Rusya ve Suriye’nin İdlip’e yönelik hava bombardımanı ve topçu atışı yoğunlaşırken AKP destekli cihatçılarda ve TSK’de ise yoğun bir karşı hareketlilik gözlemleniyor. İdlip’e ilişkin 8-9-10 Eylül’deki kritik gelişmeleri derledik
Rusya ve Suriye’nin İdlip’e yönelik hava bombardımanı ve topçu atışı yoğunlaşırken AKP destekli cihatçılarda ve TSK’de ise yoğun bir karşı hareketlilik gözlemleniyor. İdlip meselesine ilişkin 8-9-10 Eylül’deki kritik gelişmeleri derledik
Rus savaş uçakları ve Suriye topçusunun Lazkiye’nin kuzeyinde ve İdlip’in batısına bombardımanı yoğunlaşıyor.
Saha kaynaklarına dayandırılan haberlerde, bu bombardımanın Suriye ordusunun İdlip’e kara harekatına yönelik bir hazırlık olduğu belirtiliyor.
Önümüzdeki günlerde bombardıman yapılan sahanın daha da genişleyeceği ve Halep’in batısını da kapsayacağı düşünülüyor.
Bu operasyon hazırlığı karşısında sahadan gelen tek karşı saldırı Rusya, İran ve Suriye’nin yanı sıra ABD ve AKP’nin de “terörist” ilan ettiği Heyet-i Tahrir’uş Şam’dan (HTŞ) gelmiyor.
AKP destekli cihatçı gruplar da Suriye ordusunu hedef alan saldırılar düzenliyor. Bu gruplardan “Ulusal Kurtuluş Cephesi” adlı cihatçı çatı örgütü hava bombardımanlarını gerekçe göstererek Suriye ordusu mevzilerini hedef aldı.
Cihatçıların hareketi ise AKP iktidarının tutumundan bağımsız değil. Astana sürecinde Rusya ve İran’la ortak hedefler altına imza atsa da, özellikle İdlip operasyonu konusunda AKP sahada tam tersi bir tutum izliyor.
Öte yandan son bir haftadır İdlip’e komşu olan Hatay’daki TSK hareketliliği de artmış durumda. TSK’nin “teyakkuz halinde” olduğu ve Hatay’ın sınır hattına birçok bölgeden askeri araç ve personel takviyesi yaptığı bildirildi.
Sınır hattında gönderilen zırhlı paletli araçlar arasında modernize edilen M-60 tanklarının da yer aldığı, özel klimayla donatılan ve bölge koşullarına uygun hale getirildiği belirtilen bu tanklarda göç durumunu gözetleyebilen yakın mesafe gözetleme sisteminin de bulunduğu belirtildi. Füzelere karşı lazer uyarı sistemi, 12.7 milimetre SARP uzaktan kumanda edilen silah sistemi, ASELSAN sürücü görüş sistemi ve zırhı güçlendiren koruma astarına da sahip olan tankların, sınır hattında görev yaptığı kaydedildi.
Şam yönetimine yakın bir yayın çizgisi izleyen Al Masdar’ın, muhalif eylemcilere dayandırdığı haberine göre ise 8 Eylül’ü 9 Eylül’e bağlayan gece yapılan sevkıyatta, Hatay’dan İdlip’e giren 300 araçlık TSK konvoyu MANPADS (omuzdan atılan uçaksavar füzesi) gibi silahlar da taşıyordu ve İdlip-Hama sınırında Suriye ordusunun hedef aldığı cihatçı hatlarına doğru yöneldi.
TSK ayrıca haftalardır süren çalışmalarla İdlip’i çevreleyen 12 gözlem noktasını da beton bariyerler ve ateş destek vasıtalarıyla güçlendiriyor.
Geçmişte Suriye Savunma Bakanı Yardımcılığı da yapan ÖSO komutanlarından General Ahmed Rahal, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda İdlip’te silahlı gruplara yönelik operasyon olması durumunda TSK’nin bölgedeki gözlem noktalarından çekilmeyeceğini yazdı.
Rahal ayrıca, Türkiye’nin bu gruplara silah ve mühimmat desteği vereceğini öne sürdü.
Tahran’daki üçlü zirvede umduğunu bulamayan ve “ateşkes” çıkışı Putin’den dönen Tayyip Erdoğan ise İdlip konusunda ABD’den medet umuyor.
İran dönüşü uçakta gazetecilere konuşan Erdoğan, bir soru üzerine “İdlip konusunda şu an itibarıyla ABD ile tümüyle aynı safta yer aldığımızı söyleyemeyiz” dese de sözlerinin devamında Suriye’ye müdahale gerekçesinin kimyasal silah kullanımı ile sınırlandırılmasına tepki gösterdi.
“Oradan değil, onların kör bahaneleri var. Nedir o kör bahane? ‘Kimyasal silah kullanırsanız, biz şöyle yaparız, böyle yaparız’ diyorlar… Bize göre, sadece kimyasal silah tehdidi üzerinde durmak, konvansiyonel silahlarla yol açılan ölümlere aldırmamak doğru bir yaklaşım değil” diyen Erdoğan, ABD’nin Suriye’de olup bitenler karşısında harekete geçmemesini “tamamen tribünden seyreden bir seyirci konumunda” sözleriyle eleştirdi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 8 Eylül’de yaptığı açıklamada İdlip konusunda ABD’yle askeri temasların sürdüğünü belirtmişti:
Suriye ile yakından ilgilenen herkes ile temasımız var. ABD ile sorunlarımızı biliyorsunuz. Bu soruna rağmen Suriye konusunda geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile görüştük. Temaslarımız var, askeri düzeyde temaslarımız var. O başkadır, bu başkadır.
ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) yayımladığı açıklamada, Washington’un İdlip için kendi planını önermeye hazır olduğunu, fakat bu konuda Rusya ile işbirliğinin söz konusu olmadığını belirtti.
8 Eylül’de yayımlanan açıklamada “ABD’li askeri yetkililer, İdlip’te terörle mücadele operasyonlarını, alışılagelen büyük bir harekâttan daha etkili bir şekilde sürdürmenin bir yöntemi olduğuna inanıyor. Başkan (Dunford), ABD’nin işbirliğini değil, Amerikan kuvvetlerinin ve araçlarının teröristlerin kentsel ortamda dahi saptanması ve sivillerin arasında minimum kayıplarla imha edilmesi için kullanılmasını kastettiğini belirtiyor” denildi.
AKP her ne kadar İdlip meselesinde “mülteci kozu”nu sarılsa da olası bir göç dalgası durumunda kapıları açmayacağının sinyallerini veriyor.
Akşam gazetesinden Pınar Işık Ardor’a konuşan TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Volkan Bozkır, Türkiye’nin yeni bir göç akınını karşılayacak kapasitesinin kalmadığını, İdlip’e yönelik olası askeri harekat sonrası gelebilecek mültecilerin sınırdan geçirilmeyeceğini söyledi.
Bozkır “İdlip’te olumsuz senaryo gerçekleşirse kapılarımızı açmamayı ve göç dalgasını Suriye topraklarında oluşturulacak kamplara yerleştirmeyi planlıyoruz. Ülkemize daha önceki göç dalgasında terör grupları Reyhanlı üzerinden Türkiye’ye geldiler. Bu kez bu riski almayacağız. Şayet bir göç dalgası olursa Suriye topraklarında çözüm üretmek için her türlü tedbiri alıyoruz. Orada düzeni kurabilecek imkân ve mekanizmalara sahibiz” ifadelerini kullandı.
Daha önce DHA, Türkiye’ye gelebilecek göç dalgası için Suriye topraklarındaki Atme kampının hazır hale getirildiğini bildirmişti. Hatay Reyhanlı’ya bağlı Bükülmez Köyü’nün hemen karşısında yer alan Atme’de Nusra ve müttefiklerinin etkin olduğu biliniyor.
Sendika.Org