“Sosyalistlerin önceliği, kitlelerin etinde kanında hissettiği iktisadi sorunları politikleştirerek, bunu tüm ezilenlerin talepleri ile yan yana getirecek bir politik hatta oturtmaktır. Bu hattı kitleler için güven verecek kolektif bir sol-sosyalist odak aracılığıyla sokakta inşa etmektir”
Ülke seçim sathı mailine girdi. İktidar baskı politikaları ile muhalefeti etkisizleştirmeye çalışıyor. Bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor.
Peki bu koşullarda 1 Mayıs 2022’nin anlamı nedir? Toplumsal muhalefet ne yapıyor? Öncelik ne olmalı? Sosyalist hareketin özneleri Sendika.Org’un sorularını yanıtladı.
“Bütün bu vektörlerin sürece etki edeceği ve önümüzdeki on yılların nasıl yaşanacağını belirleyeceği bir momentteyiz. 1 Mayıs tam da tarihsel anlamına uygun şekilde, ezilen sömürülen halkların bu sürece kendi talepleriyle, örgütlülüğüyle, dayanışmasıyla, mücadelesiyle girişinin önünü açma potansiyeline sahiptir” diyen Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) sözcüsü Sevtap Akdağ, çeşitli mücadele alanlarında görünür olan tüm dinamiklerin ortak bir amaçta birleştirilmesinin hedeflenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sendika.Org: 1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Sevtap Akdağ: Tüm dünyada neoliberal kapitalist düzenin çöktüğü; yarattığı eşitsizlik, çoklu kriz ve yıkımın bir yandan otoriter rejimleri bir yandan halk hareketlerini yarattığı bir tarihsel konaktan geçiyoruz. Bu coğrafyada yaşadıklarımız bu gerçekliğin bize özgü yanlarıyla yaşanması şeklinde gerçekleşiyor. Büyük bir yıkım, büyük bir baskı ve savaş politikasıyla kitlelerin susturulması, krizinden çıkış yaratamayan burjuvazinin iç hesaplaşmalarının daha görünür olması ve halklarda biriken öfke…
Bütün bu vektörlerin sürece etki edeceği ve önümüzdeki on yılların nasıl yaşanacağını belirleyeceği bir momentteyiz. 1 Mayıs tam da tarihsel anlamına uygun şekilde, ezilen sömürülen halkların bu sürece kendi talepleriyle, örgütlülüğüyle, dayanışmasıyla, mücadelesiyle girişinin önünü açma potansiyeline sahiptir. Şimdiye dek çeşitli mücadele alanlarında görünür olan tüm dinamiklerin ortak bir hedefte birleştirilmesini hedeflemelidir.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
100 yıllık Türkiye kapitalizminin, kırk yıllık neoliberal ekonomi politikalarının ve başımıza musallat ettiği tek adam rejimi denilen faşizmin, büyük bir toplumsal buhrana dönüşen krizlerinin hayatlarımızı cehenneme çevirdiği günlerden geçiyoruz. Biz karşı çıkmaz, direnmez ve yeniden kurma iradesi gösteremezsek bu cehennemin derinleşeceği aşikar.
Bu nedenle herbirimizi hedefe koyan, emek sömürüsünü katmerlendirerek bekasını garanti altına almak için Kürt halkının eşit vatandaşlık taleplerine savaşla karşılık veren, kadınların yaşamına kasteden şiddeti meşrulaştıran, doğa talanına hız veren; toplumu dili, dini, etnik kökeni, cinsiyeti ve cinsel yönelimine göre bölerek karşı karşıya getiren bu saldırganlık karşısında “eşit, özgür koşullarda yaşanacak bir ülkeyi birlikte kuracağız” iddiası ve çağrısını içeren politik mesajı kitlelere taşımayı önceliyoruz.
Temas edebildiğimiz tüm emekçi semtlerinde gerçekleştirdiğimiz buluşmalarla ekonomide, üretim ve bölüşüm süreçlerinde sermayenin ihtiyaçlarını değil halkların, emekçilerin, kadınların, doğamızın öncelendiği bir demokratik planlama ihtiyacını anlatıyoruz. Herkese iş ve gelir güvencesi sağlanmalı; su, elektrik, doğalgaz gibi temel ihtiyaçlar belli kotalarla ücretsiz olmalı, kaynak servet vergisidir diyoruz. Başta Kürt halkının iradesinin tanınması olmak üzere tüm halklar ve inançlar için eşit vatandaşlığın zorunluluğunu, bunun emek mücadelesiyle bağını anlatıyoruz. Erkek egemenliğinin yarattığı tüm eşitsizliklere karşı mücadelenin neden olmazsa olmaz olduğunu konuşuyoruz. Ve bütün bu talepler çerçevesinde yanyana gelebilecek tüm kesimleri başta 1 Mayıs alanları olmak üzere birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Faşizmin baskılarının yarattığı korku iklimine pandeminin eklenmesiyle sosyalistler olarak kitle bağlarımızda önemli zayıflamalar açığa çıktı. 1 Mayıs çalışmaları aynı zamanda bu bağları yeniden güçlendirme, kalıcı hale getirme, halkın kendi talepleri etrafında daha fazla örgütlenmesini sağlama, kendi özgücünün farkına varmasının yolunu açma anlamında önemli bir zemin sunuyor. Bu zemini geliştirmeye çabalıyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Sosyalist hareketin önceliği ne olmalı?
İçinden geçtiğimiz süreç salt bir seçim süreci değil. Sistemin yarattığı ve yaşadığı çok boyutlu krizin bir kırılma anına doğru ilerliyoruz. Bu nedenle seçim süreci adeta bir savaş süreci gibi yaşanacak görünüyor. Her ne kadar altılı masada ifadesini bulan burjuva muhalefet, düşük yoğunluklu bir muhalefet çizgisiyle ve aritmetik hesaplarla seçimler aracılığıyla bir restorasyon sürecine geçiş yapabileceğini umsa ve kitleleri bu politikanın arkasına çağırsa da son hamlelerinde de görüldüğü gibi iktidar ipleri sonuna kadar gerecek. Gerek işsizlik, açlık, yoksulluğun biriktirdiği, gerek iktidarın tüm toplumsal kesimlere dönük baskı ve zor uygulamalarının biriktirdiği öfke çeşitli vesilelerle sokaklara iniyor. Burjuva muhalefetin vaazettiği sessizce bekleme çağrısının daha geniş kitleler için inandırıcılığını yitireceği, kitlelerin düzendışılaşma eğilimlerinin artacağı günlere doğru gidiyoruz.
Sosyalistlerin önceliği, kitlelerin etinde kanında hissettiği iktisadi sorunları politikleştirerek, bunu tüm ezilenlerin talepleri ile yan yana getirecek bir politik hatta oturtmaktır. Bu hattı kitleler için güven verecek kollektif bir sol-sosyalist odak aracılığıyla sokakta inşa etmektir. Tüm direniş odaklarının birbirine bakışımını güçlendirecek, herbirinin talepleriyle kendisini içinde bulacağı bir politik çerçevenin buluşturduğu bu odağın “faşizmin yenilmesi ve halkın kendi iktidarının inşası”nı birlikte önceleyen bir mücadele hattını büyütmektir. Böylelikle kitleler burjuvazinin şu ya da bu fraksiyonun politik hegemonyasından kurtarılabilir, tutulmaya çalışıldığı tribünlerden inerek sahada kendi talepleri için rol alabilir. Faşizmin yenilmesi ve gerçek bir demokratikleşme, halkın ve emekçi sınıfların çıkarları doğrultusunda gerçek bir dönüşüm ancak böyle mümkün olabilir