Boris Johnson bir savaş kabinesi kuruyor ancak bununla beraber hükümetinin daha ilk günden nasıl bir kriz içerisinde olduğunu gözler önüne seriyor
Johnson’ın kabinesine dair farklı birtakım yorumlar mevcut ancak bunlardan hiçbirisi istikrar ve başarıyı işaret etmiyor.
Johnson’un hediyelerinin başlıca alıcıları Brexit yanlısı Tory’ler (Muhafazakâr Parti üyeleri). Kasım’da Brexit Bakanlığı makamından istifa eden Dışişleri Bakanlığı’ndaki Dominic Raab bunlardan biri. İsrail hükümetiyle gizli toplantılar yaparak bakanlar kanununu çiğnediği ortaya çıktıktan sonra 2017’de Uluslararası Kalkınma Bakanlığı görevinden zorla istifa ettirilen İçişleri Bakanlığı’ndaki aşırı sağcı Priti Patel ise bir diğeri.
Ayrıca Britanya’nın dünyadaki rolünü kısmen şişirdiği şahin gibi bir Savunma Bakanı rolünün ardından şimdi de ülkenin eğitim sisteminin emanet edildiği Gavin Williamson da -bu durumda zorla istifadan geri dönülerek- ödüllendirilenlerden. Johnson daha iyi bir Brexit anlaşması için müzakere etmeye çalışırken Sajid Javid ise muhtemelen bir AB’de kalma yanlısı olarak Britanya iş dünyasını kontrol etmede daha iyi bir iş çıkaracağı farz edilerek Hazine’ye geçecek.
Genel olarak 18 bakanın yeri bu hafta öyle ya da böyle değiştirilmiş oldu. Peki ne gibi işaretler veriliyor, tüm bunlar Brexit ve bu hükümetin uzun ömürlülüğü açısından ne anlama geliyor?
Birincisi Johnson’un kabine düzeni, onun Brexit yanlısı sağcı bir kabine ile Brüksel’de bir şekilde daha iyi bir anlaşmaya varacağını düşündüğünü gösteriyor.
Öyle olmayacak. Bu fazla iddialı. Bir şey için daha fazla arzu duymanız onu mümkün kılmayacaktır.
Kılsaydı bile parlamento aritmetiği tasarının geçmeyeceğini gösteriyor.
Kabinenin yapacağı şey, Ekim sonu yaklaşırken İşçi Partisi’nin güvensizlik oylamasının başarı ihtimalini artırmak olacak. Zira Johnson, Muhafazakar Parti’nin liberal kanadına ve onların iş dünyasındaki destekçilerine ve Britanya’nın müesses nizamına kendi yönetiminin onlar ve onların politik durumu açısından bir gelecek vaat etmediğine dair oldukça açık mesajlar gönderdi.
Brecon ara seçiminin ardından, önümüzdeki hafta itibariyle, parlamentodaki (DUP sayesinde elde edilen) çoğunluk bir sayı farkla kaybedilecek gibi görünüyor.
Bu ihtimal arttıkça Tory’ler Liberal Demokratların safına geçiyor ya da parti içinde küçük AB yanlısı gruplar oluşturuyor ve aleyte oy kullanıyor. Parlamento tekrar bir araya geldiğinde bir tanesine bile sahip olamayabilir.
İkincisi, Johnson’un bir savaş kabinesi kurduğu tartışması yapılabilir.
Brüksel’de yeni bir anlaşma yapma girişiminde bulunacak ve başarısız olacak. Sonrasında parlamentonun anlaşmasız ayrılığı önleyeceği açığa çıkınca büyük bir olasılıkla genel seçim çağrısı yapacak. Bunun gerçekleşmesinin birden fazla yolu var.
Bu seçimlerde Brexit için yeniden yetki isteyecek ve seçimi ikinci bir fiili referanduma dönüştürmeye çalışacak.
Eğer İşçi Partisi onunla onun kurallarına göre savaşırsa, bunu Brexit’e indirgeyip AB’de kalmayı örgütlerse bu bir felaket olur. Sandalyelerini kaybeder ve hedefledikleri sandalyelerin çoğunu kazanamaz ve sadece şehirlerdeki oylarını destekler. Tory’ler ve Brexit Partisi’nin kendilerini demokrasinin savunucuları olarak göstermelerinin önünü açmış olur.
İşçi Partisi bunun yerine kemer sıkma ve çalışanların ihtiyaçlarına, yeniden-kamulaştırmaya, yeşil bir yeni sisteme (new deal), üretkenliğe ve istihdama, Ulusal Eğitim Hizmetine, Trump’a ve İran’la savaşa yüz çevirmeye ve tasarlayageldiği tüm diğer ekonomik planlara yoğunlaşmalıdır. Tory yönetiminin felaketini gözler önüne sermelidir ve Johnson’un Brexit’i kullanarak Britanya iş dünyasının bir tabakasına Tory Brexit’inin gerçekleşmesi halinde kamu sektöründen geriye kalanları peşkeş çekerek rüşvet verdiği tartışmasını yapmalıdır.
Vakitlerini AB’de kalma tartışmasıyla harcarlarsa ve ülke tarihindeki en geniş demokratik vesayeti devirmeye çalışırlarsa bunu yapamazlar.
Bu haftaki eylem bütün muhalefete seslerini yükseltme fırsatı vermelidir.
Johnson defol. Genel seçim hemen şimdi.
[counterfire.org’daki İngilizce orijinalinden Deniz Özge Gürsu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.