“Antideutsch”lar tarafından yaygın olarak kullanılan bir slogan; “Gegen jeden Antisemitismus”. Yani “Antisemitizmin her türlüsüne karşı”. Buradaki kasıtları aslında İsrail devletini reddetmenin de bir antisemitizm olması. Sokaklarda “Free Palestine” yazılamalarının ardından yazdıkları “Free Palestine from Hamas” tartışmanın duvarlara taşınmasının başka bir örneği
“Antideutsche” (Alman karşıtlığı), başta Almanya’da olmak üzere sol içindeki İsrail yanlısı eğilime verilen genel addır.
2016 yazında Almanya’ya ve Berlin’e ilk defa Schengen Vizesi ile gelmiştim. Berlin’de sol eğilimli etkinliklerin yer aldığı “stressfaktor” adlı internet sitesinden bakıp birbirinden farklı mekanları, çevreleri de tanımak için rastgele etkinliklere gidiyordum. Bunlardan bir tanesi de Berlin’in Mitte semtindeki BAIZ adlı mekanda, Pankow Mahallesi’ndeki sağcı yapılanmalara dair bir bilgi etkinliğiydi.
Etkinlik Almancaydı fakat benim için içerik önemli değildi; ortamın duygusu, konuşmacılar ve dinleyiciler için gidiyordum. İki erkek konuşmacı vardı ve birisinin üzerinde “Berxwedan Rojava” yazısı ve Kalaşnikof görseli olan bir tişört varken öbürünün üzerinde “IDF/Israel Defence Forces” (İsrail Savunma Güçleri) tişörtü vardı. Sunumun içeriğini dil bariyerinden dolayı anlamasam dahi oldukça detaylı olduğunu, o mahalledeki faşist örgütlenmeleri son derece ayrıntılı, kimin kiminle bağlantılı olduğunu, fotoğraflı, isimli ve soyadlı, hatta kimilerinde adreslerine varana kadar ifşa ettiklerini hatırlıyorum.
Konuşmadan sonra “IDF” tişörtlü kişinin yanına gidip İngilizce olarak neden bu tişörtü giydiğini sordum. Oldukça da kafamda kurarak gitmiştim, aslında bir anlamda tartışmaya hazırdım. Bu şekilde sorunca konuşmacı şaşırdı, bana, tişörtüme (Ulrike Meinhof tişörtü vardı üzerimde!), bana, tişörtüme ve tekrar bana bakarak aslında İsrail’den gelen birisinin ona bu tişörtü hediye ettiğini, sabah uyandıktan sonra aynaya bakmadığını ve direkt buraya geldiğini söyledi. Kendisinin de “antideutsch” (İsrail yanlısı solcu) olmadığını, arkada dinleyicilerden birisini göstererek onun “antideutsch” olduğunu ilave etti! Büyük ihtimalle uzun bir sunumun ardından benimle de tartışmak istemedi ya da bu tartışmalardan sıkılmıştı. Almanya’daki sol hareket arasındaki İsrail ve Filistin destekçisi ayrımını (ya da hem solcu hem de İsrail destekçisi olunabileceğini!) ilk defa orada deneyimlemiştim.
2018 yılının sonunda ise Berlin’e kalıcı olarak taşındım ve o günden bugüne kadar yine Berlin’deki sol çevrelerde İsrail-Filistin tartışmasında küçüklü büyüklü birçok şeye tanık oldum.
Bunlardan birkaçını aktarmak istiyorum. Biri, 2021 yılındaki 1 Mayıs afişinde diğer aktivistlerle birlikte Leyla Halid’in de fotoğrafının kullanılmasıydı. Bu fotoğraf “antideutsch” çevrelerde tepkiye neden olmuş ve bu nedenle 1 Mayıs’taki eylemi boykot etmişlerdi.
Diğer küçük bir anekdot da olsa solcu bir mekanda dayanışma amacıyla yapılan bir pizza etkinliğinde pizzaların isimlerinin “Free Kurdistan”, “Free Westsahara”, “Free Palestine” olarak konulması ve “antideutsch” olan kişinin “Free Palestine” demeyi reddetmesi ve küçük çaplı bir tartışma yaşanmasıydı.
Solcu mekanlardaki Filistin bayraklarının yırtılması, afişlerden kazınması durumlarına şahsen bir kez tanık olsam da yaygın olduğunu tahmin ediyorum. Bunun haricinde “antideutsch”ların cafe, bar ve clubları sol çevrelerde bilinir; efsaneyle karışık olarak Filistin puşisiyle (antideutschlara göre üzerinde kan taşıyormuş!) girilemeyeceği söylenir.
Ancak komik bir anıyı anlatabilirim. Benim henüz bilmediğim ancak meşhur bir antideutsch clubun, yine “antideutsch”ların kaldığı karavan parkına bir doğum günü etkinliği için gitmiştim. Fakat tamamen bilmeden üzerimde kocaman bir Filistin bayraklı tişörtle gidip, vakit ilerleyince de 47Soul adlı Filistinli bir grubu açmıştım internetten. İlginç bir şekilde oradaki kimse de “sen ne yapıyorsun, burası İsrail dostu bir alan” dememişti (aslında olumlu bir durum, ama benim ‘beyaz’ olmamamla ilgili de olabilir bu). Bunu öğrendikten sonra da bir daha oraya ne puşiyle ne bayrakla ne de 47Soul ile gitmiştim, oradaki arkadaşları provoke etmemek için.
“Antideutsch”lar tarafından yaygın olarak kullanılan bir slogan; “Gegen jeden Antisemitismus”. Yani “Antisemitizmin her türlüsüne karşı”. Buradaki kasıtları aslında İsrail devletini reddetmenin de bir antisemitizm olması. Sokaklarda “Free Palestine” yazılamalarının ardından yazdıkları “Free Palestine from Hamas” tartışmanın duvarlara taşınmasının başka bir örneği.
Keza sokaklarda “Fight BDS” stickerlarını, hatta “IDF” yazılamalarını dahi görmek mümkün.
Hamas öncülüğündeki Filistinli grupların Aksa Tufanı Operasyonu ve ardından İsrail’in Gazze Şeridi’ne yaptığı komple saldırı hafifçe sönümlenmeye başlayan Filistin ve İsrail destekçisi ayrımını tekrar alevlendirdi sol içerisinde. Örneğin uzunca bir süredir takip ettiğim Berlin’deki sol eğilimli etkinlikleri paylaşan “Veranstaltungskalender Berlin” adlı Telegram grubunda Filistin’le dayanışma eylemleri sansürlenip silinirken (Onlara göre ‘Nehirden denize özgür Filistin’ antisemitik bir slogan), İsrail’le dayanışma eylemleri paylaşılabiliyor.
Ben de adminleri trollemek için paylaştığım “İsrail’le dayanışma” posterinin ardından engellendim.
Bu süreçteki en “olumlu” görünen şey ise Berlin’deki sol etkinlikleri paylaşan en önemli platform olan “stressfaktor”un hem İsrail’le hem de Filistin’le dayanışma eylemlerini -halen- paylaşıyor olması.
Çok karmaşık duygular ve politikaların mevcut olduğunu düşünüyorum. Yahudilere yönelik soykırıma dair tarihsel pişmanlıklarla; Batı dünyası ve değerlerini, Müslümanlara ve “barbarlara” karşı İsrail devleti aracılığıyla savunmakla iç içe geçen bir durum var burada. Örneğin Berlin Teknik Üniversitesi’nin Öğrenci Meclisi’nin (ASTA TU) İran’daki isyanla ilgili organize ettiği bir konuşmaya katılmıştım. Girer girmez kocaman “Gegen jeden Antisemitismus” (Her türlü antisemitizme karşı), “Kein Al-Quds Tag” (Kudüs Günü’ne hayır) pankartları ve afişleri beni karşılayınca “antideutsch” bir etkinlikte olduğumu anladım. Orada Mina Ahadi isimi İranlı İslam karşıtı bir aktivist katılmıştı ve bu aktivist her ne kadar Filistin’e karşı ya da İsrail’i destekleyen bir şey söylemese dahi; İran ve İslam karşıtlığı üzerinden “antideutsch”lar ve bu aktivist birleşebilmişti.
“Her türlü antisemitizme karşı. Kudüs Günü’ne hayır”
Elbette sokaklarda ve etkinliklerde Filistin’le dayanışma gösterenler de var.
75 Yıl Nakba – Yahudi Kuirler Apartheide karşı-Herkes için eşit haklar
Filistinli tüm tutsaklara özgürlük
Bütün bunları aslında Almanya’daki sol çevreler (feminist, sosyalist, anarşist, queer, ekolojist…) arasındaki bu konuya dair bölünmüşlüğü ve desteğin cılızlığını daha anlaşılır hale getirmek için paylaştım.
Umuyorum yakın ve orta vadede Almanya solundaki tavırlar ve duygular değişir, ancak yükselen faşizm ve otoriterlikle (ya da hep var olan) Filistin’le ya da ‘Batılı olmayan’ her şeyle (?) dayanışmanın daha da marjinalleşeceğini ve zorlaşacağını düşünüyorum. Ama belki de bu, mücadeleyi daha da gerekli kılıyor.
*Filistin’in Sesi Kolektifi. Filistin’in Sesi’ni Twitter ve Instagram’dan takip edebilirsiniz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.