Hepsi de birbiriyle kader birliği içerisinde olan işçi sınıfı, Kürt halkı, Aleviler, kadınlar, gençler. Peş peşe sahneye çıkarak ellerinden gelen direnişi sürdürüyorlar. Birbirimizi aynılaştırdığımız ve tekçi bir parti kimliğinde buluşturduğumuz bir harekete değil, sınıf, ulus, inanç ya da cinsiyet kimliklerinin yani alan kimliklerinin kendi hareketlerinin meşru ve itici güç oldukları bir parti-alan ilişkisinin kurulmasına ihtiyacımız var
Ülke seçim sathı mailine girdi. İktidar baskı politikaları ile muhalefeti etkisizleştirmeye çalışıyor. Bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor.
Peki bu koşullarda 1 Mayıs 2022’nin anlamı nedir? Toplumsal muhalefet ne yapıyor? Öncelik ne olmalı? Sosyalist hareketin özneleri Sendika.Org’un sorularını yanıtladı.
İşçi sınıfının çok küçük bir kısmının örgütlü olduğuna dikkat çeken Toplumsal Özgürlük Partisi Sözcüler Kurulu Üyesi Perihan Koca yılın başında ortaya çıkan işçi direnişlerinin sendikal ve sosyalist hareketin zayıf olduğu bir zaman diliminde ortaya çıkmasının 1 Mayıs’a dair umutları yükselttiğini ifade ederek, “işçi direnişleri yükselecek” dedi.
Sendika.Org: 1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Perihan Koca: 1 Mayıs geleneksel bir gün. Bugün tüm tarihselliği ile yeni dönemin niteliğini de içerisinde taşıyan başka bir güncellik taşıyor. İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü. Yüz yılı aşkın bir süredir kutlanıyor. İşçi sınıfı kendisini ezen bir başka sosyal sınıfa karşı taleplerini ve özlemlerini haykırıyor.
Bizim içerisinde yaşadığımız zaman diliminde 1 Mayıs, güncel kapitalist dünya krizleriyle biçimleniyor. Örneğin 2008’de patlak veren ekonomik krizin safhaları devam ediyor. Şimdi işçi sınıfının en önemli gündemi kriz. Eriyen, değer kaybeden ücretler, geçinebilmek için zorunlu yoğun çalışmaya razı olma ki bu sömürüsünün katmerleşmesi anlamına geliyor, temel tüketim mallarının sürekli pahalılaşması, iş cinayetlerinin artması gibi olgularla kendisini hissettiriyor.
Pandemi hem kimi geri dönüşü olmayan çalışma uygulamaları getirdi hem de bir işçi sınıfı hastalığı olan bu virüs işçi sınıfını kırdı geçirdi. Pandemi gündemi işçi sınıfı için kalıcı bir gündem oldu bu açıdan. Toplum maskeleri tartışırken bundan sonraki her türlü uygulamanın dönüp işçi sınıfını vuracağını görmek için müneccim olmaya gerek yok.
İşçi sınıfının çok küçük bir kısmı örgütlü. Çok daha küçük bir kısmı da toplu sözleşme hakkına sahip. Örgütlü olanların büyük bir çoğunluğu da sendikal bürokrasilerin insafına terk edilmiş.
Emperyalist savaş, ekolojik kriz, siyasal krizler… Hepsi de çağımızın büyük çelişkileri. Hepsi de işçi sınıfının mücadelesinin birer gündemi. Kısacası işçi sınıfı 1 Mayıs’a hiç olmadığı kadar büyük sorunlarla giriyor.
Ama o kadar değil. Tüm bu yıkıcı dinamikler işçi sınıfını harekete geçiriyor. Şubat ayı itibariyle çeşitli işçi direnişlerine tanık olduk. Sendikal hareketin ve sosyalist hareketin zayıf olduğu bir zaman diliminde bu hareketlilik 1 Mayıs’a giderken umutları yükseltti. Muhtemelen işçi direnişleri yükselecek.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Elbette sosyalizm vurgusu yapacağız. Sosyalizm bir tutum, ahlaki bir değer ya da bir ideal değil. Bugünkü cehennem dünyasından insanî ve ekolojik tek çıkış bu. Nesnel olarak dünyanın ve ülkemizin içerisinde bulunduğu durumun ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu ortadan kaldırmanın yerini yine aynı nesnellikle sosyalizm alır. Biz bunun siyasal öncülüğünü inşa etmek gerektiği iddiasındayız.
İşçi sınıfının ve ezilen tüm toplumsal dinamiklerin, halk güçlerinin iş, ekmek ve özgürlük taleplerinin ileri düzeye taşınması, bir programla buluşturulması için 1 Mayıs dahil olmak üzere her platformda, her çalışmada, her zaman vurguluyoruz. Vurgulamaya devam edeceğiz.
Bu anlamda partimizin olduğu her yerde, işyerleri, mahalleler, üniversiteler, liseler… Mekan mekan bu çalışmayı yürütüyoruz. 1 Mayıs’a böyle hazırlandık. İşçi sınıfının, kadınların, gençlerin, doğa savunucularının, LGBTİ+’ların örgütlü gücünü 1 Mayıs’a taşıma iddiasıyla hazırlandık.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Sosyalist hareketin önceliği ne olmalı?
Dediğiniz gibi, hepsi de birbiriyle kader birliği içerisinde olan işçi sınıfı, Kürt halkı, Aleviler, kadınlar, gençler. Peş peşe sahneye çıkarak ellerinden gelen direnişi sürdürüyorlar. Aslında her birinin kendi gündemleri var ve bu gündemleri öne çıkarmaları kadar doğal bir şey yok. Burada bir terslik yok. Hayatın akışına aykırı bir durum yok.
Aykırı olan şey belki de bunun siyasal öncülüğündeki aksaklıklar, yetmezlikler, zaaflar. Bu zaafların günümüz sosyalist hareketinin var olan tabloyu yeterince açık göremediğinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Halkın bu talepler manzumeleri bir siyasal programla buluşmayı bekliyor. Birbirimizi aynılaştırdığımız ve tekçi bir parti kimliğinde buluşturduğumuz bir harekete değil, sınıf, ulus, inanç ya da cinsiyet kimliklerinin yani alan kimliklerinin kendi hareketlerinin meşru ve itici güç oldukları bir parti-alan ilişkisinin kurulmasına ihtiyacımız var. Toplumsal hareketleri meşru gören, onların var olma haklarını garanti altına alan ama onlara programatik öncülük yapan bir modele ihtiyacımız var. Bunun inşası için çalışmalıyız. Koşullar buna çok uygun.