Bauman’a göre; her aşkta en azından iki varlık vardır ve her biri bir diğerinin denklemindeki büyük bilinmeyendir. Tuhaf ve esrarengiz, önceden söylenmesi, geride bırakılması ya da kaçınılması, hızlandırılması, durdurulması imkansız bir gelecek. İnsanlık durumlarının en yücesidir
Aşk söz konusu olduğunda, sahiplenme, iktidar, kaynaşma ve düş kırıklığı mahşerin dört atlısıdır.
Emmanuel Levinas
Eğer alçakgönüllülük, cesaret, inanç, gerçek disiplin yoksa bireysel aşk tatmin kaynağı olamaz.
Erich Fromm
Aşkın en berbat kaygısı ayrılıktır ve bir çok aşık kesin vedaların hayaletini uzaklaştırmak için elinden geleni yapar.
Zygmunt Bauman
Sevgili kızımla bir sohbetimizde “Aşk/sevgi ilişkisinin ne kadar zor ve çetrefilli” olduğunu söylediğimde şu yanıtı aldım: “Ee peki baba zor olan sadece aşk ilişkisi mi? Bütün insan ilişkileri zor değil mi?” Sosyal bilimlerin psikoloji, psikiyatri, sosyoloji, felsefe, antropoloji vb. başta olmak üzere pek çok dalı yüz yıllardır bu sorunla uğraşmaktadır.
Zygmunt Bauman, “Akışkan Aşk – İnsan İlişkilerinin Dayanıksızlığı” adlı kitabında, insan ilişkilerini ayrıntılı bir incelemeye tabi tutuyor. Bauman, önsözde eserinin baş kahramanının insan ilişkileri olduğunu söylüyor. Baş kişiler erkekler ve kadınlardır, çağdaşlarımızdır. Beyinlerinden başka bir şeye güvenmekten umutlarını kesmiş, aşikar bir yararsızlık duygusu hisseden, ihtiyaç durumunda güvenebileceği biri kadar, birliğin güvenliğini de ateşli bir şekilde arayan, ötekiyle ilişkiler kurmaya can atanlardır.
İnsanlar arasındaki bağların rahatsız edici kırılganlığı, bu durumun esinlediği güvensizlik duygusu, keza bu duygunun bağları sıklaştırma yönünde kışkırttığı duygu, bu eserin aydınlatmaya, anlatmaya, açıklamaya çalışacağı şey olarak ortaya konuluyor.
Bauman’a göre; her aşkta en azından iki varlık vardır ve her biri bir diğerinin denklemindeki büyük bilinmeyendir. Tuhaf ve esrarengiz, önceden söylenmesi, geride bırakılması ya da kaçınılması, hızlandırılması, durdurulması imkansız bir gelecek. İnsanlık durumlarının en yücesidir. Bu durumun içerisinde korku, neşeyle erir. Bu yazgıya açılmak sonuçta varlığın içinde özgürlüğe kabul edilmek anlamına gelir. Erich Fromm’a atfen aşktaki ortaklık; Öteki’nde cisimleşen özgürlüktür. Eğer alçakgönüllülük, cesaret, inanç, gerçek disiplin yoksa bireysel aşkın tatmin kaynağı olamaz. Onun deyimiyle, keşfedilmemiş, haritacıların bilmediği bir alan girildiğinde alçakgönüllülük ve cesaret büyük miktarlarda ve sürekli tekrarlanarak talep edilir. İki insan arasında aşk meydana geldiğinde böyle bir bölgeye girerler.
Arzuyu ve cinsel tutkuları tüketim toplumunun bir özelliği olarak gören Bauman’a göre arzu tüketme isteğidir: İçmek, yiyip yutmak, sonra da sindirmek, yok etmek. Özü bakımından arzu bir yıkım açlığıdır. Aşk ise özen göstermek ve özen gösterilen nesneyi koruma arzusudur. Aşk dünyaya eklemekle uğraşır, her eklenti seven benin canlı izidir. Seven ben kendini sevilen nesneye bırakarak gelişir. Aşk, bizzat kendi başkalığıyla benin hayatta kalmasıdır. Dolayısıyla koruma, besleme, barındırma açlığı anlamına gelir. Ama aynı zamanda okşama, üzerine titreme, şımartma, kıskançça saklama, etrafını çevirme, hapsetme açlığıdır. Aşk, hizmette olma anlamına gelir, her an hazır olmak, emre amade olmaktır. Ama aynı zamanda kamulaştırma ve sorumluluk alma anlamına gelir.
Bir ilişkide olmayı sayısız baş ağrısı olarak gören Bauman, her şeyden önce de sürekli belirsizliğe vurgu yapar. Yapılması gereken şeyden asla gerçek anlamda tamamen emin olunamaz. Ayrıca yapılması gerekeni, tam zamanında yapıp yapmadığınızdan da emin olamazsınız. Aşığın en berbat kaygısı ayrılıktır ve birçok aşık kesin vedaların hayaletini uzaklaştırmak için elinden geleni yapar. Öte yandan bilinmeyene ve öngörülmeyene açılması aşkın en muhteşem cazibesidir. Partnerlik ise denk çıkarlar koalisyonundan başka bir şey değildir. İnsanlar partner ararlar ve kırılganlığın tedirginliğinden kaçmak amacıyla ilişkiye girerler. Ama sonunda öncekinden daha can sıkıcı ve çetin kırılganlıklarla karşılaşırlar.
Çok sayıda insani itki ve arzu içinde cinsel arzu en toplumsal alandır. Bir başka insana doğru uzayıp gider, Onun varlığını talep eder ve bu mevcudiyeti birlik halinde yeniden inşaya çabalar. Birliğe özlem duyar; her insan varlığı bir başkasıyla birleşmediği sürece eksik ve yetersiz kılar. Birlik, kadınların ve erkeklerin zaten acısını çektikleri yalnızlıktan ya da gelecekteki korkudan kaçmaktan umutsuzluğa kapıldıklarında sabırsızlıkla aradıkları şeydir. Orgazmın doruğundaki kısa anda erişilen birlik, kişileri önceki kadar yabancı, önceki kadar tek başlarına bırakır. Öyle ki aralarındaki mesafeyi başlangıçtakinden daha keskin hissederler. Burada cinsel orgazmın, alkolizmden ve uyuşturucu müptelalığından çok farklı olmayan bir işlev edindiğini öne süren Bauman’a göre, bu da onlar gibi yoğundur ama geçici ve sürelidir. Fromm’a göre, cinsellik ancak aşkla bağlantısı sayesinde sahici birleşmenin aracı olabilir. Cinsellik sürekli olarak gerçekleşmeme ve tatminsizlik durumunda kalmaya mahkumdur. Bu yolculuğun sonu yoktur. Her durakta güzergah yeniden oluşur ve nihai varış yeri bütünüyle meçhul kalır. Dolayısıyla aşkla sonuçlanmayan flörtöz davranışlar rutinliği, sıkıcılığı ve hatta anlamsızlığı pekiştirirler.
Sosyal medya platformlarında sıkça işlenen ve vurgu yapılan konuların başında insanın kendini sevmesinin önemi gelir. Kişisel gelişim uzmanlarınca da desteklenen bu durum bencil bir sevgi oluşumunun tehlikesini içinde taşır. Ben’i merkeze koyarak ilişkilenme biçimi, ötekinin aynı bir tüketim ürünü gibi nesne muamelesine uğramasına yol açabilir. Karşısındaki kişiyi özne konumuna getirerek sevebilme yetisi ise güzel ve anlamlı birlikteliğin temelini oluşturur.
Bauman, kitabının “Komşunu Sevmenin Güçlüğü Üzerine” bölümünde arkadaşlık, komşuluk ilişkilerinin seyrine bakar. Başkalarınca sevilmeyi kendimizi sevmeye başlayabilmemizin ön koşulu olarak görür. Kendimizi severken sevdiğimiz şey, sevilmeye layık olan ben’lerimizdir. Bizim sevdiğimiz şey sevilme durumu ya da umududur. Sevgiye layık nesneler olmak, bu şekilde bilinmek ve bu kabulün kanıtını almaktır. Özetle kendini sevebilmek için sevilmek gerekir. Sevginin reddi -sevilmeye layık nesne statüsünün reddi- kendinden nefreti doğurur. Kendini sevmek başkalarının bize sunduğu sevgiden yola çıkarak oluşur. Kendimiz sevmeye başlayabilmemiz için öncelikle başkaları bizi sevmelidir.
İlişkiler bağlamında kentsel sorunlara da değinen Bauman, küresel sorunların ancak küresel ölçekte çözülebileceğini belirtir. Ona göre, kentler küresel olarak yaratılmış problemlerin hurdalığı halini almıştır. Kentlerde yaşayanlar ve seçilmiş temsilcileri hayal güçlerini zorlasalar bile yerine getiremeyecekleri bir görevle karşı karşıyalar: “küresel sorunlara yerel çözümler bulmak.” Castells’in ortaya attığı “giderek küreselleşen süreçlerle yapılanmış bir dünyada giderek yerelleşen politika paradoksu buradan kaynaklanır. Anlam ve kimlik üretimi. Benim mahallem, cemaatim, kentim, okulum, ağacım, plajım, çevre.. Küresel felakete karşı savunmasız insanlar kendilerine sarılırlar. Kendilerine sarıldıkça, küresel felaket karşısında iyice dayanıksızlaşırlar.
Aşksız cinselliğin geçiciliği ve tüketiciliği ile tüketim mallarının kullanılıp atılmaları arasında bağlantı kuran Bauman’a göre, cinselliği, tüketici rasyonelliğinden kurtarmak gerekir. Tüketicilik malların birikimiyle ilgili değildir, bunların kullanımıyla da ilgilidir; başka mallara ve onların kullanımına yer açmak için kullandıktan sonra bunlardan kurtulmanın yollarıyla ilgilidir. Tüketici yaşamı, hafifliği ve hızı öne çıkarır. Tüketici yaşamında başarıyı ölçen şey satın alınanların hacmi değil, bunların devir hızıdır. Sermaye kıtlığından, yeni ve hiç denenmemişlik duygusu vaatlerini artık karşılamayan mallar kullanmaya devam etmeye mahkum olanlar ile eksiksiz çeşit arasından seçim yapabilmek yerine tek bir malla kendilerini sıkışmış bulanlar hüsrana uğrarlar.
Aynen malların tüketiminde olduğu gibi başlı başına cinsel birleşme de geçicidir. Partnerlerin yaşamında bir epizottur. Epizot kendinden öncekinin zorunlu sonucu değildir ve hiçbir etki yaratmaz. Hiçbir epizot sonuçlarından muaf değildir. Dolayısıyla güvensizlik ezelidir. Belirsizlik asla tamamen ortadan kalkmaz. Homo Sexulas’in benimsediği her cinsel kimlik geçici karakterde ve ereklilikten yoksun olduğu için yaşamı kaygıyla doludur. Daima, bir yalanı ya da bir hatayı yaşama duygusu vardır. Sürekli olarak, gerçekleşmeme ve tatminsizlik durumunda kalmaya mahkumdur. Bu yolculuğun sonu yoktur, her durakta güzergah yeniden oluşur ve nihai varış yeri bütünüyle meçhul kalır. Homo Sexulais bir durum değildir. Daimi ve değişmez bir durum hiç değildir. Bir süreçtir, deneme ve yanılmalarla, riskli keşif yolculuklarıyla ve sayısız yanlış adım arasına serpiştirilmiş tek tük keşiflerle, bir fırsatı kaçırmanın üzüntüsü ile pek yakındaki zevklerin neşesiyle doludur.
Son yıllarda çok yaygınlaşan siber buluşmalar da geçici ilişkilere, anlık cinsel ilişkilere zemin açan bir yöntem olarak Bauman’ın merceğine takılıyor. İnternet üzerinden buluşma olanaklarını kullananlar tamamen güvenlik içinde buluşabilirler. Birazcık alışveriş yapabilmek için her zaman geri dönebileceklerinden emindirler. İnternet üzerinden randevulaşmalar tıpkı bir satış kataloğunun sayfalarını çevirmeye benzer. Kataloğun başında “satın alma zorunluluğu yok” vaadi ve “memnun kalmazsanız ürünü iade edebilirsiniz” garantisi bulunur. Anında, krizsiz, zarar ziyan hesabı yapmadan istek üzerine sonlandırma siber buluşmaların en büyük avantajını oluşturur. Hızlı tüketime alışmış ve alternatif buluşmaların çokluğunu yaşayan, bitip tükenmeyen ideali bulma arzusuyla dolu bireylerin varlığı sanal alandaki davranışları şekillendirmektedir.
Bauman, kitabının “Parçalanmış Birlik” bölümünde ise yabancı düşmanlığı ve mülteci konusuna değinir. Günümüz mültecilerini içine fırlatılmış oldukları sosyopolitik boşluktan çekip çıkarabilecek tek şey küresel topluluktur. Bauman, insanlığın üçlü hapishanesi olarak değerlendirdiği toprak-ulus-devlet ittifakının dağıtılmasını ve Kant’ın sözünü ettiği “insanın evrensel birliğine” doğru yolculuğu önerir.
Bauman, “Akışkan Aşk” adlı kitabında akışkan bir modern toplumda; aşk, sevgi, arkadaşlık, partnerlik, komşuluk gibi ikili ilişkilerin kırılganlığı, açmazları ve güzelliklerini gözden geçiriyor. Ayrıca yabancı düşmanlığı ve göçmenlik gibi yakıcı sorunlar hakkında da açılımlar ve değerlendirmelerde bulunuyor.
Zygmunt Bauman, “Akışkan Aşk İnsan İlişkilerinin Dayanıksızlığı”, Alfa, 3. Baskı, Mart 2023, 205 sayfa.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.