Giderek artan çöp yığınları karşısında kaçak çöpü önlemek kolay değil. Suların kirlenmesinden yangınlara kadar, biyoçeşitliliğe zarar vermesinden hastalıklara kadar, tarım sektörüne verdiği zarardan yeraltı sularını kirletmeye kadar etkileri fazladır
Piyasa insanları tüketime ittikçe çöpler artıyor, çöplükler doluyor. Çöplükler dolunca ve tüketim çılgınlığı devam ettikçe, üretimin ve de vatandaşın doğaya karşı nezaketsizliği arttıkça borulardan, bacadan, pencereden, arabadan yollara atılan, kaçak ya da gizli şekilde doğaya dökülen çöpler de artıyor.
Eskiden haftada kaç kez çöp kutunuzu ya da çöp “poşetinizi (plastik)” boşaltıyor ya da kapıcı toplasın diye kapınızın önüne koyuyordunuz, bugün kaç kez bu işlemi yapıyorsunuz? Marketlerden aldığınız poşetleri çöp için kullanmak bile yetmiyor! Zaten her şeyi çöp poşetinin içine atıyorsunuz. Çöpü ayrıştıralım diye bir düşünceniz yok. Zaten sokaklarda çöp toplayan çöp işçileri var ya (ya da geri dönüşüm işçileri), onlar bu işi yapıyorlar. Ama nasıl? Haberiniz yok. Yasaklarla, depolarının basılmasıyla, polis baskısıyla karşılaşıyorlar. Düşünün bir kere. Bu insanlar yaşadığınız dünya çöplük olmasın ve biraz para kazanalım diye belediyelerin yapamadığı işleri yapıyorlar ve başları beladan kurtulmuyor.
Polis bu insanların peşinde koşarken doğayı kirleten sanayicinin, inşaatçının peşinden koşmuyor.
Neyse gelelim konumuza.
26 Haziran 2022 tarihli Sözcü gazetesinden bir haber: “Yollar kaçak hafriyattan geçilemez hale geldi. Hadımköy’de sanayi sitesinde birçok caddeye dökülen moloz ve inşaat çöpleri nedeniyle hafriyat tepecikleri oluştu.”
Bu tepecikler ne ilk ne de son. Deniz kenarları, dereler, doğanın içi çöple dolu. Yol kenarları, otoyol parkları, kumsallar çöp dolu. Ayrıca belediyelerin deniz kenarlarında, doğanın içinde denetimsiz kurdukları çöplükler de var. Laf olsun çöp kutusu dolsun diye arada bir kumsalı ya da park yerinde çöpleri toplamanın bir faydası yok. Halkı, gençleri bu konuda uyaralım, farkındalık yaratalım diye çırpınanlar var. Sözümüz onlara değil. Ellerinden geleni yapıyorlar. Onlar doğanın koruyucuları.
Lafımız dereleri, denizleri, havayı kirleten sanayinin çöplerine.
Manisa’da sulama kanallarına sanayi çöpleri nasıl karışabilir? Kaçak yolla, yasadışı şekilde.
Erzincan’da siyanür havuzu tehlikeli çöpleri doğaya akıtırsa bu yasadışıdır. Kaçak çöptür.
Trakya’da Ergene nehri yıllardır kaçak, yasadışı bırakılan çöplerle kirlenmiştir ve kurtarılması zordur.
Fransa’da 2020 yılında 1 milyon kaçak çöp doğaya gider. Son iki yılda iki kat artmıştır. Kişi başı kaçak çöp miktarı bir yıl içinde 11,8 kilodur. Dünya geneline aktarın ve kaçak çöp miktarını hesap edin. Artan olağan çöple ne yapacağımızı bilemezken bir de kaçak, yasadışı çöpler başımıza iş açıyor.
Her zaman olduğu gibi göze batan sadece tüketim ve tüketici çöpleri yani yola, kumsala atılan. Akdeniz’in dili olsa da söylese içine atılan çöpleri!
Kaçak ya da yasadışı çöp uygun olmayan şekilde (düzenli çöp toplamanın dışında), isteyerek ya da ihmalle kamuya açık ya da özel mülkiyete ait yerlere mülk sahibinin izni alınmadan çevreye atılan çöplerdir.
Bir başka tanıma göre de “kimliği belirlenmiş ya da belirlenmemiş bir ya da birkaç kişi tarafından değişik çöplerin özel ya da kamu alanına izin alınmaksızın bırakılan çöplerin anarşik yığılımıdır.”
Tüm çöpleri ilgilendirir. Ev, sanayi, tarım çöpleri…
En büyük kaçak çöp alanı ise denizler ve okyanuslardır.
İhmal pek yoktur, genelde bilinerek atılır. Doğadan da izin alınmaz.
Yığınsal olduğu gibi (hafriyat, inşaat çöpleri) dağınık da olabilir (şişe, izmarit, poşet, ambalaj).
Doğada her yer kullanılır: Yol kenarı, akarsu, göl, kumsal, park yerleri, piknik alanları…
Çöp toplama kurallarına aykırıdır. Çöp kutusu kenarına bırakılır (kimi kez çöp kutuları da dolmuş olabilir ve çöp toplama yetersiz olabilir).
İsteyerek ve düzenli ya da ara sıra çöp bırakılır. Geçerken atılır. Gece atılır.
Herkes aynı yere bırakmaya başlarsa süreklilik kazanır. Bu nedenle kimi yerlerde duvara ‘Buraya çöp dökmek yasaktır” diye vatandaşlar yazar. Birisi bırakırsa gerisi gelebilir.
Miktar önemli olup kimi yerlerde gerçek bir yasadışı, kaçak çöplük oluşur.
Coğrafik dağılımı da önemlidir. Kimi bölgelerde olmayabilir. Yerel yönetim etkilidir, vatandaş bilinçlidir.
Kimi zaman İtalya’da olduğu gibi mafya işe el atar ve kaçak çöplükler oluşturulur. Tehlikeli ve yasadışı çöp dökmek için para ödersiniz.
Kimi zaman ateşe verilir, çöpler yakılır, yeni yer açılır. Canlılar zehirlenir.
Giderek artan çöp yığınları karşısında kaçak çöpü önlemek kolay değil. Suların kirlenmesinden yangınlara kadar, biyoçeşitliliğe zarar vermesinden hastalıklara kadar, tarım sektörüne verdiği zarardan yeraltı sularını kirletmeye kadar etkileri fazladır. Salgına bile yol açabilir.
Cezalar da yeterli olmuyor ve ceza izmarit, şişe atan vatandaşı hedefe koyarken doğaya kaçak çöp salan sanayiyi göz yumuyor. Ara sıra simgesel cezalar da kesilmiyor değil. Sorumlu üretimi cezalandırıp ya da üretimi durdurup kaçak çöpün önlenmesi gerekir.
Önce şu çılgın tüketime yön veren kâr peşinde koşan sistemi sorgulamak gerek. Sorunun kaynağı orada. Yeni bir üretim ve tüketim modeline geçmek, insan ve doğa sağlığını ön düzleme çekmek gerekir.
Sonra hangi çöp, nereye, ne için ve kimler tarafından dökülüyor diye araştırma yapmak gerek yani nedenlere inmek gerek.
Bu tür çöpleri toplamanın, doğayı temizlemenin de bir maliyeti var. Kim karşılayacak? Devlet, yerel yönetim, çöpü dökenler mi? Tabii ki çöpü dökenler ama saptamak çok zor. Herkesin peşinde olamazsınız. Kumsalda kimi denetleyeceksiniz? Ama kaçak, yasadışı sanayi çöplerini denetlemek daha kolay.
Deniz ve okyanusları nasıl temizleyeceksiniz? Kim ödeyecek?
İnsanlara kaçak ya da yasadışı çöpün sağlığımıza ve doğaya verdiği etkileri anlatmak gerek. Okullarda çöple ilgili dersler olmalı artık.
Kimileri artan çevre suçları nedeniyle “yeşil polis” ya da “çevre polisi” kurulmasından yana.
Çöp miktarını azaltmadan kaçak ya da yasadışı çöpü önlemek çok zor.
Kaynaklar:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.