Türkiye Cumhuriyeti’nin hala savaşı kazanma ihtimali olan Nazilerle iyi geçinme politikasının sonucunda, içinde çocukların da olduğu 769 kişi 9 hafta herkesin gözleri önünde bekletilmiş ve ölüme gönderilmiştir
Struma gemisi olayını ilk defa Kemal Yalçın’ın Haymatlos kitabını okurken duymuştum. Daha sonra konuyu araştırmaya başladım. Struma[1] filminin yapıldığını öğrenince yönetmen Radu Gabrea ile iletişime geçtim. İşçi Filmleri Festivali’nde gösterilmek üzere filmini gönderdi. Bu film Türkçe altyazılı olarak ilk defa 11. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nde gösterildi.
Romen yönetmen Radu Gabrea’nın Struma filmi teatral ögelerle, canlandırmalarla akıcı hale getirilmiş bir drama-belgesel. Belgeselin senaryosu Romen gazeteci ve yazar Stelian Tanase tarafından yazılmış. Gemi torpille batırıldığında yüzerek kurtulan tek kişi olan David Stoilar’ın da yer aldığı film bilinmeyen birçok gerçekliği beyazperdeye aktarıyor.
***
Romanya’daki Yahudiler, Nazilerden kaçmak ve Filistin’e gitmek üzere 1830 yapımı eski bir kömür gemisi satın alırlar. 46 metrelik Struma isimli bu gemi, 769 yolcu ve 10 mürettebat ile 12 Aralık 1941 yılında Romanya’nın Köstence limanından yola çıkar.
İstanbul Boğazı’ndan geçerken motoru arızalanan gemi, 15 Aralık’ta Sarayburnu açıklarına demir atar. Filistin’i yöneten İngiltere’nin ve Almanya’nın baskısı ile Nazi yanlısı TC yöneticileri gemiye geçiş izni vermez ve yolcuların karaya çıkması yasaklanır.
Bir Amerikan petrol şirketinin Romanya müdürü Martin Segal ve ailesi, aynı şirketin Türkiye temsilcisi Vehbi Koç’un girişimleri ile gemiden çıkarılır.
9 hafta süresince Sarayburnu açıklarında demirli bekletilen gemideki kadın, çocuk ve hastalara Türkiye’deki Yahudi toplumu tarafından toplanan yardımlar ulaştırılır.
Motoru çalışmayan Struma gemisi 23 Şubat 1942 tarihinde bir römorkörle Karadeniz’e çekilir ve kaderine terk edilir. Gemi, 24 Şubat 1942 tarihinde ise denizden gelen bir torpille batırılır. Sadece bir kişi sağ kurtulabilir. 103’ü çocuk olmak üzere tüm yolcular boğularak ölür. Şile açıklarındaki balıkçılar tarafından David Stoilar isimli bir yolcu kurtarılır. Ölümden dönen David Stoilar’ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde 3 hafta sorguya çekilmesi dönemin Türkiye Cumhuriyeti’ni çok iyi yansıtır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin hala savaşı kazanma ihtimali olan Nazilerle iyi geçinme politikasının sonucunda, içinde çocukların da olduğu 769 kişi 9 hafta herkesin gözleri önünde bekletilmiş ve ölüme gönderilmiştir.
Struma gemisindeki katliamın müsebbibi olan Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri acaba sadece bir yönetim hatası mı yapmışlardı? Sanmıyorum. O günkü yönetimin davranışı bugüne kadar uzanan ırkçı, katliamcı politikalar bütününün bir parçası idi. 1915 yılındaki katliamla yüzleşmeyen aynı halk, Struma gemisinde yaşananları 9 hafta süresince sadece seyretti.
Struma olayının olduğu aynı yıl içinde 12 Kasım 1942’de müslüman olmayanlara “ödenemeyecek kadar büyük” olan “Varlık Vergisi” uygulamaya sokuldu. Aynı halk, Varlık Vergisi’ni ödeyemeyen komşuları Erzurum Aşkale’de zorunlu çalışma kamplarına gönderildiğinde de seyretti. 6-7 Eylül 1955 tarihinde İstanbul’da müslüman olmayan vatandaşların işyerleri yağmalanırken de katılmamışsa bile seyretti. Varlık Vergisi ile yüzleşilmedi, 6-7 Eylül Pogromu ile de yüzleşilmedi.
Sürekli tekrar eden katliamlara susanlar daha sonra Hrant Dink, Sevag Balıkçı öldürülürken de sessiz kaldı.
48. Siyad ödül töreninde yaptığı konuşmada Murathan Mungan’ın söylediği gibi bu toplum “Örtbas kültürü, yüzleşme korkusu olan bir toplum”!
Resmi tarihte yok sayıldı tüm bu olaylar. Struma gemisinde yaşananlar unutulmasın, yüzleşmeye bir nebze katkısı olsun diye Struma filmi İşçi Filmleri festival programına alındı. Sinematek sitesine Türkçe altyazılı olarak yüklendi.
Yönetmen: Radu Gabrea
Tür: Drama Belgesel
Dil: İngilizce-Türkçe altyazılı
Yapım Yılı: 2001
Süre: 58′
Dipnot:
[1] Struma filmini Türkçe altyazılı olarak izlemek için tıklayın! (Şifre: sinematek)
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.