oldu. Her türlü ispirto ve ispirtolu içkileri devlet inhisarına bırakan bu yasa İnhisar İdaresi’ne iki yıl içinde ispirto üretim tesisleri kurma görevi vermişti.
1924 tarihinden 1947 yılına kadar içki üzerinden çok ağır vergiler alınmaya devam etmiştir. Buradan elde edilen gelirlerle inhisar kanunu içinde bulunan sanayi tesisleri kurulmuştur. En önemlisi ise ülke çapında kurulan şeker fabrikalarıdır. Bu fabrikaların yanı sıra ispirto (etil alkol) üretim tesislerinin sayısı hızla çoğaltılmıştır. İspirto o zamanlar konutlarda kullanılan enerji kaynağıydı. Her konutta ispirto ocağı bulunurdu. Bu nedenle en ücra bakkalda bile ispirto (etil alkol) satılırdı. İşte Vehbi Amca da o zamandan gelen alışkanlıkla ispirto içmekten vazgeçememiştir.
Alkollü içeceklerin fiyatlarında çok büyük indirim yapılıyor!
Recep Peker hükümeti, yalnız birikmiş olan ekonomik sorunlarla değil, savaş sırasında toplumun sosyal yaşamında açılmış yaralarla da uğraşmak ve bu yaraları iyileştirmek durumunda kalmıştır. Hiç şüphesiz ki bu yaralardan biri de toplumun belirli bir kesimini oluşturan “mavi ispirto müptelaları” idi.
Mavi ispirto kullanımını azaltmak ve halkın alkol alımını kolaylaştırmak, toplumun sağlığını koruyabilmek için 1942 yılında hafif alkollü içkilerin fiyatları ucuzlatılmış, rakı fiyatı ise sabit tutulmuştu. Ancak İkinci Dünya Savaşının topluma getirdiği ekonomik zorluklardan dolayı, toplumun belirli bir kesimi iyice yoksullaşmış ve bu yoksul kesiminin bir bölümü, rakıya uygulanan fiyat politikasından olumsuz yönde etkilenerek “mavi ispirto” içmeyi sürdürmüştü. Aksaray, Edirnekapı, Yedikule ve Yenikapı’da epeyce mavi ispirto bağımlısının olduğu belirtilir. Recep Peker hükümeti toplum sağlığını tehlikeli boyutlarda etkileyen bu duruma bir çare bulmak amacıyla rakı fiyatlarını da ucuzlattı.
Bu karar Yeşilay Cemiyeti’nin özellikle Ordinaryüs Profesör Doktor Fahrettin Kerim Gökay’ın büyük tepkisiyle karşılandı. Ayrıca, bu karar basında da büyük eleştirildi. Buna rağmen 15 Ocak 1947 tarihinde rakı fiyatları büyük bir oranda düşürüldü.
Refik Halid Karay, Akşam gazetesinde kaleme aldığı yazısında, kısaca rakı fiyatları sabit kalmalı fakat ağız tadıyla içilebilecek kalitede rakı üretilmelidir diyordu:
… Alkol kullanmanın üzerine yazılar yazmak, broşürler çıkarmak, konferanslar vermek, resimler asmak, vecizeler bulmak, alkolden halkı tiksindirme işine devam etmeliyiz. Öte yandan da alkollü içkilerin mümkün olduğu kadar temizliğine dikkat etmeli, ahaliye saf içki vermeliyiz. İçki aleyhindeki propagandayı taassup ve ifrat derecesine vardırıp da aksi tesir yapmasına meydan vermeyecek şekilde hızlandırmakla beraber temiz içki çıkarmak hususunda daha titiz davranmak, içki kadehlerinde ihtikar yapılmasını önlemek, hafif içkileri çoğaltıp ucuzlatmak lazımdır. İçki içme terbiyesini öğretmek de lüzumludur. İçkiyi değil sarhoşluğu ayıp saymak ve içki yasağı yahut içkiye ağır vergi koymaktansa sarhoşluğu yasak etmek, sarhoşluğa ağır ceza tayin etmek daha doğrudur, sanırım.
Alkollü içeceklerin yasaklanması, alkollü içeceklere ağır vergi yükü getirilmesi hepsi Cumhuriyet döneminde denendi ama alkol alanların sayısını artırdı. İçkiye yasak yerine sarhoşluğa ağır ceza getirilmeli ki, vatandaşlar içki tüketmenin sorumluluğunu ve kültürünü taşımayı kavramalı.
Gelelim günümüzdeki alkol zehirlenmelerinden ölümlere
Türk Gıda Kodeksi Distile Alkollü İçkiler Tebliği (Tebliğ No: 2016/55) [1] ve bu tebliğin EK-1’inde [2] Rakı İmalatında damıtılacak olan sumanın %35 oranında etil alkol bulunabileceği kabul edilmiştir. Böylelikle rakı üretimi yapacak firmalara kazançlarını artırması için kapı da aralanmış oluyor. Türk üzüm üreticisine vurulmuş en büyük darbedir bu karar. Yaş üzüm 2 ay, kuru üzüm 2 yıl ama üzümden elde edilen suma ise çok uzun süre mali değerini kaybetmez. Alkollü içki üreticileri daha ucuz olan tahıllardan etil alkol yoluna gitmişlerdi. Nasıl nişasta bazlı şeker üretici firmalar Türk Şeker Sanayiinin ve pancar üreticisinin canına ot tıkadılarsa, işte bu kararla üzüm üreticisi yok edilme aşamasına getirilmiştir.
Peki ne menem bir şey bu etil alkol. Gıda, Kozmetik ve Temizlik maddelerinin üretimindeki temel maddesidir. Etil Alkol [3] üretimi çok sıkı denetim altında izlenir ve üretim prosesinin tamamı ilgili Kurumlarca takip edilir. Üretici Firmalar bu kurallar doğrultusunda üretim yapar ve pazarlar. En son 1 Ekim 2020 tarih ve 31261 sayılı Yönetmelik [4] ile Etil Alkolün son tüketiciye ulaşması tamamen yasaklanmıştır. Son günlerde yaşanan “kaçak üretim alkollü içecekler yüzünden” ölenlerin ölüm nedeni ne yazık ki Etil Alkolle (ispirto) ilişkilendirilmiştir. Tüm üretim süreci ilgili Kurumlar tarafından takip edilen ve denetlenen etil alkol’den ölümlerin olması ne yazık ki olanaksızdır. Ancak “üç harfliler” etil alkol bidonlarının içine metil alkol koymadılarsa tabii ki. Etil Alkol insan sağlığına zarar verecek maddeleri içinde barındırır. Ayrıca etil alkol günümüzde sadece şeker pancarı melasından elde edilmez, daha ucuz olan buğday, arpa, mısır gibi tahıl ürünlerinden elde edilir. Çok uzun süre tüketildiğinde insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olacaktır ama aynı geçmişte yaşadığımız ispirto tüketiminde olduğu gibi öldürücü etkisi bulunmaz. Tüm Alkollü içeceklerin son tüketiciye ulaştığı noktadaki fiyatı çok yüksek olduğundan, tüketicinin büyük bir bölümü şu veya bu nedenle fiyatı ucuz olan etil alkol (ispirto) tüketmeye yönlendirmiştir. Ülkemizde sadece yıllık rakı üretimi 45 Milyon litredir. Kesin olmamakla birlikte 15 Milyon Litre etil alkol’ün (ispirtonun) alkollü içki haline getirilerek tüketildiği bilinmektedir. Bu da sonucunda Alkollü İçecekler üzerindeki aşırı vergi yükünden dolayı; vergi kaybı yaşandığı bilinen bir gerçektir. Yılda yaklaşık olarak 60 Milyon Litre olması gereken rakı üretimi bu rakama ulaşamamaktadır.
Etil Alkolün yasaklanması bu ölümleri durduracak mıdır? Ne yazık ki hayır! Ülkemizde yaklaşık 30 Milyon (sosyal içici) alkol tüketenler ve ayrıca tedavi olması gereken yaklaşık 5 Milyon alkolizm hastalığına yakalanan vatandaşımız bulunmaktadır. Alkollü içeceklerin fiyatları çok yüksek olduğundan ne yazık ki büyük bir çoğunluk alkollü içecek temin edemeyecektir. Etil Alkol ucuz alkollü içecek elde etmek için bir kaçış noktasıydı. Şimdi tamamen son tüketiciye ulaşması yasaklandı. Bu tüketici yazının ilk bölümlerinde belirttiğim gibi ne yazık ki yasa dışı olarak üretilmiş ve merdiven altında üretilmiş alkollü içecek temin etme yoluna gidecektir. Ya da şimdi olduğu gibi azımsanmayacak bir kitlenin yaptığını yapacaktır. Zincir marketlerden ucuza temin ettiği kolonyayı tüketecektir. İleriki günlerde vişneli, kavunlu, muzlu, elmalı, armutlu meyve kokularını içeren kolonyaları göreceksiniz.
Sosyal içicilik ve alkolizm bir sağlık sorunudur. Bu hastalığa yakalanan vatandaşlarımız yaşadıkları ekonomik (alım gücü) yapı nedeniyle mutlaka satın alma değeri düşük alkole yöneleceklerdir. Bu tamamen yasadışı üretim olan ve üretim prosesi bilinmeyen alkol olacak veya kolonya olacaktır. Yasadışı alkol üretiminden elde edilen alkollü içecekler ya çok büyük sağlık sorunlarına yol açacak; ya da gözleri para hırsı bürümüş alkol üreticilerinin insafına bırakılan alkolleri tüketerek yaşamlarından olacaklardır. Bu da toplum sağlığımızı temelden sarsacaktır.
Ne yapmalı!
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında uygulanan alkol yasağı da ve sonrasında uygulanan alkolün çok yüksek fiyatlarla satılması da sorunu çözmemiştir. Bir taraftan alkollü içeceklerin fiyatlarının çok yüksek olması diğer taraftan ise etil alkol satışının son tüketiciye ulaşması engellenerek bir nevi yasak getirilmesi var olan sorunu daha da büyütecektir. En azından etil alkol yasağının geriye alınması ve satışı yapılan etil alkolün çok sıkı denetlenerek içeriğinin korunması gerekir. Etil alkol ilgili Kurumların denetimi altında satıldığında içeriği korunur! Eğer etil alkol (ispirto) öldürseydi “Vehbi Amca” ölürdü!
Dipnotlar:
[1] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/03/20170321-11.htm
[2] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/03/20170321-11-1.pdf
[3] https://www.tarimorman.gov.tr/TADAB/Menu/23/Alkol-Ve-Alkollu-Ickiler-Daire-Baskanligi
[4] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/10/20201001-5.htm
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.