Sonu gelmeyen siyasi nedenli kemer sıkma politikaları kök salarken, gittikçe daha fazla insan çalışmayı bıraktıkları anda geçinemeyeceklerini anlıyor. Ama bu böyle olmak zorunda değil
Senaryoyu hayal etmek çok kolay. Yetişkinlik çağımızın çoğunu paralı bir işte geçirdikten sonra büyük gün gelir. Hak edilmiş bir emeklilik. Birdenbire ofis e-postasının pençesinden ve evle iş arasındaki gidiş gelişlerden kurtuluruz. Sonunda önceden asla vakit bulamadığımız o ilgi alanlarının peşinden koşarak dünyada kalan zamanımızın tadını çıkarabiliriz. Belki ailemizle yeniden bağ kurabiliriz ve evdeki o tamirleri bitirebiliriz. Her şeyden önemlisi, rahatlamak için zaman bulabiliriz.
Ne yazık ki sizin geleceğiniz böyle olmayacak… Finansal desteğe ihtiyacınız olmayacak kadar zengin değilseniz tabii. Neoliberal çağda ücret ve koşullara bağlı olarak yalnızca “çalışma üzerinden savaş” diye tanımlanabilen şey, başka bir cephe daha açtı: Emeklilik. Ve işler gittikçe çirkinleşiyor.
Şimdilerde bize söylenen, adım atacak halimiz kalmayana dek çalışma olasılığının neredeyse norm haline gelmesiyle birlikte asıl meselenin artık “emekli olduğumuzda…” değil, “emekli olursak…” olduğu. Yaşlanan nüfus, daha uzun yaşam beklentisi ve geçindirmeyen devlet emeklilik planı yüzünden emeklilik yakın zamanda geçmişe ait bir şey haline gelebilir. Cass İşletme Okulu Emeklilik Enstitüsü yöneticisi David Blake’e göre “şu anda tehlike, emekli olmaya gerçekten parası yetmeyecek bir jenerasyona sahip olacak olmamız.”
Emeklilik bir zamanlar medeni toplumların en değerli özelliği olarak görülürdü. İhtiyarlar için ölümden önceki son yıllarında sıkı çalışarak yorulmanın kabul edilebilir olduğu düşüncesini geçersiz ilan etmek 20. yüzyılın en büyük başarılarından biriydi. Bu sadece ahlakla ilgili değildi elbette. Ekonomik bir rasyonalitesi vardı aynı zamanda. 45 yıllık zorlu işin ardından insanlara dinlenme şansı vermenin yapılacak en düzgün şey olduğu farz edilmişti.
Artık değil. Şimdi bizlere belki de bir daha asla bitmeyeceği söylenen kemer sıkma çağına girmiş bulunuyoruz. Sonuç olarak bunaklık döneminizde herhangi bir hükümet yardımı olmayacak. Ayın sonunu getirmenizi sağlayacak işveren aylığı planınız da olmayacak. Eğer neoliberal kapitalizmin bu kırılma-sonrası kalpsiz varyantı bir mesaj ile özetlenebilseydi şu olurdu: Kendi başınasın.
Fakat hatırlanması gereken önemli şey şu ki bunlardan hiçbiri siyasetçilerin bize telkin ettiği kadar “kaçınılmaz” değil. Toplumların çoğu yaşlanan nüfusa sahip. Ancak bunların hepsi 75 yaşındaki güçsüz birini zalim hizmet ekonomisinin içine sürmüyor. Bu, Birleşik Krallık ve ABD gibi neoklasik ekonomilerin tüm çılgınlıklarını benimsemek toplumların uzmanlık alanı.
Emekliliğin zamansız ölümünün izlerini toplumun nasıl örgütlenmesi gerektiği ile ilgili bir dizi varsayım üzerinden sürebiliriz. Yönetici elit, refah devletinin başlangıcından bu yana hiçbir zaman ondan böylesine nefret etmedi. Sosyal Bakım. İşsizlik yardımı. Sağlık. Belediye meclisi ve kütüphaneler. Belediye parkları. Bir zamanlar “kamu yararı” diye adlandırılan her şeyin köklerine saldırılıyor. Kemer sıkma, bunları ortak ahlaka dayalı yatırımdan ziyade mali sorumluluk ya da bütçe açığı olarak yeniden tanımlıyor. Emekli aylıklarının da bu tehlike ile karşı karşıya kalması an meselesi.
Bu ideolojik bir durum. Doğru düzgün sağlık hizmetini ya da emekli aylıklarını finanse edecek yeterli paranın olmayışından kaynaklanmıyor. Yeterli para var. Kurtarılan çok büyük bankaları unuttunuz mu? [FED’in uyguladığı] parasal genişleme modelini? Sadece nakit para başka yerlere yönlendiriliyor. En dikkat çekeni de nakit para muazzam kurumsal sübvansiyonlar şeklinde özel sektöre yönlendirilirken, temel kamu hizmetlerinin düşkünlük ve çöküş derecesinde sefalete sürüklenmesi.
Ayrıca ekonomik politika zenginler için sosyalizme ve diğer herkes için en sıkı piyasa disiplinine doğru yönelirken toplanmayan vergi gelirlerini unutmayalım. Google 2015 yılında İrlanda’da 22 milyar avroluk satış geliri için 47 milyon avroluk vergi ödedi. Bu, yüzde 0,21 oranında vergi demek. Bu ortalama maaş alan birinin adaletsiz bir biçimde toplumun yükünü üstlenmesi demek. Pek tabii mutlu bir emeklilik, savunulamaz bir müsamaha gibi görünmeye başladı. Sıfır saat sözleşmeli bar işi ya da Uber “işi”ne yatırım yapacak kadar birikim yapamıyorsanız vay halinize.
Emeklilik hakkını bir kenara bırakmak, neoconların fazlasıyla bayıldığı çalışma ideolojisine mükemmel bir biçimde uyuyor. Eğer hayatınızın ve işinizin birbirinden farksız olması gerekiyorsa Chicago İktisat Okulu’nun “insan sermayesi kuramı” kavramı tamamen gerçekleştirilmiş oluyor. İşte o zaman emeklilik için gerçekten hiçbir yer kalmamış oluyor. Böylesine “verimsiz zaman” ekonomik olarak mantıksız, ekonometrik modellerin işlemeyeceği bir anomali.
Şimdi serbest piyasa beyin takımının yazar bozuntuları seslerini yükseltmeye karar verdi. 65 yaşın üstündeki çoğu insan aslında çalışmayı sevmiyor mu? Emeklilik fikrinin tümü tamamen bir yaş ayrımcılığı değil mi? İnsanlar emeklilik yaşları geçtikten sonra çalışmak istiyorlarsa bu elbette mükemmel bir fikir. Sorun şu ki yakın zamanda birçoğunun bu hususta herhangi bir seçim hakkı olmayacak. Ekonomik umutsuzluk onlar yerine karar verecek. Bunun kanıtını şimdiden gördük ve daha da kötüleşmeye başladı. Bazıları şüphesiz son yıllarında çalışmaktan hoşlansalar da araştırma gösteriyor ki teminat altına alınmış bir emeklilik sizin için oldukça iyi. Örneğin Almanya’daki bir araştırma işe devam edenlere nazaran emeklilerin daha fazla egzersiz yapmaya, sigarayı bırakmaya ve daha iyi uyumaya meyilli olduklarını ortaya koydu. Sonuç olarak hastane ziyaretlerinin sayısı azaldı.
Şu çok açık ki şimdilerde emeklilere karşı beslenen kuşaklararası bir kin mevcut. Düşük maaşlı işlerle cebelleşen, asla bir eve sahip olamayacak olan, boğazına kadar öğrenci kredisi borcuna batmış y kuşağı açısından asla sahip olamayacakları şeyleri yaptıkları, hatta çalışanlardan daha iyi durumda oldukları algısı mevcut. Bu hoşnutsuzluk anlaşılabilir. Fakat aynı zamanda emekliliği bitirmeye çalışanların ekmeğine yağ sürer. Böl ve fethet taktiği, zalim politikaların serpilmesine müsade etmesi açısından oldukça etkilidir.
Esas ihtiyacımız olan şey, bu mesele etrafında pekiştirilmiş kuşaklararası bir birlik. (Emekli aylığı ile birlikte) emekli olma hakkını koruyacak herhangi bir girişim, aynı zamanda, çalışan kesimde daha genç insanları ciddi biçimde dezavantajlı duruma düşüren ve 40’lı yaşlardakilerin de yaptığı işlere de sirayet eden vahim gelişmelere çözüm sunmak zorundadır.
Bu kuşaklar arası dayanışma kurulabilir mi? Bunu söylemek zor. Ancak kesin olan bir şey var. Yaşlılara yapılan muamelede, hoşgörüsüz bir çalışma dünyasından kaçmaya mazeret tanımayan Viktoryen çağı ya da daha kötüsünü andıran, büyük bir gerilemeye şahit oluyoruz. Yeni karanlık çağa hoşgeldiniz.
[The Guardian’daki İngilizce orijinalinden Deniz Özge Gürsu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.