Orman yangınlarının, sellerin, toprak kaymalarının, trafik kazalarının, sınai yangınlarının en az depremlerde oluşan afetler kadar sermaye ve sermayenin ihtiyaçlarıyla doğrudan ilişkisi görülmediği müddetçe sermayenin afeti üzerimizden eksik olmayacak
Daha önce Sendika.Org da yayımlanan “Kapitalizmin afetlerinden korunma hakkı” yazımda şöyle demiştim. Doğanın yağmalandığı/katledildiği ve türlerin “para getirmediği” için katline yönelik fermanların çıkarıldığı zamanlardan geçiyoruz. Böylesi zamanlara demir ökçe kapitalizminin en azgın zamanları da diyebiliriz. Ne yazık ki afet denince akla ilk depremin gelmesi bilinçlerimize kazındı. Oysa orman yangınlarının, sellerin, toprak kaymalarının, trafik kazalarının, sınai yangınlarının en az depremlerde oluşan afetler kadar sermaye ve sermayenin ihtiyaçlarıyla doğrudan ilişkisi görülmediği müddetçe sermayenin afeti üzerimizden eksik olmayacaktır. Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kapitalist sermaye birikimi kendi bencil çıkarları doğrultusunda ormanları yerleşim alanı adı altında yağmaladıkça her türden canlının yaşam hakkı trajik bir sonla karşılaşıyor. İnsan dışındaki türlerin de evi olan doğa insan eliyle yok ediliyor ve buna felaket deniyor. Ama felaketin kaynağı büyük bir enformasyonla gizleniyor. Dünya haber kaynakları “felaketi “Hollywoodlaştırarak” servis ediyor. Kapitalizmin kör hırsından, yaratılan tüketim toplumunun aşırı bencilliğinden, başta ekolojik hayat olmak üzere hepimiz ağır bedeller ödüyoruz. Milyarlarca dolar harcayıp sözde “yerleşim yeri” inşa edenler kamucu afet yönetimi ve kamusal arama ve kurtarma hizmetlerinin (itfaiye, sağlık, arama ve kurtarma hizmetleri, lojistik nakil vb.) güçlendirilmesinden bahsetmiyorlar.
Kimi yetersiz zihinler ise Los Angeles’ta yaşan yangın felaketinin başta Filistin olmak üzere Ortadoğu’nun intikamı olduğunu düşünüyor. İçgüdüsünü yetersiz zihniyle gün yüzüne çıkaran bu zihniyet Ortadoğu’da, Los Angeles’ta Türkiye depremlerinde, maden göçüklerinde yaşanan tüm felaketlerin kaynağının kapitalizmin kâr hırsından kaynaklandığını, aynı zihniyetin farklı ürünleri olduğunu söyleyemiyor. Aptalca bir teselli arayışıyla var olanın üzerine benzin döküyor. Zihinlerin hedefini şaşırtarak emperyal ve kapitalist efendilerinin ekmeğine yağ sürüyor.
İçimizi yakan sermayenin birikimin heba olması ya da tüketim tanrılarının sahte konformizmine teslim olmuş insan hayatlarının sermaye odaklı birikim kayıpları değil. İçimizi yakan ekosistemin yok olması, barbar kapitalizmin doğayı katletmesi, gözümüzün önünde koca bir yalana seyirci kalıyor oluşumuz. İçimizi yakan tüm bu yaşananlar karşısında bilimsel sosyalizmi umut haline getirememiş olmamız. Bir avuç zenginin ışıltılı hayatları için elimizden koskoca bir yeryüzünün kayıp gidiyor olması. Barbar kapitalizm ve onun maskeli tüketim bireylerinin süslü havuzları pırıltılı hayatları ile doğayı katlederken elbette düşünmediği bir şey daha var. Doğal yangınlarda yıllarca evrimselleşerek kendilerine kaçış yolu bulan ya da yeraltına saklanan kimi canlıların önlerinin her türden yapılaşmayla kesilmesi. Ve böylece “ışıltılı hayatların” gölgesinde toplu katliamların yaşanması.
Ya barbar kapitalizm ya yeni yaşam!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.