Katliam yasasından sonra sokaklarda çok ciddi vahşetin yaşanmasına tanık olduk. Sokakta yaşamak zorunda kalan dostlarımıza karşı şiddet ve çok acımasızca işkence yöntemlerinde artış oldu. Ancak bu artışa karşı, alanda, sokakta, işyerlerinde, mahallelerde pasif, aktif çok ciddi direnişler sergilenebilir
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır bağırıyorum.
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum…
Büyük ustanın bu şiiri yazarken siyasi havanın nasıl olduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak usta günümüzde bu şiiri yazsaydı acaba nasıl yazardı. Örneğin Mamak barınağında (toplama kampında) yaşananları görseydi ne derdi? Havanın kurşundan daha ağır olduğu Altındağ, Mamak, Gebze, Ümraniye barınakları ve benzerlerinde açlığa susuzluğa kötü muameleye ve vahşice ölüme terk edilmiş canları görseydi ne yazardı acaba. Şair isyanını anlatacak ne gibi dizelere sarılırdı. Yoksa sadece hava kurşun gibi ağır demekle yetinir miydi? AKP’nin hayvan katliam yasasına sözde analı yavrulu muhalefet partilerinde bu derece sessiz kalmasını hatta durumdan istifade “yol temizliğine” soyunmasına ilişkin nasıl seslenirdi direnişin ve isyanın şairi Nazım Usta.
Ustanın nasıl itiraz edeceğini bilemeyiz ama bizim söyleyeceklerimiz var. Öncelikle saldırı, yani hayvan hakları mücadelesine hayvanlara hayvan severlere yapılan saldırı politik, örgütlü, planlı ve gayet reel. Bu ilk tespiti yaptıktan sonra saldırıya karşı da politik örgütlü planlı ve reel cevap verilmelidir. Yani saldırıya karşı mücadele vicdana, merhamete, ilahi takdire havale edilmeden yapılmak zorunda. Hayvan hakları mücadelesi yürüten kesimlerin dezavantajları olduğu kadar büyük avantajları da var. Dezavantajları sayacak olursak; katliam yasası, troller, hayvanlar üzerinden para kazanmak isteyen kişiliğini satmış bireyler, gruplar ve benzerleri diyebiliriz. Avantaj fırsat ve olanaklara gelince… Güvenli sokaklar gibi ipe sapa gelmez, yaratılmaya çalışılan algıya rağmen “insanların birçoğu” sokak canlılarından nefret etmiyor. Sokakların neden güvensiz olduğunun farkında. Her sokakta, her mahallede, kasaba ve köylerde kedi ve köpekler var. Ve insanlar bunlardan rahatsız değil. Bir anket yapılacak olsa halkın büyük bir kısmı evinde kedi ya da köpekle yaşıyor ya da her ikisiyle birlikte. Bahçeli evim olsa köpek alırım diyen insanların sayısı hayli fazla. (Çalışma ve bakım zorluğundan köpeğe vakit ayıramayacak olanlar genelde böyle düşünüyor.) Sokakta yaşayan canlıların haklarını savunan kişi, dernek, platformların sesi ve pratik eylemlilikleri sanıldığından daha fazla kitleye ulaşıyor. Hayvan hakları savunuculuğu eksik ve zaaflarına rağmen kimi politik argümanını ve fiili taleplerini doğru yerden talep ediyor. Politik argüman olarak “yaşam hakkını savunmak” en ilerici bir yerde duruyor. Fiili taleplerden, mesela barınakların, yani zindanların yıkılmasını talep etmek ve kısırlaştırmayı savunmak politik argümanı destekleyen ve karşı tarafın direnç gösteremeyeceği bir noktayı işaret ediyor. Bu somut politik argümanlar ve reel talepler daha fazla savunulup daha fazla toplumsallaştırıldığı zaman hayatlarını seçimlere bağlayanları ya da tüm hayatları varoluşları bir seçimlik olanları ister istemez geri adım atmaya zorlayacaktır! Diğer taraftan katliam yasasına karşı sosyal medyada da denk geldiğimiz kimi mahkeme kararlarıyla içtihatlar çoğaltılabilir ve içtihatlarla çerçeve bir yasa dahi oluşturulabilir.
Elbette gök kubbenin altında her şey yolunda değil. Katliam yasasından sonra sokaklarda çok ciddi vahşetin yaşanmasına tanık olduk. Sokakta yaşamak zorunda kalan dostlarımıza karşı şiddet ve çok acımasızca işkence yöntemlerinde artış oldu. Ancak bu artışa karşı, alanda, sokakta, işyerlerinde, mahallelerde pasif, aktif çok ciddi direnişler sergilenebilir. Kendinizin bastırıp işyerlerinde sokakta kafede dağıtacağınız küçük el broşürleri hayvan hakları mücadelesinde sürekli propaganda ve bilinç ilerletme düzeyinde etkin bir yöntem olacaktır. Diğer taraftan, hayvan hakları mücadelesi turnusol vazifesi görerek tüm siyasal kesimlerin asıl renklerini ortaya çıkarıyor. Kendilerine demokratım diyenlerin ağır hantal parti kurumlarının altında nasıl ezildiklerini bize gösteriyor. Konfor alanlarından kopamadıkları ve dengelere yönelik siyaset yapmak zorunda olduklarından yüzlerindeki maskeler bir bir düşüyor. Bize de doğrudan muhalefet etmenin yolları ve imkanları açılıyor. Şunu daha net öğreniyoruz; “muhalefet asla muhalefet partilerine bırakılamayacak kadar önemli.”
Hava kurşun gibi ağır, yüreğimiz yanıyor, günümüzü keder ve öfkeyle geçiriyoruz ancak vazgeçmeden direnmek, daha fazla direnmek, daha fazla anlatmak gerekiyor. Bir hayvan için zaman yoktur. Geçmişle gelecek arasında bağ kuramaz. Şu an için nasıl bir ilişki içinde olduğunu anlamaz. Geleceği ile ilgili plan yapamaz… Hayvanların geleceğini ve nasıl yaşayacağını insanlarla insanların, insanlarla hayvanların ilişki biçimi belirler. Bizim tercihimiz sömürüye dayanmayan yaşam hakkını savunan sınıfsız, türsüz bir ilişki biçimidir.
Bu yazı kaleme alınırken ülkenin dört bir yanından gelen “Hakkımı ver” diyen emekçiler yıllarca yasaklanmış helvadan putları kırıyorlardı. Müsaade edilen sınırları aşmışlardı. Ya tüm türler için hava kurşun gibi ağır olacak ya da hepimizin altından geçeceği bir gökkuşağını yeryüzüne indireceğiz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.