Türkiye’de yaygın bir direniş potansiyeli var. AKP’nin 20 yıldır ülkeyi teslim alamamasının ve şimdi uçurumun kenarına kadar sürüklenmiş olması da esas olarak bu dinamiklerin eseridir. Ancak, bu devrimci direniş potansiyelleri siyaset alanında etkin bir güce dönüşebilmiş değil. Aksine, TEKEL’den Gezi’ye şimdi fabrika kapılarından işsizlikle boğuşan gençlere toplumsal taleplerin siyaset alanında taşıyıcısı yok. Sosyalist hareket bu toplumsal taleplerin taşıyıcılığını üstlenecek bir inisiyatifi örgütlemek zorunda
Ülke seçim sathı mailine girdi. İktidar baskı politikaları ile muhalefeti etkisizleştirmeye çalışıyor. Bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor.
Peki bu koşullarda 1 Mayıs 2022’nin anlamı nedir? Toplumsal muhalefet ne yapıyor? Öncelik ne olmalı? Sosyalist hareketin özneleri Sendika.Org’un sorularını yanıtladı.
Sendika.Org: 1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Sol Parti: Pandemi sonrasında, 2 yılın ardından ilk kez 1 Mayıs meydanlarında olacağız. Yer yüzünün neredeyse her noktasında toplumlar pandemi ile birlikte parayı insan hayatından değerli kabul eden kapitalist sistemin nasıl ölümcül bir virüs olduğunu deneyimledi. 2008 krizi ile birlikte hegemonyasında ciddi çatlaklar açılan kapitalizmin çatlakları bu dönemde daha da derinleşti. Tarih şimdi çürüyen kapitalizmin tabutuna çivisini çakacak o iradeyi bekliyor! 1 Mayıs 2022 bu anlamda her yerde toplumsal taleplerin taşınacağı, yeni bir düzen iradesinin kendisini ortaya koyacağı buluşmalar olacak.
21.yüzyılda sosyalizm mücadelelerinin yeniden şekilleneceği bir dönemin başındayız. Böyle bir mücadele bugün kapitalizmin yarattığı derin eşitsizlik ve yoksulluk, iklim ve göç krizleri, savaş ve güç mücadelelerinin yarattığı sorunlara karşı koyarak biçimlenecek. Sınıf mücadelesini temel alan bir siyasetin boşluğunda işçi ve emekçi sınıfların tepkileri bugün ağırlıkla yeni faşist akımlara yöneliyor. Sosyalist SOL hareket reel sosyalizmin yenilgisinin ardından başlayan dönemde büyük oranda kimlikler alanına, mikro mücadelelere yönelerek politik mücadele alanının dışına sürüklendi. Bugün sosyalist hareketin sınıf mücadelesi temelinde geri dönüşü tüm ezilen hak ve kimliklerinin özgürlük mücadelesini geliştirmesinin bir yolu olacaktır. 1 Mayıs 2002 bir anlamda böyle bir siyaset zemininin ilk işaret fişeklerinden birisi olmalıdır.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Türkiye özelinde 1 Mayıs kuşkusuz ki şimdi Gezi davasında verilen siyasi ve insafsız karara karşı bir meydan okuma zemini olacaktır. Bu karar muhalefete ve tüm topluma bir göz dağı verilerek, seçimlere giden sürecin yeni bir OHAL zemininde sürdürüleceğinin ilanı olmuştur. 1 Mayıs, şimdi ülkenin geleceğine hile ve zorbalıkla el koymaya çalışacak iktidara karşı kurulacak bir barikat olacaktır. 1 Mayıs’ın bir başka yönüyle de son dönemde pahalılığa ve yoksulluğa karşı yükselen tepkilere; işçilerin hak arama mücadelelerine yükselen tepkilerin örgütlü bir mücadeleye taşınması açısından da bir durak. SOL Parti, bu anlayışla ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs çağrılarını gerçekleşti. Bugün resmi muhalefetin toplumu bir bekleme odasına alma çabası karşısında başarmanın yolunun toplumsal bir mücadele seferberliğinden, devrimci bir toplumsal dalganın yaratılmasından geçeceği açıktır. SOL Parti, bu siyaseti topluma taşımak için toplum içinde güçlendirmek üzere 1 Mayıs hazırlıklarını gerçekleştirdi. Bu yıl yaygın olarak kutlanacak 1 Mayıs’larda SOL Parti olarak da 62 noktada 1 Mayıs meydanlarındaki yerimizi alacağız.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Sosyalist hareketin önceliği ne olmalı?
Türkiye’de yaygın bir direniş potansiyeli var. AKP’nin 20 yıldır ülkeyi teslim alamamasının ve şimdi uçurumun kenarına kadar sürüklenmiş olması da esas olarak bu dinamiklerin eseridir. Ancak, bu devrimci direniş potansiyelleri siyaset alanında etkin bir güce dönüşebilmiş değil. Aksine, TEKEL’den Gezi’ye şimdi fabrika kapılarından işsizlikle boğuşan gençlere toplumsal taleplerin siyaset alanında taşıyıcısı yok. Sosyalist hareket bu toplumsal taleplerin taşıyıcılığını üstlenecek bir inisiyatifi örgütlemek zorunda. Tek adam rejimine son verecek bir geniş muhalefet cephesinin parçası olmaya devam etmekle birlikte, ülkenin kaderinin bugünkü resmi muhalefetin burjuva liberal dönüşüm programına terk edilmemesi gerektiğini de açıktır. Bu anlamda ağırlıkla Parlamentodaki güçler etrafına dizilmiş olan siyaset denkleminin yarattığı dengeyi (pat durumunu) bozacak bir toplumsal mücadele inisiyatifinin geliştirilmesini hedefleyen sosyalist sol bir mücadele zeminin önemli bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Seçimlere gidecek süreç, seçimler ve sonrası için başarmanın yolunu açmak bununla mümkün olabilecek. SOL Parti olarak böyle bir zeminin inşasını önemsiyor ve bunun için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek üzere, tüm dostlarımızla birlikte çalışıyoruz.