1949’da İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın Bilgi Araştırma Departmanında (IRD) çalışan Celia Kirwan’a, komünist/Sovyet sempatizanı, ilerici görüşlü entelektüel ve sanatçıları içeren 38 kişilik bir liste vermişti. İhbar listesi 1996’da Guardian ve Daily Telegraph gazetelerinde yayımlandı
Arkasındaki CIA ve Soğuk Savaş zihniyetinin desteğini görmezden gelen anti-komünist sol, Orwell’in kitaplarını 20. yüzyılın en büyük romanları diye göklere çıkardı, çıkarmaya da devam ediyor.
Gerçekten de bu ünü hak edecek sanatsal ve siyasi değere sahip bir yazar mıdır Orwell?
Yaratıcılık mı, intihal mi?
1984, danışıklı olmayan ciddi burjuva eleştirmenler tarafından sanatsal değeri düşük, ucuz bilimkurgu olarak değerlendirildi. Yaratıcı bir yanı olmadığı gibi, ana fikri, kurgusu, karakterleri ve sembolleri Rus yazarı Yevgeni Zamyatin’den aşırmaydı (intihal.)
Yevgeni Zamyatin, Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne üye olmuş, Çarlığın saldırıları karşısında ve devrimin yenilgisi üzerine korkup devrimci hareketten kopmuş bir yazardır. Ekim Devrimi karşısında karamsarlığa kapılmış, 1920’de Biz’i yazmış, bir süre tutuklu kalıp bırakıldıktan sonra da Paris’e kaçmıştır.
Orwell için, “Observer’ın muhabirleri olarak Almanya’da bulunduk, zaman zaman aynı odayı paylaştık” diyen arkadaşı, benzerlerinin aksine nesnel değerlendirmeyi başarabilen ender Troçki sempatizanlarından İsaac Deutscher şöyle demiştir:
“1984 özgünlükten yoksun, zira Orwell bu romanın ana fikri, olay örgüsü, temel karakterleri, sembolleri ve tüm bir atmosferi dahil olmak üzere pek çok unsurunu Batı’da neredeyse hiç bilinmeyen bir Rus yazara borçlu. Bu yazarın adı Yevgeni Zamyatin. Onun Orwell tarafından model alınan romanının adı ise Biz. Tıpkı 1984 gibi Biz de bir distopya. Gelecekte yaşanacakların bir karabasan atmosferinde tasavvur edildiği bir tür Kassandra çığlığı.”[1]
Deutscher, Orwell tarafından beğenilen Biz ile 1984’ün ortak yanlarını uzun uzun anlattıktan sonra şu sonuca varıyor:
“Romandaki temel imge olan Büyük Birader, sanatsal değeri düşük çocuk masallarından fırlamış öcüleri andırıyor. Orwell’in anlatısı ucuz bilimkurguların olay örgülerine benzer biçimde yol alıyor. Korkular mekanik biçimde, ardı ardına öyle bir boca ediliyor ki sonuçta Orwell’in metnin temelinde yatan fikirlerinin, karakterlerine olan merhametinin ve yaşadığı topluma yönelik yergisinin okurda karşılık bulması zorlaşıyor.”[2]
Sadece 1984 mü, Hayvan Çiftliği de Çiftlik Hayvanlarının İsyanı adlı Rusça yapıttan aşırmadır. 1985’te ölen Rus ve Ukraynalı tarihçi, yazar Nikolai Kostomarov’un arşivi arasında çıkan, fakat yazarı bilinmeyen bir fabl. 1917’de sağcı Niva dergisinde Bolşevikler aleyhine propaganda yapmak amacıyla yayımlanmış.
Olay Ekim Devrimi’nden çok önce, 19. yüzyılın ortalarında Rusya’da geçer, hedefinde devrimci demokratik hareket vardır. Hikâyede boğalar, inekler, öküzler ve atlar köylülüğü; domuzlar işçileri; kümes hayvanları aydınları temsil eder. Hayvanlar, sahiplerine isyan ederler bir gün. Devrimci boğa, “Eşitliği, özgürlüğü ve bağımsızlığı elde edeceğiz, yaşayan sığırların ayaklar altına alınan haysiyetini geri getireceğiz,” der. Ve sözlerini “sığırların hâlâ özgür olduğu ve boyun eğmediği o mutlu zamanları geri getireceğine, eski zamanda olduğu gibi yine tarlaların, çayırların, meraların, koruların hayvanların olacağı, her yerde otlama, tekmeleme, popo sallama hakkı olacağı sözü verir ve kahrolsun insanlık” diye bitirir. Ama isyan başarılı olmaz, özgürlük hakkı yalnız domuzlara tanınır.[3] Elebaşılarıysa kesimhaneye gönderilir.
Çiftlik Hayvanlarının İsyanı demokratik hareketi, Hayvan Çiftliği ise Bolşevik sosyalizmi hiciv yoluyla mahkûm eden iki öcü masalı. Biri Çarlık otokrasisinin, diğeri sermaye düzeninin bahçesine dikilmiş, halkların devirip geçtiği iki korkuluk! İkisi de taklit, imitasyon.
Özellikle bizdeki anti-komünist sol, Orwell’in mesajının özünü görmezden gelir. Birinci olarak, 1984‘ün sadece komünizme, “Stalinist totalitarizm”e değil, Batı kapitalizmine de atıfta bulunduğunu ileri sürerek karşıdevrimci içeriğini gizler. BBC’den kaptığı ince ve kurnaz propaganda yöntemiyle elbette öyle bir görüntü verecekti; Hitler bile anti-komünizmini nasyonal sosyalizm paketi içinde pazarladı. Emperyalist efendilerini sürdürülebilirlikleri açısından riskli bulduğu totaliterleşmeye karşı uyarması, sol gösterip sağ çakarak “Sovyet mitinin yok edilmesinin şart olduğu” yeminini yerine getirmesine engel değildi.
1984’e gelince sahte peygamberin olacak dediklerinin hiçbiri olmadı. Hani “totaliter sosyalizm” Avrupa’nın tümünü kapsayacaktı? Bugün vatandaşlarını gözetleyenler varsa, onlar artık var olmayan komünist ülkeler değil, emperyalist, gerici, faşist rejimlerdir.[4] Çağdaş kapitalizm son moda teknikleri, interneti, sosyal medya araçlarıyla, toplumun kontrolü ve istenmeyenlerin izlenmesi için nesnel temeli ve araçları olağanüstü düzeyde genişletti. Emperyalizm kavramını kullanmaktan hazzetmeyen Orwelist sol, çağdaş kapitalizmin somut analizini yapacağına, Orwell’in kehanetleriyle fal bakıyor.
Hem iddia edildiği gibi Orwell’in öfkesi Stalin’le sınırlı değildir, Marx’a kadar uzanır. Hayvanlar Çiftliği’nin Ukrayna baskısına yazdığı önsözde,[5] şöyle demiştir:
“Marx’ın teorisini hayvanların bakış açısından analiz etmeye devam ettim. Onlara göre, insanlar arasındaki sınıf mücadelesi kavramının saf bir yanılsama olduğu açıktı, çünkü ne zaman hayvanları sömürmek gerekli olsa, tüm insanlar onlara karşı birleşirdi.”[6]
Kendince zayıf nokta saydığı Stalin’den başlamaktadır. Kurnazlık yapıp kapalı tutsa da Marx’tan Lenin’e, 1917 Devrimi’nin kurduğu sistemin tümüne karşıdır. Anti-komünist solun; Marx, Lenin, Ekim Devrimi’ni, ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerini desteklemediğini herkes bilir. BBC yorumcusuyken, Hindistan ve İrlanda’da sömürgeciliğe karşı ulusal bağımsızlık mücadelesi yürütenleri karalarken, emperyalist efendisi İngiltere’ye arka çıkmadı mı? Orwell bırakın komünist solu, anti-emperyalist, gerçekten ilerici demokratik solu da sevmez. Emperyalizme, feodalizme ve faşizme karşı açık tavır almayan bir “demokratik sol”un değeri sıfıra eşittir. “Demokratik sol”, sol denmeyi hak etmek istiyorsa, önce kendi soluna düşmanlık yapmaktan vazgeçmelidir.
Orwell sosyolojisi sosyalizm eleştirisi gibi kabadır. Kapitalizm söz konusu olduğunda toplumu üçe böler: Üst, orta ve yüksek gelir grupları. Üretim araçlarının özel mülkiyeti, bunun sınıflar, iktidar ve devletle ilişkisi radar alanının dışındadır. Sadece kökü belirsiz, soyut güç ve imtiyazlarla ilgilenir.
Sosyalizm söz konusu olduğundaysa, Sovyetler Birliği’nde sosyalist inşanın sanayide, tarımda ve kültür alanında gerçekleştirdiği mucizevi başarıları görmezden gelir. İlk sosyalist ülkede ezilen halklar üzerindeki sömürü ve baskıya son verilmesi; kapitalist özel mülkiyetle birlikte sınıf eşitsizliklerinin ortadan kaldırılması; açlığın, işsizliğin, yoksulluğun sona erdirilmesi, sağlığın, eğitimin, konutun (vb.) parasız hale getirilmesi Orwell’i enterese etmez.
Bunlara karşı kör ve sağır olan Hayvanlar Çiftliği, sadece öteki hayvanlar yarı aç, yarı tokken, hiçbir işe elini sürmeyen “domuzlar”ın tıka basa yiyip içtiklerini anlatır. Önemli bir kesimi işçi olan komünist parti üyeleriyle, kapitalist ağababalarını karıştırmaktadır. Ne Lenin ne de Stalin zamanında, asla böyle bir şey olmamıştır. Faşist ve liberal “domuzlar” dışında hiçbir gerçek sosyalist, hiçbir namuslu insan böyle yalanlara inanmaz.
Bir başka yalanı Sovyetler Birliği üzerindeki ekonomik ve diplomatik ablukanın, emperyalist kuşatmanın, hidroelektrik barajlara yapılan sabotajların, içteki baskıları haklı çıkarmak isteyen Stalin’in propagandası olduğudur. Bunları işkence ve zulmü örtmek için kendileri uydurmaktadır, der.
Ekim Devrimi’ni daha doğarken boğmayı amaçlayan iç savaşın dış destekçileri kimdi? Tahminen 10 ilâ 17 milyon dolayında insanın hayatına mal olan iç savaş sırasında İngilizlerin de içinde olduğu uluslararası karşıdevrimci blokun Rus topraklarına müdahalesini ne çabuk unutmuştur Orwell? Mussolini hayranı Churchill’in ve öteki emperyalistlerin Hitler’i Sovyetler Birliği’ne saldırtmak için ellerinden geleni yaptıkları da mı yalandı? Emperyalist haydutların Sovyet ekonomisinin inşasını ellerini kavuşturup seyrettikleri yalanı, emperyalist tarihçilerin masalıdır.
Başta ABD ve CIA, sosyalist blok ülkelerinin çöküşünü hazırlamak için neler yapmadılar ki? Suikastlar, demiryollarına ve askeri tesislere sabotaj eylemleri, casus ağları oluşturmak, yeraltı muhalefeti örgütlemek, Batı’ya kaçışları düzenlemek, yalan haberler üretmek vs…
Hani 1984 yazarının projektörleri uzak geleceği görecek şekilde ayarlanmıştı, nasıl oldu da aynı yıllarda İngiliz ordusunun faşist işbirlikçileriyle birlikte Yunan komünistlerini öldürdüğünü ve Nazileri aratmayan toplu işkenceler yaptığını göremedi. Ya öldüğü yıl Kore’ye, sonraki yıllarda Vietnam’a ve diğerlerine Amerikan müdahalesini, Küba’ya Domuzlar Körfezi çıkartmasını, Yeşil Kuşak projesini?
Hayvanlar Çiftliği’nin mesajı ilkokul çocuklarının bile anlayacakları kadar basittir: Sınıf mücadelesinden vazgeçin. Halk “koyun”, devrimciler de “domuz” olduklarından önünde sonunda kapitalistler (insanlar) kazanırlar. Devrimci mücadelenin kapitalizme karşı kazanma şansı yoktur. Devrimden sonra yerini kötüsü, hatta en kötüsü alır. En iyisi kapitalizme razı olun! Eşitlik, özgürlük ve barış bir hayaldir. İnsanlığın sürekli baskı düzeni altında yaşamaktan başka bir seçeneği yoktur.
1984 de farklı bir öğütte bulunmaz. Aslında, sadece Orwell’inki değil, tüm distopyalar Marksizm’in tersine, insanların sömürüsüz ve baskısız güzel bir gelecek arayışlarının beyhude olduğu öngörüsüne dayanır.
Orwell, sosyalizmle birlikte Batı kapitalizmini eleştiriyor gibi görünse de kitabını yazdığı yıla kadar dünya emperyalizmine jandarmalık yapan İngiltere’yi kayırmadan edemez:
“Ancak yine de, insanların birkaç yüz yıl boyunca büyük çatışmalar olmaksızın birlikte yaşadığı, yasaların nispeten adil olduğu ve resmi haberlere ve istatistiklere neredeyse her zaman güvenilebildiği ve son olarak, azınlık görüşlerine sahip olunabilen ve sahiplenilebilecek bir ülkedir.”[7]
Yazar liberal sistemi suçlamıyor, uzun yaşaması için otoriterleşmeye karşı önlem almaya çağırıyor. Başta İngiltere olmak üzere liberal rejimlerle yönetilen ülkelere eleştirisi elbette vardır, o da olmasa kimse romanını okuma gereği duymaz. Kaldı ki bunlar sömürü düzenini yıkmak değil düzeltmek üzerinedir. Ama bu, ABD, Britanya gibi ülkeleri Sovyetler Birliği ile aynı seviyede eleştirdiği anlamına gelmez.
Dışişleri Bakanlığı’nın gizli kolu IRD’nin (Enformasyon Araştırma Dairesi) anti-komünist propaganda departmanının Hayvanlar Çiftliği’nin (Animal Farm) reklamını ve dağıtımını yapması, CIA sponsorluğunda uzun metrajlı çizgi filminin çekilmesi, Orwell’in kitaplarının birçok dile çevrilerek beklenmedik bir şöhret kazanması, karısının Propaganda Bakanlığı sansür departmanında çalışması, BBC ve Tribüne gibi kurumlarda yazarlığını İngiliz emperyalizmi lehine kullanması, Hitler’e karşı Stalin’in kazanacağını anlayınca (Stalingrad Savaşıyla birlikte) palas pandıras Hayvanlar Çiftliği’ni yazmaya girişmesi üzerinde soru işareti olan noktalardı.
Ölümünden yarım yüzyıl sonra, 1996 yılında MI5 dosyasındaki gizlilik kararı kaldırılınca soru işareti ortadan kalktı: Orwell, yalnız bir anti-komünist, anti-Stalinist değil, aynı zamanda ucu İngiliz istihbarat teşkilatı MI5’e uzanan bir ajan muhbirdi. MI5 dosyasında zamanın önde gelen İngiliz entelektüellerinden 130 kişi hakkında bir dosya tuttuğu ortaya çıktı. 1949’da İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın Bilgi Araştırma Departmanında (IRD) çalışan Celia Kirwan’a, komünist/Sovyet sempatizanı, ilerici görüşlü entelektüel ve sanatçıları içeren 38 kişilik bir liste vermişti. İhbar listesi 1996’da Guardian ve Daily Telegraph gazetelerinde yayımlandı.
Listesi bir başka kanaldan da doğrulandı. 2002 sonbaharında gayri resmi aşkı (sürekli karısını aldatan bir ahlaksızdı aynı zamanda) Celia Kirwan öldüğünde kızı, annesinin evrakını düzenlerken bir liste buldu. Bu listenin fotokopisi bir yıl sonra The Guardian tarafından yayımlandı.
Orwell’in kini komünistlere sempati besleyenlere, ilerici sanatçı ve yazarlara, hatta apolitik insanlara uzanacak kadar derindi. Charlie Chaplin, Orson Welles, Katharine Hepburn, John Steinbeck, Bernard Shaw dahil onlarca yazar, gazeteci ve oyuncu hakkında dosya tuttuğu notları IRD’ye teslim etmişti. Bu notlar ad, meslek ve görüş olmak üzere üç sütuna bölünmüştü. Örneğin komünist gördüklerini şöyle raporlamış: Chaplin, Charles (İngiliz-Amerikan), (Yahudi), işi film. Priestley J.B, işi yazar, radyocu, komünizme sempati duyuyor, komünistlerle bağlantısı olabilir, ABD’ye karşı. Yazar Bernard Shaw, tüm önemli konularda açıkça Rusya yanlısı bir pozisyon alıyor. Aktör Michael Redgrave, muhtemelen komünist. Sovyet Rusya tarihçisi EH Carr’ı, “yalnızca yatıştırıcı”, arkadaşı Isaac Deutscher ise, Troçki sempatizanı diye gammazlamış.
Orwell, Hayvanlar Çiftliği’ni basmayı reddeden yayıncıya bile listesinde yer vermiş. Bazılarını “İngiliz Yahudisi”, “beyaz karşıtı”, “eşcinselliğe eğilimi var”, “yumuşacık aptallar” ibareleriyle ispiyonlaması ise bir başka yönünü ele veriyor; Yahudilere, siyahilere, eşcinsellere düşman.
Orwell’in ispiyonculuğu MI5 casusu olduğuna dair belirtilerden sadece biridir. Tanınmış bir yazar olduğu son yıllarında, etrafındaki aydınlar ve yazarlar bunun farkındaydılar. Troçkist Georges Kopp ile olan yakın ilişkisi de bu şüpheyi doğrulayan başka bir örnek. Orwell’in nikah şahitliğini yaptığı yakın arkadaşı ve İspanya’da POUM saflarındayken komutanı Kopp, bir eli faşist Vichy Fransa’sının istihbaratında, bir eli İngiliz istihbaratı MI5’te çift taraflı bir casus.
İçinde üç yazarı bulunan Guardian gazetesi listeyi 1996’da yayımladıktan sonra Batı’daki ve ülkemizdeki Orwellseverler duymazdan geldiler. Köpeğin ekmeğini yediği eli ısırmayacağını unutarak, Orwell’in hala “Büyük Ağabey” derken, esas SSCB’yi değil İngiltere’yi ve ABD’yi de kastettiği yalanını yaymaya devam ettiler. Bir heykellerini dikmedikleri kalmıştı, onu da özel baskılar ve Hayvanlar Çiftliği’ni canlandıran seramikten biblo heykellerini yapan Can Yayınları gerçekleştirdi. Yine en vefalısı, Londra’daki merkezinin önüne Orwell’in heykelini diken, Britanya Kraliyetinin himaye ve finansal desteğiyle faaliyet gösteren uluslararası yayın kuruluşu BBC çıktı.
47 yıllık kısa yaşamına ne kadar çok şey sığdırmış Burma Hindistan İmparatorluk Polisi olarak hayata atılan Mister Blair! Sömürge polisliği, anarşistlik, Troçkistlik, “demokratik sosyalist”lik, yazarlık, muhabirlik, muhbirlik ve ajanlık. Hayatına polis olarak başlayıp, polis ajanı olarak bitiren bir adam yani.
Dünyaya insaniyet ve ahlak dersi vermeye kalkan yazarın, birçok insanın işinden atılmasını ve hapsi boylamasını ahlakına sığdıran aşağılık biri olması karakterini ele veren bir ipucu.
Yakın arkadaşlarını bile gammazlayan bu adam, sömürge polisliğiyle başladığı iş hayatını, devlet ajanlığı, metropol polis muhbirliğiyle bitiriyor. Kendisi bir beyin yıkayıcı ve gerçek solcu izleyicisi olduğu halde, bunu düşman bildiği komünizme yüklüyor.
“Biri bizi gözetliyor” lafının mucidi Orwell’dir. Gerçekten de “gözetliyormuş” “büyük birader”in küçük piyonu.
Böyle bir laf icat etmeyi bir ispiyoncu dışında kim akıl edebilirdi ki? Meğer adam kendini anlatıyor, okuyucularını ise makaraya sarıyormuş.
Sürecek
*Orwel’in Listesi
Dipnotlar:
[1] Isaac Deutscher, “Zulmün Mistisizmi”, https://l24.im/7ovl
[2] Agy.
[3] Çar II. Aleksandr’ın Şubat 1861’de, Rus köylüsünün serflikten kurtulduğuna dair fermanına atıf yapılıyor.
[4] Mesela liberal solun bir zamanlar adeta hemhal olduğu AKP-Gülen Cemaati ortak yapımı videolar gibi.
[5] Orwell’in 1947’de yazdığı önsöz kayboluyor, geriye sadece aynı yıl yazdığı Ukrayna baskısına yazdığı önsöz kalıyor.
[6] Orwell’in Hayvan Çiftliği’nin Ukrayna Baskısına Önsözü, 1947, (https://www.marxists.org/archive/orwell/1947/kolghosp-tvaryn.htm)
[7] Agy.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.