Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Ateşkes anlaşması çerçevesinde M-4 yolunun güvenli bir şekilde trafiğe açılması var. Güney kısmını Ruslar denetleyecek, kuzey kısmını biz, yani ortak devriyeler” dedi
Anadolu Ajansı Editör Masası’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan ve soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 5 Mart’taki Moskova zirvesinden çıkan İdlip muhtırasına ek protokole ilişkin “Ateşkes anlaşması çerçevesinde M-4 yolunun güvenli bir şekilde trafiğe açılması var. Güney kısmını Ruslar denetleyecek, kuzey kısmını biz, yani ortak devriyeler” dedi.
PUTİN’İN İSTEDİĞİ OLDU: SURİYE ORDUSU ÇEKİLMEYECEK, M4 DE AÇILACAK, “TERÖRLE MÜCADELE” SÜRECEK
Ateşkesteki durum ve ateşkesin ihlali halinde Türkiye’nin ne yapacağını değerlendiren Çavuşoğlu, “Her şeyden önce bu İdlip’teki Suriyeli kardeşlerimize yaramıştır” dedi.“Ateşkesle herkes olduğu yerde durdu” ifadesini kullanan Çavuşoğlu, gözlem noktalarını ve Türkiye’nin mevcudiyetini harita üzerinde gösterdi. Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Ateşkes anlaşması çerçevesinde M-4 yolunun güvenli bir şekilde trafiğe açılması var. Güney kısmını Ruslar denetleyecek, kuzey kısmını biz, yani ortak devriyeler. Bu yola rejim ya da radikal gruplar tarafından bir saldırı ya da müdahale olmayacak. Ateşkesi kalıcı hale getirmek için çalışmaları sürdürüyoruz. Biz iki başkanın mutabık kaldığı üzere dışişleri ve savunma bakanları olarak çalışmaları sürdüreceğiz.
M-4 yolunun trafiğe açılması konusunda 6 kilometre kuzeyinde ve 6 kilometre güneyinde neler yapılabilecek, hangi adımlar atılabilecek, bunu görüşmek için Rusya’dan bir heyet geldi. Bugün askeri makamlarımızla görüşecekler. 7 gün içinde burada askerlerimiz Rus askerleriyle birlikte bazı adımlar atacak. Ateşkesin kalıcı şekilde tesis edilmesi için atılması gereken adımlar var. Bunları da görüşmeye devam edeceğiz. Şimdiden bu bölgedeki bazı göçmenler evlerine dönmeye başladı. ‘Burada ne işimiz var, girmeyelim, geri çekilelim’ diyenler, ateşkes olunca da ‘Niye ateşkes oldu’ diyorlar. Vatandaşlarımızı, milletimiz gerçekleri görüyor. Bizim niçin burada olduğumuzu, burada olmamızın neler sağladığını biz de görüyoruz, vatandaşlarımız da görüyor. Buradaki mevcudiyetimiz de devam edecek.”
Çavuşoğlu, Suriye’de ateşkesin ihlal edilip edilmediği konusunda ise “Dün bir ihlal oldu. Basit bir tabanca ya da silahla cam indirme olayı oldu. Fakat arkadaşlarımızın tespitine göre Rusya rejimi çok sert bir şekilde uyarmış” diye konuştu.
Türk ve Rus yetkililerin sürekli temas halinde olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
“Rejim ilerlemeye çalışırsa ne olacak? Rejim ateşkese uymazsa, bunu da Moskova’da net şekilde ortaya koyduk, bugüne kadar kahraman ordumuz, Mehmetçiğimiz, askerimiz, silahlı kuvvetlerimiz ne yaptıysa onu yaparız. Karadan onu yaparız. SİHA’larımız bugüne kadar rejim unsurlarını nasıl yok ettiyse, orada uçaklarmış, helikopterlermiş, tanklarmış, hava savunma sistemi ya da karıştırıcı ne varsa, kimyasal silahların ya da varil bombalarının yapıldığı tesislerin yok edilmesi dahil ne gerekiyorsa onu yaparız. SİHA’larımız tüm dünyada nam saldı. Herkes bizim SİHA’larımızı konuşuyor. Tüm dünyadaki yankısını görüyoruz. Eskiden bunları almak için başkalarına yalvarıyorduk. Ama şimdi herkes Türk SİHA’larını almak için sıraya giriyor.”
Çavuşoğlu, İdlip krizi bağlamında ABD’nin Türkiye’ye sağlayabileceği somut desteklerle ilgili soru üzerine, ABD’den olumlu açıklamalar geldiğini söyledi.
“ABD istese bir Patriot’u yine getirip koyabilir. Hava savunma sistemi bu. Aynı şekilde istihbarat paylaşımı dahil, havadan, karadan bazı destekler verebileceklerini söylediler” diyen Çavuşoğlu, Amerikalı muhataplarının Türkiye’nin bu konudaki ihtiyaçlarını ve ne tür destekler verilmesi gerektiğini bildiklerini ifade etti.
Çavuşoğlu, “Her zaman olduğu gibi yine bu süreçte de ABD içinde farklı kurumlardan farklı sesler geldi. Dolayısıyla kimin ne söylediği değil, önümüzdeki süreçte nasıl bir destek verip verilmediğini göreceğiz” diye konuştu.
Patriot konuşlandırılmasına S-400’lerin mani olup olmadığına ilişkin bir soruyu Çavuşoğlu, şöyle yanıtladı:
“Bir Patriot’un konuşlandırılmasıyla S-400’ün ilgisi yok. Sınırda Türkiye’nin hava savunma sistemine ihtiyacı var. O nedenle S-400’ü aldık. Ama Patriot’un NATO çerçevesinde konuşlandırılması, S-400’ün alınmasına engel değil. S-400’ün Türkiye’de olması buna engel değil.”
Çavuşoğlu, ABD’den Patriotları satma garantisi istediklerini belirterek “İçerideki süreçler ne ise bunları tamamlamak senin yükümlülüğün, benim değil. Kongre’ye gidip ben yalvarmayacağım ‘siz izin verin de ben Patriot alayım’ diye. Eğer satmak istiyorsanız kendi sürecinizi kendiniz tamamlarsınız. Alabiliriz. Ama bunu başka bir şarta bağlamak doğru değil. Biz de ‘Bize burada geçici, hemen acil ihtiyacımız var bir tane Patriot sistemini kurarsanız sizden daha sonra alırız’ demedik. Biz sizden doğrudan almaya hazırız dedik” değerlendirmesini yaptı.
NATO’dan da bu yönde talepte bulunulduğunu ve NATO Genel Sekreteri’nin bu konuda çalıştıklarını söylediğini aktaran Çavuşoğlu, “Uygulamayı görmemiz lazım. ABD’den olması da şart değil. NATO müttefiklerinin elinde Patriot var mı? Var” diye konuştu. Çavuşoğlu, şu an Patriot’un Türkiye’nin satın alması gereken bir sistem değil, Türkiye’ye verilmesi gereken bir destek olduğunu savundu.
Bakan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstediğimiz esasen hayali ve yeni şeyler değil. Her şeyden önce daha önce Türkiye için uyarlanmış savunma planları var. NATO’nun Türkiye’ye verebileceği desteğin paketinden bahsediyorum. Bunun için de uygulanan var ama uygulanmayanlar çok. Daha önce alınmış bir kararın uygulanması gerçekleştiği zaman, zaten fazla bir ��ey yapmaya gerek yok.”
Türk-Amerikan ilişkilerinin ivme kazanması ihtimali ve S-400’lerin aktive olacağı tarihle ilgili soru üzerine Çavuşoğlu, “S-400’ün aktif hale gelmesi teknik bir konu. Daha önce konulan hedef nisandı. Arkadaşlarımız teknik olarak çalışıyorlar” dedi.
Çavuşoğlu, ikili ilişkilerin kısa vadeli değil ancak orta ve uzun vadeli yol haritalarıyla stabil şekilde yürütülebileceğini dile getirerek şunları kaydetti:
“Bugün İdlip’ten, Suriye’den dolayı ‘Rusya rejimi destekliyor. Türkiye bir harekatı başlattı. Dolayısıyla Rusya ile ilişkilerde bir gerilme oluyor. Ben bundan yararlanayım’ anlayışı olursa, yarın başka basit veya ciddi bir konudan dolayı tekrar geri adımlar atılır. Kimse fırsatçılık yapmasın. AB de Avrupa ülkeleri de ABD de fırsatçılık yapmasın. Gerçek anlamda müttefik olarak görüyorlarsa ve bundan sonra da görmek istiyorlarsa ve ilişkilerimizi bu çerçevede yürütmek istiyorlarsa, Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı sorunlar veya rahatsız olduğu konularda gerekli adımları atmaları gerekiyor. YPG/PKK yerine Türkiye tercih edilsin. FETÖ ile mücadelemize destek verilsin. Günübirlik hamlelerle ilişkiler gerçek anlamda iyileştirilemez. Kötü tablo çizmek için söylemiyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum. Bizim ABD ile olan ilişkilerimiz üçüncü bir ülke ile olan ilişkilerimize bağlı olmamalı.”
Son dönemde devlet kontrolündeki Rus medyasında, Türkiye aleyhine propaganda içerikli haberlerin arttığı ve Erdoğan’ın Moskova ziyaretindeki bazı görüntülerin çarpıtıldığı yayınlar yapıldığı savunan Çavuşoğlu, Türk medyasında da bu kara propagandadan memnun olanlar bulunduğunu ve bu kişileri anlamadığını söyledi.
Söz konusu ziyarette, Erdoğan’ın kapıda bekletildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığına, bunu ortaya atanların protokol kurallarını bilmediğine işaret eden Çavuşoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Esas Rus medyasının yaptığı saygısızlıktır. Esasen Cumhurbaşkanımıza Putin de söylemişti, ‘Size yapılan bir saygısızlık bana yapılan bir saygısızlık’ demiştir. Rus medyasının bunu magazin haline getirmesi bile doğru bir şey değil. (Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov) Bunun kendi tutumları olmadığını, basının işte böyle seviyesinin düşük olduğunu bizzat söyledi. Şimdi ama bir gerçek var. Uçak düşürme hadisesinden sonra da yaşadık. Maalesef Rus medyası, Sputnik’te de aynı şekilde görüyoruz. Bazen Russia Today bunu pompalıyor. Hemen en ufak bir görüş ayrılığında kara propaganda başlatıyor. Biz bunu yapıyor muyuz? Geçmişte uçak düşürme hadisesinden sonra da çok ciddi kara propaganda yaptılar. Sonra ne oldu? Hepsini yediler, yuttular.”
Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüştüğünü de hatırlatan Çavuşoğlu, bu görüşmede sadece sığınmacılar konusunun konuşulmadığını, Erdoğan’ın 1960’lı yıllardan bu yana AB tarafından Türkiye’ye verilen ve tutulmayan sözleri ve Türkiye’nin AB sürecini de samimi ve açık şekilde gündeme getirdiğini anlattı.
Türkiye’nin AB sürecindeki engellerinin “teknik sebepler olmadığını” belirten Çavuşoğlu, Erdoğan’ın 18 Mart 2016 ortak muhtırası çerçevesinde Türkiye’nin hangi sözlerini yerine getirdiğini ve AB’nin hangi sözleri tutmadığını da vurguladığını söyledi.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in görüşmelerin “yapıcı ve olumlu havada geçtiğini” söylediğini aktaran Çavuşoğlu, “Yapıcı ve olumlu bir havada tüm gerçekleri de konuşmak lazım” dedi.
Türkiye ve AB arasında imzalanan 18 Mart Mutabakatı’nın “(AB) Türkiye’ye para versin, Türkiye de göçmenleri tutsun” anlamına gelmediğini savunan Çavuşoğlu, mutabakatın vize serbestisinden sığınmacıların gönüllü geri dönüşünün sağlanmasına ve terörle mücadeleden Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin hızlandırılmasına kadar birçok konuyu kapsadığını kaydetti.
Çavuşoğlu, “Bugüne kadar AB’nin özellikle verdiği sözleri tutmadığı açık” diye konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yeni bir döneme geçilip geçilmediği yönündeki soru üzeri şunları kaydetti:
“Yeni bir faza diyalog bakımından geçtik ama önümüzdeki süreçte gerçekçi şekilde bu ilişkileri yürütmek için adımları atmamız lazım. Adımların atılması ne demektir? Bir kere, AB’nin Türkiye’ye dürüst davranması lazım. Evet, Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı var ama AB’nin Türkiye’ye daha çok ihtiyacı var. Özellikle de küresel aktör olmak istiyorsa. O yüzden, AB’ye yalvarır bir ülke durumuna hiçbir zaman düşmedik, düşmeyiz de. Düşmek de istemeyiz. Ama her iki tarafın da birbirine yönelik yönelik yükümlülükleri var. Bu yükümlülüklerin yerine gelmesi lazım.”
AB’nin, 18 Mart mutabakatına rağmen mültecilerin geri dönüşlerine ilişkin bir adım atmadığını belirten Çavuşoğlu, İdlip konusunda Türkiye’nin Suriyelilerin barınabileceği koşulları sağladığını vurguladı.
Çavuşoğlu, “Hem (İdlip’ten göç) gelmesin diyorsunuz hem de insanların burada yaşaması için (Avrupa’dan) hiçbir şekilde destek vermiyorsunuz” diye konuştu.
Brüksel’de AB yetkilileriyle bu konuda yapıcı görüşme gerçekleştirdiklerini söyleyen Çavuşoğlu, “Toplantının sonunda da ‘AB ve Türkiye siyasi ve teknik görüşmeleri devam ettirsin’ kararı çıktı” dedi.
Mültecilere ilişkin konunun birçok boyutu olduğunu belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Biz para peşinde değiliz. İlkeli bir tutum sergiliyoruz. Ayrıca 2016’nın şartlarıyla bugünün şartları, 2016 yılındaki göçmenlerin ihtiyaçlarıyla bugünkü göçmenlerin ihtiyaçları da değişiyor. O gün 7 yaşında olan bir çocuk artık bugün 16-17 yaşında. 10 yaşında olan birisi bugün 19 yaşında. Dolayısıyla o günkü ihtiyaçlarıyla bugünkü ihtiyacı tamamen farklı. O yüzden yeni şartlar çerçevesinde ilave neler yapmamız lazım, bunları oturup konuşacağız. Eğer 26 Mart’a kadar kendi aramızda bir mutabakat sağlarsak, 26 Mart’ta bir AB liderler zirvesi var, o toplantının gündemine de bu konular gelecek.”
Çavuşoğlu, Türkiye’nin sığınmacılara açık kapı politikası uygulaması gerektiğini ve insan haklarını hatırlatanların, bunun tam tersi yönde adımlar attığını ve Yunanistan’ı da “Avrupa’nın sınırlarını koruyor” kılıfı altında güçlü şekilde savunduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Avrupa’nın sınırları Türkiye-Yunanistan sınırından başlamıyor. Avrupa’nın sınırları Türkiye’nin güneydoğu sınırlarından başlıyor. Avrupa’nın sınırları, İran sınırından başlıyor, Boğaz’dan da başlamıyor. Suriye’den, İran’dan, Karadeniz’den, Irak’tan başlıyor. Avrupa’nın sınırları Yunanistan’dan başlamıyor. Daha da kuzeyden gidecek olursak, Avrupa’nın sınırları, yani büyük Avrupa’nın sınırları Azerbaycan’dan başlıyor. Kazakistan’ın bir kısmı da Avrupa sınırları içinde.”
Sendika.Org