Sultanbeyli’de üç işçinin kaldıkları konteynırda çıkan yangın sonucu yaşamını yitirmesi sonucu İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi yaptığı açıklamada 46 yıl önce yürürlüğe giren tüzüğün uygulanmadığını ve yangınların da çoğunlukla bu tüzüğe uygun güvenlik önlemlerinin alınmamasından kaynaklı olduğunun altını çiziyor
İstanbul Sultanbeyli’de çelik yapı malzemeleri üreten bir işyerinin yanındaki işçilerin kaldığı konteynırda yangın çıktı. Yangında 21 yaşındaki Murat Çolak, 18 yaşındaki Muhammed Şahin ve 17 yaşındaki Fırat Karadağ hayatını kaybederken, 1’i ağır 2 kişi yaralandı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi yaptığı açıklamada olayın münferit olmadığını, daha önce de onlarca işçinin işyerlerinde çalışırken ya da barınırken ısınmak isteyen ve bu durumdan kaynaklı yanarak/zehirlenerek öldüğünü belirtti.
İSİG Meclisi, 46 yıl önce yürürlüğe giren tüzüğün uygulanmadığını ve yangınların da çoğunlukla bu tüzüğe uygun güvenlik önlemlerinin alınmamasından kaynaklı olduğunun altını çiziyor. Tüzükte havalandırma ve ısıtma cihazlarına dair ayrıntıların da olduğunu hatırlatan İSİG Meclisi, işverenlerin bu sorumluluktan kaçarak işçileri kendi kaderine terk ettiklerini ve işçilerin de mevzuata uygun olmayan yollarla ısınmaya çalıştığını ifade etti.
İnsanca barın hakkının işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesinin bir parçası olduğunu ifade eden İSİG Meclisi “Barınırken ölmek istemiyoruz!” dedi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak yaklaşık 13 yıldır iş cinayetlerinin kaydını tutuyoruz. Bugüne kadar onlarca işçinin de işyerlerinde çalışırken ya da barınırken ısınmak isteyen ve bu durumdan kaynaklı yanarak/zehirlenerek ölen işçiler olduğunu belirtelim.
Hatırlatalım, Esenyurt Marmara Park AVM inşaatında çadırda 11 işçinin yaşamını yitirmesi (11 Mart 2012), Ümraniye’de ise konteynerde 4 işçinin ölmesi (dar ve havasız konteynerde boğulma) gibi iş cinayetleri birbiri ardına gelmişti. Bugün ise 21 yaşındaki Murat Çolak 18 yaşındaki Muhammed Şahin ve 17 yaşındaki Fırat Karadağ isimli işçiler, İstanbul Sultanbeyli’de çalıştıkları çelik yapı malzemeleri üreten işyeri sahasında kaldıkları konteynerde soba kaynaklı çıkan yangında hayatlarını kaybettiler..
4 Aralık 1973 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile çıkan ve yürürlükten kaldırılmış olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ‘işçilere ait yatıp kalkma yerlerinde ve diğer müştemilatında bulunması gereken sağlık şartları ve güvenlik tedbirleri’ başlıklı ikinci bölümü işçilerin barınma koşullarının nasıl olması gerektiğini açıklar. Keza kötü barınma koşulları bulaşıcı hastalıklar ve meslek hastalıkları için de davetiye çıkarmaktadır. Kötü çalışma koşulları, kötü barınma koşullarıyla birleştiğinde, yukarıdaki istatistikler daha anlaşılmaktadır.
Yürürlükten kaldırıldı denmesi bir anlam ifade etmemektedir. Zira norm haline gelmiş, son derece ayrıntılı hükümler içeren bu Tüzük tipi düzenlemeler işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından, bizzat insan yaşamını ilgilendiren maddelerdir. Yeni mevzuatta ayrıntılı bir şekilde tarif edilip edilmemesi, bu önlemlerin alınmaması için bir gerekçe değildir. İlgili Yargıtay kararları da bunu göstermektedir:
Yargıtay HGK 08.11.2016, 10-696/704; Yargıtay 10 HD 14.04.2015, 4256/7249; Yargıtay 21 HD 12.09.2017, 3450/6122)
Bundan 46 yıl önce çıkmış olan ve bugüne kadar kullanılagelmiş, şu anda çok daha iyisinin uygulanması gereken tüzük ne diyor kısaca bir bakalım öncelikle:
Madde 47‘de işçi konutlarının, bekar işçiler için müşterek koğuşları bulunan binalar halinde, aileleri ile birlikte oturan işçiler için ise ayrı evler veya apartmanlar şeklinde olacağı ve bir konut için gerekli tesisat tertibat ve müştemilatı bulunması, güneş ve hava alacak ve dış etkilere karşı korunmuş, sağlık ve teknik şartlara uygun bir şekilde inşa edilmesi gerektiğini belirtiyor.
Madde 48 ise konutların niteliğini, havalandırmasını, büyüklüğünü sağlık koşulları açısından detaylandırıyor: Bekar işçilerin koğuşlarının her gün kolaylıkla temizlenebilecek, badana yapılabilecek, penceresi açılabilecek şekilde olması, bu koğuşlarda havayı devamlı bir şekilde değiştirebilecek tertibat tesisat, baca, menfez veya elektrikli özel vantilasyon cihazları bulunması öngörülüyor. Koğuşlarda tavan yüksekliği 280 santimetre olarak belirlenirken, kişi başına düşen hava hacminin en az 12 metreküp olarak hesap edilmesi ortaya konuyor. Bu madde oldukça kapsamlı aslında. Bugün yaşadığımız iş cinayetleri aşağıdaki maddeler yerine getirilseydi kesinlikle gerçekleşmezdi demek abartı değil:
“Koğuşların, soğuk mevsimlerde sağlığa uygun bir şekilde ısıtılması gerekir. Isıtmak için soba kullanıldığında, duman, gaz ve yangın tehlikesine karşı, gerekli tedbirler alınacaktır. Mangal kömürü veya kok kömürü ile mangal veya maltız gibi vasıtalarla veya üstü açık ateşle veya borusuz petrol sobası veya havagazı sobası ile ısıtma yasaktır. Tutuşturucu olarak benzol ve petrol gibi parlayıcı maddeler kullanılamaz.
Koğuşlarda, havagazı ile aydınlatma yasaktır.
Koğuşlarda yemek pişirmek ve yemek yasaktır. Ancak yemek yerlerine gitmesinde tıbbi sakınca görülen hasta işçilere, doktorun göstereceği lüzuma göre, odalarında yemek yeme izni verilir.”
54. maddede ise, “İşyerlerinde işçilerin, içinde çalıştıkları yerler ile depo ve ambar gibi yerlerin, aynı zamanda işçi konutu olarak kullanılması ve buralarda işçi yatırılması yasaktır. Ancak, bekçi ve nöbetçi gibi kimselerin, görevin gerektirdiği hallerde, iş yerlerinde ayrılan özel bir yerde yatmalarına izin verilebilir” ibareleri yer alıyor.
Eğer inşaat şantiyelerine biraz daha odaklanırsak ise, bakacağımız ve halen yürürlükte olan Yapı İşlerinde Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği maddeleri de çok net:
59- Özellikle, çalışan sayısının fazla olması, işin niteliği veya çalışma yerinin uzak olması ve benzeri nedenlerin sağlık ve güvenlik yönünden gerektirmesi halinde, çalışanlara, kolay ulaşılabilen dinlenme veya barınma yerleri sağlanır. Bu tür imkanlar yoksa iş aralarında çalışanların dinlenebileceği uygun yerler sağlanır.
60- Dinlenme ve barınma yerleri, sağlık şartları ve dış etkilerden korunma bakımından yeterli nitelikte, mahfuz bir yere, zemini düzeltilerek kurulur ve drenaj için gerekli tedbirler alınır.
61- Dinlenme, barınma ve sosyal amaçlı kullanılan tesisler, yanıcı olmayan ve kolay tutuşmayan malzemeden inşa edilir. Barınma amacıyla çadır ve branda kullanılmaz. Meskûn mahal dışında, yol, demiryolu, köprü inşaatı gibi açık havada yapılan çalışmalarda, barınma ve benzeri ihtiyaçları gidermek amacıyla, sadece yanmaz malzemelerden yapılmış çadırlar kullanılabilir.
62- Barınma yerlerinde kullanılan ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemleri, elektrik tesisatları ile aydınlatmalar için gerekli güvenlik tedbirleri alınarak yeterli ve uygun araçlar sağlanır, yangına neden olmayacak şekilde tesis edilip, kullanıma alınır. Isıtma sistemlerinde yangın riski oluşturacak mangal, maltız ve benzeri açık ateş kullanılmaz.
Zaten ayrıntı versin veya vermesin 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası Madde 4’e göre işveren; Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar. İşverene ayrıca risk değerlendirme yapma, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını denetleme görevleri veriliyor; çalışanların kendi yükümlülüklerinin işverenin sorumluluklarını etkilemeyeceği, iş sağlığı tedbirlerinin maliyetinin çalışanlara yansıtılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Tüm bunların yanı sıra yangına yönelik özel önlemler “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”te belirtilmiştir.
Barınırken ölmek istemiyoruz!
Sendika.Org