“Şimdi ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyorum. Günlerce bekledikten sonra şimdi son anda bizi uçağa almayacaklarını söylüyorlar. Biz daha iyi bir yaşam istiyoruz, fazlasını değil”
“Derseniz ki biz burada bir saat bekleyelim, iki saat bekleyelim, böyle bir ihtimal yok. Kesin bir karar var. Burada herhangi bir sıkıntı, aksaklık olduğu zaman arkadaşlarımızla buraya gelip sizi dışarı atmak zorunda kalırız. Burada kalma, yatma gibi bir durumunuz olursa sizi dışarı atmak zorunda kalacağız. Asla gidemeyeceksiniz Minsk’e. Belki bir iki hafta, belki de bir sene. Devlet büyükleri konuşacak. Kimseye herhangi bir rahatsızlık vermeyin. Maskenizi takın.”
12 Kasım Cuma günü Belarus’un başkenti Minsk’e gitmek üzere İstanbul Havalimanı’na gelen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşı yolcular, polis tarafından yukarıdaki sözlerle “uyarıldı”.
Çünkü bu “uyarı” öncesinde aynı yolcular, check-in işlemleri için sıraya girdikleri kontuar alanından çıkarılmış ve kendilerine uçağa alınmayacakları söylenmişti. Üstelik tüm belgeleri (Belarus vizesi, uçak bileti, sağlık sigortası, COVID testi vs.) olmasına rağmen…
Kasım ayı başlarından itibaren tırmanan ve ondan fazla mültecinin yaşamına mal olan Polonya-Belarus sınırındaki insani kriz büyürken, açlık ve soğuğa direnmeye çalışan mültecilerin Avrupa Birliği (AB) topraklarına girmek için bekleyişi sürüyor. Polonya-Belarus sınırında yaşananlar, Şubat-Mart 2020’de Türkiye-Yunanistan sınırında yaşananlardan farklı değil. İki ateş arasında kalan mültecilerin canları üzerinden verilen mesajlar, yapılan pazarlıklar…
Fanon’un deyimiyle “ağzından ‘insan’ sözcüğünü bir an düşürmeyen, tek kaygısının insan olduğunu iddia etmekten hiç bıkmayan” Avrupa, “ruhunu zafere ulaştırmak için” insanlığa acılar çektirmeye devam ediyor.[1]
Başta Polonya olmak üzere AB ülkeleri, Belarus ve Rusya’yı mültecilerin Polonya-Belarus sınırına gitmelerine izin vermekle suçluyor. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de mültecilerin Belarus’a taşınmasında rol oynayan üçüncü ülke havayollarına yaptırım uygulamak için çalıştıklarını açıklarken, Alman basını Türk Hava Yolları’nı (THY) işaret ediyordu.
Peki THY’nin, Belarus seferlerinde “yasadışı göçmen” taşıdığı iddiası doğru muydu?
Belarus’ta tartışmalı seçimler ve akabinde yaşanan protestolar, Roman Protaseviç’in tutuklanma süreci ve AB yaptırımlarıyla tırmanan gerilimde, AB’nin ikiyüzlü mülteci politikası ve Minsk yönetiminin mültecileri “koz” olarak kullanması sonucunda yeni bir insani krizle karşı karşıyayız.[2] Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun “Mültecileri tutmayacağız” çıkışına paralel olarak yeni bir göç rotası-yöntemi aktifleşti. Ağırlıklı olarak Irak, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Suriye vatandaşları Belarus makamlarından aldıkları turist vizesi ile İstanbul ve Dubai’den tarifeli uçuşlarla Minsk’e seyahat ediyor, buradan da AB sınırlarına ulaşmaya çalışıyor.
11-12 Kasım’da İstanbul Havalimanı ile İstanbul’un en fazla göç alan ilçesi Esenyurt’ta bu yeni rotanın izlerini sürdük.
Belarus havayolu şirketi Belavia Airlines’in bazı günler biri, bazı günler ikisi THY’yle ortak olmak üzere günde üç Minsk uçuşu var. 11-12 Kasım’daki Belavia uçuşlarında boş yer yoktu, son birkaç koltuğun bulunduğu THY-Belavia ortak seferlerinde ise bilet fiyatları 10-12 bin liraya ulaşmıştı.
11 Kasım’daki uçuşlar ile 12 Kasım’daki 07.55 THY-Belavia ortak uçuşu sorunsuz gerçekleşirken, aynı gün 13.20 ve 17.45’teki uçuşlar için havalimanına gelen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşı yolcular Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün kararı doğrultusunda uçağa alınmadı.
Avrupa Birliği ve Belarus arasında yaşanan yasadışı sınır geçişleri sorununa bağlı olarak Ülkemiz havaalanlarından Belarus'a seyahat etmek isteyen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına bilet satışı yapılmaması ve uçağa alınmamaları kararlaştırılmıştır.
— Sivil Havacılık GM (@SHGM) November 12, 2021
Konuştuğumuz Iraklı ve IKBY’li yolcular, İstanbul’a geliş ve konaklama, Belarus vizesi, Minsk uçak bileti, sağlık sigortası ve COVID-19 testi vs. hizmetleri karşılığında “acentelere” 2500 ilâ 4000 dolar arasında ödeme yaptıklarını anlatıyor.
“Acente çalışanı” olduğu söylenen kişinin elinde Iraklı ve IKBY’li onlarca yolcunun pasaport ve diğer belgeleri var. “Ben sadece onlara [yolculara] yardımcı olmak için buradayım” diyen bu kişi, diğer sorularımızı ise yanıtsız bıraktı.
13.20’deki uçuşa alınmayan ve polisin “uyarıları” sonucunda havalimanından ayrılan onlarca yolcudan habersiz, 17.45’teki uçuşun check-in işlemleri için M6-M8 kontuarları önündeki kuyrukta onlarca Irak, Suriye, Yemen vatandaşı yolcu daha bekliyor.
Elinde Irak pasaportu ve Belavia biletiyle bekleyen Erbilli Bawer ve arkadaşı, telefonundan Sivil Havacılık’ın açıklamasını okuyacak olan görevli gelene kadar sıradan ayrılmıyor. Bu yolculuk için bir acenteye 4000’er dolar verdiklerini belirterek ekliyor: “Geride bıraktığımız bir şey kalmadı, şimdi ne yapacağımızı bilmiyoruz.”
Bu arada, yolculuğu nihayet ermiş ya da yola çıkmış/çıkacak olan mültecilerin aktif olarak kullandığı sosyal medyadaki sayfalarda da “Belarus seyahat paketi” paylaşımlarına rastlamak mümkün.
İstanbul’da en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ilçe olan Esenyurt’ta yeni rotanın izleri silikti ancak fısıltı fazlaydı, süreç yakından takip ediliyordu.
Esenyurt Meydan’da konuştuğumuz dört Suriyeli gençten Muhammed, son haftalarda birçok Suriyelinin Belarus’a uçakla gittiğini duyduğunu, ancak Yunanistan ve Bulgaristan sınırı üzerinden yürüyerek Almanya’ya ulaşmaya çalışan mültecilerin de olduğunu belirterek “TikTok’a bak istersen” diyor. Mültecilerin bu yolculuklarını “Muğamirun Bilahudud” (Sınır Tanımayan Maceracılar) ve “Hakibat’ul Musafir” (Seyahat Çantası) etiketleriyle yaptıkları paylaşımlardan takip etmek mümkün.
Yine meydan yakınlarındaki bir giyim mağazasında çalışan Afrinli Muhammed, nihayete erdiremediği zorlu bir pazarlığın ardından Faslı müşterilerini göstererek “Esenyurt’ta Mağriblilerin sayısı arttı mı bil ki karşıya [Yunanistan ya da Bulgaristan’a] geçişler başlamıştır” diyor.
21 yaşındaki Mehdi, beş ay önce Türkiye’ye geldiğini ve arkadaşlarıyla birlikte 6-7 kez sınırı yürüyerek geçtiğini, ancak Yunan güçleri tarafından darp edilip geri itildiklerini (push back) anlatıyor: “Ormanları, nehirleri geçiyoruz. Yağmur çamur, dikenli çalılar, vahşi hayvanlar ve en kötüsü soğuk. Hepsine rağmen yürüyoruz.”
Kendilerinin doğrudan Belarus’a gidebilecek bir maddi durumlarının olmadığını söyleyen Mehdi, gidebilen Faslıların da durumlarının kötü olduğunu belirtiyor: “Özellikle biz Mağriblilere hiç tahammülleri yok. Ama yine deneyeceğiz.”
Yollarına ne kadar engel çıkartılırsa çıkartılsın yine deneyecekler. Aşılmaz surlar ardına saklanmaya çalışan Avrupa, yeryüzünün lanetlileri ile yüzleşmekten kaçamayacak. Onları bir pazarlık malzemesi olarak kullananlar da ortak oldukları aşağılamaların, dolandırıcılıkların ve yarattıkları ihanete uğramışlık duygusunun sonuçlarıyla yüzleşecek.
Dipnotlar:
[1] Frantz Fanon, “Yeryüzünün Lanetlileri” (Çev. Şen Süer), İletişim Yayınları, 2021, s.268.
[2] Belarus’un “bekçilik” görevine (AB-Belarus Geri Kabul Anlaşması) paralel olarak 1 Temmuz 2020’de vize kolaylığı anlaşması da yürürlüğe girmişti. Belarus, 28 Haziran 2021’de geri kabul anlaşmasını durduracağını açıklarken, AB de geçtiğimiz günlerde Belaruslu yetkililer için daha önce uygulanan vize kolaylıklarını askıya aldığını duyurdu.
[3] https://sendika.org/2021/11/istanbuldan-belarusa-gitmek-isteyen-suriye-irak-ve-yemen-vatandaslari-ucaga-alinmadi-636504/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.