Sabır, yüzsüzlük ve asalak kapitalizm

Gece gündüz çalışan, emeğinin karşılığını alamayan, yarı aç yarı tok yoksulluk ve sefalet düzeninde yaşayan emekçilere dilenen her sabır, yoksulluğun ve açlığın peşinen kabul edilmesi gereken bir kader olarak dayatılmasıdır

Sabır, yüzsüzlük ve asalak kapitalizm

“Egemen sınıf, yani soylular, her yerde, başlarında bir hükümdar bulunmak üzere örgütlendiler.”
Karl Marx

AKP Genel Başkanı Erdoğan, dün yoksul halka bir kez daha sabır dilerken yine aynı gemide olduğumuzu üstüne basa basa söyledi. Daha birkaç hafta öncesinde ise Nebati, bu enflasyonla sokağa çıkabiliyorum derken yüzsüzlüğün portresini bir kez daha ortaya koyuyordu. Yüzsüzlük; sabır ve alay ile emekçi yoksul halkı kuşatırken, yüzsüzlüğün ve sabrın gölgesinde emekçilerin alın teri üzerinden sermayeye ve yandaşlara eşi benzeri görülmemiş bir servet transferinin de önü açılmış olunuyor. Kimi zaman ortaya çıkan gerilimler ise “dostlar alışverişte görsün” mantığı ile işlemeye devam ediyor.

Her şey sermayenin bekâsı için

Türkiye ekonomisinin iyiden iyiye raydan çıktığı süreçte, sermayenin tüm paydaşlarından 18 Aralık 2021’de farklı nüanslarla da olsa ilk kez toplu bir şekilde itirazlar dile getiriliyordu. TÜSİAD temsilcileri ‘rasyonel’ iktisadi modellerin uygulanmasını ısrarla vurgularken TOBB temsilcileri ve MÜSİAD açıkça iktidarı hedef almamış olsa da yüksek kur ve artan maliyetlerden dolayı piyasanın durma noktasına geldiğinden şikâyetçilerdi. Türkiye sermayesinin paydaşları ve iktidar arasında görüş ayrılığının arttığı o tarihlerde, 20 Aralık 2021 akşamı yeni ekonomik kararların alındığı bizzat Erdoğan tarafından duyuruldu. “Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin” uygulamaya konulmasının üstünden sekiz ay geçti.

Şimdilik her ne kadar ufak tefek şikâyetler olsa da sermaye grupları için her şey yolunda görünüyor. Türkiye kapitalizminin kıdemli sermaye sahiplerinden Koç Grubu, bu yılın ilk altı ayında kârını yüzde 398 oranında arttırırken Sabancılar, bu düzenden payını kârını yüzde 372 oranında arttırarak alıyordu. Merkez Bankası’na faiz indirtip ekonomideki tüm faiz oranlarının yükselmesine yol açan, faize “faiz” dememek için Kur Korumalı Mevduat, Gelire Endeksli Senet, Kira Sertifikası, Enflasyona Endeksli Tahvil, altın tahvili gibi araçlarla Hazine’nin faiz yükünü birkaç kat artıran ekonomik politikalarından finans sermayesi de pastadan payına düşeni fazlası ile almış görünüyor. Sektörün toplam aktiflerinin yüzde 74, öz kaynaklarının ise yüzde 62,7 oranında arttığı bir dönemde net kârlarındaki artış ise yüzde 400’ü bulmuş durumda.

20 Aralık ekonomi kararlarının emekçilere maliyeti ise şu an için 60,6 milyar TL. Bir başka deyişle zenginlerin yoksul emekçiler tarafından finanse edildiği “Kur Korumalı Mevduat Sisteminden” şimdiye kadar kazandığı para 60,6 milyar TL. Emekçilerin hanesine sözde büyüme oranlarından yazılan tek şey yoksulluk olurken bu yoksulluk ve sefalet düzeninden 150 bin yeni milyoner türedi. Sabrın anlamı milyonların yoksullaşması ve yoksullaşan emekçi halk kitlelerinin üzerinde “asalak sınıfın” zenginliğine zenginlik katması oldu.

Mutlak kaderciliği aşmak

Lenin, “Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, bu dünyada azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umudunu sürdürmeyi öğretir’’ der ve ekler: “Oysa yine din, başkalarının emeğinin sırtından geçinenlere bu dünyada hayırseverlik yapmayı öğreterek, sömürücü varlıklarının ceremesini pek ucuza ödemek kolaylığını gösterir ve cennette de rahat yaşamaları için ehven fiyatlı bilet satmaya bakar.”

Yani gece gündüz çalışan, emeğinin karşılığını alamayan, yarı aç yarı tok yoksulluk ve sefalet düzeninde yaşayan emekçilere dilenen her sabır, yoksulluğu ve açlığı peşinen kabul edilmesi gereken bir kader olarak dayatılmasıdır. Bu yüzden ne iktidar sahipleri ne de iktidar sahiplerinin destekçisi yandaş ayrıcalıklı sınıflar ile emekçiler asla aynı gemide olamazlar.

Her ne kadar da sermayenin paydaşları ve iktidar sözcüleri arasında suni bir gerginlik havası yaratılmış olsa da temsil ettiği sınıfsal kimlikten kaynaklı iktidarın sermaye grupları ile arasında kalıcı bir gerginliğe yol açacak tartışmalar asla gün yüzüne çıkmaz. İktidar ve sermaye grupları arasındaki ilişki “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığına dayanır. İktidarın sermaye grupları ile arasında kalıcı bir gerginliğe yol açacak tartışmalar ufukta görünmüyor.

Erdoğan iktidarının TÜSİAD ile olan tartışması ise işin farklı bir boyutuna işaret etmektedir. Erdoğan TÜSİAD’ı kendi iktidarını hedef almakla eleştirirken geçmişe yaptığı atıfla TÜSİAD temsilcilerini “milli iradeye” ket vurmakla itham etmektedir.  Erdoğan’ın TÜİSAD ile olan ihtilafı; kendisine tabi olmak ile olmamak arasında tercih yapma zorunluluğuna sıkıştırılan bir tartışmanın sonucu olarak değerlendirilebilir. Unutmayalım ki yandaş TÜİSAD AKP’nin ilk iktidara geldiği süreci sahiplenmiş, iktidarın kendisinden hemen önce devraldığı IMF politikalarının uygulanması noktasında tam destek vermiştir. Şu an yaşanan durum ise her ikisi de emek düşmanı, özünde aynı ama söylemde farklı olan iki grubun çıkar çatışmasından başka bir şey değildir.

Bu iki asalak sınıfın kaderleri birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Karşı sınıfın örgütlülüğüne ve her koşul altında birlikte davranabilme becerisine bakınca emekçi sınıfların ve yoksul halk kitlelerinin şu an henüz topyekûn bir karşı koyuşu gerçekleştirebilecek bir öz örgütlülüğüne ne yazık şahit değiliz. Lakin yaşamın ve geleceğin emek ile inşa edildiği her alanda dipten gelen dalgalar, emekçilere dayatılan mutlak kaderciliği, sabır adı altında dayatılan eşitsizliği eni sonunda aşacaktır.


Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur