Yükselen ırkçılıktan herkes o kadar çok yaka silkmişti ki bir “kurtarıcı” aranıyordu. Bu kurtarıcının da mevcut koşullarda seçim barajı olduğuna birkaç saatliğine inanıldı. Ancak bu düşüncenin doğru olmadığı birkaç saat sonraki sonuçlarla belli oldu
19 Şubat’ta Almanya’nın Hanau kentinde, Tobias Rathjen adlı faşist saldırgan tarafından iki nargile kafeye ateş açıldı. Saldırılar sonucu 9 göçmen katledildi, birçok kişi yaralandı. Bir yandan katledilmelerinin tek sebebi göçmen olmaları olan kurbanlar anılırken diğer yandan gözler dört gün sonra gerçekleşecek Hamburg Eyalet Parlamentosu Seçimleri’ne çevrildi.
Hamburg, Batı Almanya’nın en muhalif şehriydi. Şüphesiz bunda şehre gelen siyasi mültecilerin de etkisi büyük. Kent şimdilerde de işgal evleriyle, ilerici güçleri ve 2017’deki G20 protestolarından da hatırlanacağı gibi sahip olduğu direniş kültürüyle, Almanya’daki sol kültürün yüz akıdır. Bu yüzden faşizme karşı bir mesaj verilecekse, bunun Hamburg’da verileceğine dair kimsenin şüphesi yoktu. Ama nasıl?
Seçim sürecinde tek beklenti, kim kazanırsa kazansın ve hükümeti kim kurarsa kursun seçim barajının uygulandığı birkaç eyaletten biri olan Hamburg’da faşist parti Almanya için Alternatif’in (AfD) ve hatta Nazilerin işbirlikçisi olan liberallerin (FDP) baraj altında kalmasıydı. Bununla ilgili yalnızca muhalif sosyal medya hesapları değil, siyasi partiler de resmi hesaplarından paylaşımlar yaptılar: Faşist parti baraj altında bırakılacak, bu da katliam kurbanlarının anısına, parlamenter demokrasi alanından bir saygı duruşu niteliğinde olacaktı. 23 Şubat akşamı, saat 7 sularında Almanya’daki ilerici güçler, ırkçılık karşıtları sosyal medya paylaşımlarıyla ve sokak kutlamalarıyla bayram havası yaşıyorlardı. Hamburg Eyalet Parlamentosu Seçimleri’nin resmi olmayan ilk sonuçlarına göre FDP kıl payı (yüzde 5) parlamentoya tutunsa da faşist parti AfD yüzde 4,8 oyla yüzde 5 barajının altında kalarak parlamento dışı kalıyordu. Almanya’daki seçim barajı üzerine tez yazan biri olarak benim bile tezin sonuç bölümünü silip, “Evet, seçim barajları ilericidir; faşizme karşıdır ve faşizmi halk temsilinde saf dışı bırakıp geriletebilir” yazasım geldi. Yükselen ırkçılıktan herkes o kadar çok yaka silkmişti ki bir “kurtarıcı” aranıyordu. Bu kurtarıcının da mevcut koşullarda seçim barajı olduğuna birkaç saatliğine inanıldı. Ancak bu düşüncenin doğru olmadığı birkaç saat sonraki sonuçlarla belli oldu.
AfD, oylarını artırarak yüzde 5 seçim barajının üstüne çıktığı gibi liberalleri de geride bırakıp meclisin en güçlü 5. partisi oluyordu. İlerici güçlerin tüm paylaşımları silindi, partilerin genel merkezleri açıklama yapmaktan kaçındı ve sokaklar sessizliğe büründü. Faşizme karşı mücadelenin kurtarıcısının, seçim barajını düzenleyen “Hamburg Eyalet Seçim Kanunu” olmadığı belli olmuştu. Geçtiğimiz yasama döneminde de hükümet olan Sosyal Demokratlar (SPD) ve Yeşiller (Die Grünen) yoluna devam edebiliyordu. Hristiyan Demokratlar (CDU) keskin şekilde düşüşe uğrayıp oylarını Yeşiller’e kaptırırken Sol Parti (Die Linke) de oylarını artırıyordu. Aslında sonuçlar beklendiği gibiydi, hatta çoğu açıdan umut vericiydi. Nazilerin barajı aşması hariç.
Hayal kırıklığına uğrayan ülke insanının gözlerindeki yorgunluğu kim olsa fark ederdi. “Yine mi hallolmayacak, yine mi mücadele etmek zorunda kalacağız?” diye soruyorlardı. Almanlar, her şeyin seçimle ya da parlamenter demokrasinin aygıtlarıyla çözülebileceğini düşündüler ancak faşizm bu şekilde yenilemezdi. Naziler, baraj altında kalsalar bile ülkeden gitmeyecek ve halkı etkilemeye çalışmaya devam edecekti. Almanların bunu anlaması içinse, barajın bir işe yaramadığını görmeleri gerekiyordu, gördüler.
Evet, yeniden mücadele etmek zorundayız. Evet, insanlık onuru için seçim barajına değil irademize tutunacağız. Evet, faşizmi parlamentodan değil ülkeden kovmayı amaçlayacağız. Tıpkı dünyanın diğer ülkelerindeki örneklerinde olduğu gibi. Faşizm dünyanın hiçbir yerinde seçim barajıyla gitmedi, Almanya’da da gitmeyecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.