Cumhuriyet’te yönetim değişikliği ile DİSK Basın İş üyelerinin görevden alındığı sırada aynı sendikaya üye eski Cumhuriyet Matbaası işçileri de hapiste yaklaşan duruşma gününü bekliyordu
Cumhuriyet gazetesinde yönetim değişikliği ile DİSK Basın İş üyesi gazetecilerin görevden alındığı sırada aynı sendikaya üye eski Cumhuriyet Matbaası işçileri de hapiste yaklaşan duruşma gününü bekliyordu
Cumhuriyet gazetesinin kendisine ait olan Cumhuriyet Matbaası’nda (Çağdaş Matbaacılık) basıldığı 1999 yılında, DİSK Basın-İş tarafından başlatılan örgütlenme çalışmasıyla matbaa işçilerinin çoğu sendikaya üye olmuştu. Dönemin Cumhuriyet yönetimi ne yaptı dersiniz? Sendikasız işçilere zam yapıldı, sendikalılar üzerinde baskı uygulanmaya başladı ve 15 sendika üyesi işten çıkarıldı. İşten çıkarılan işçiler uzun süre işyerine gelmeye devam etti. İşyeri önünde oturma eylemleri, dönüşümlü açlık grevleri yapıldı. Yetki süreci tamamlandıktan sonra yönetimle masaya oturtuldu ancak Cumhuriyet yönetimi sendikalı işçileri işe almamak şartıyla anlaşma yapılacağını söyledi. Sendika 2000 yılında grev ilan etti. Böylece 141 gün süren Cumhuriyet Matbaası Grevi başlamış oldu. Süreç sonunda atılan işçilerin geri alınmasını, işçilerin matbaa yönetiminde söz sahibi olmasını ve önemli maddi kazanımları içeren bir sözleşme imzalanmıştı. Ancak sözleşme imzalandıktan sonra Cumhuriyet yönetimi, gazeteyi Çağdaş Matbaacılık’ta basmama kararı aldı. Bu karar çok geçmeden Çağdaş Matbaacılık’ın küçülmesine yol açtı. Kısa süre içinde de Çağdaş Matbaacılık’taki makineler Özgür Gündem / Özgürlükçü Demokrasi’nin basıldığı Gün Matbaacılık’a devredildi ve işçilerin bir kısmı bu işyerinde sendikalı olarak çalışmaya devam etti.
Cumhuriyet gazetesinde yönetim değişikliği ile DİSK Basın İş üyesi gazetecilerin görevden alındığı sırada eski Cumhuriyet Matbaası (son adıyla Gün Matbaası) işçileri de 18 Eylül’deki duruşmalarını bekliyorlardı. Çünkü aralarında DİSK Basın-İş üyelerinin de bulunduğu işçiler, Özgürlükçü Demokrasi gazetesini bastıkları için 5 Nisan 2018 tarihinden bu yana hapisteydi. Gün Matbaası Davası’nın ilk duruşması 18 Eylül günü Silivri’de görüldü. 21 tutuklu matbaa emekçisinden 8’i tahliye edilirken, 13 emekçinin tutukluğuna devam kararı alındı. Dava 3 Aralık’a ertelendi.
Biraz gözlerden ırak kalan bu dava da tıpkı Cumhuriyet Davası gibi Türkiye basın tarihine geçecek, yıllar sonra bile hatırlanacak. Cumhuriyet Davası’nda yargılanan gazeteciler nasıl gazetecilik dersi verdiyse mahkeme heyetinin soruları karşısında matbaa emekçileri de matbaacılık dersi verdi. Mahkeme heyetinin soruları çoğunlukla matbaacılık üzerineydi. Örneğin “Gazeteyi neden gece basıyordunuz?”, “Orada işe nasıl girdiniz?” sorularının yanı sıra Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin yayın politikası ile ilgili sorular da soruldu. İşçiler de montajcılık, kalıpçılık, katlama ve kırım, web ofset, tabaka ofset, ciltçilik, bıçakçılık, paketleme işi ile ilgili mesleki bilgileri anlattı.
Dava, Gün Matbaacılık üzerinden diğer matbaacılara “Kürtlerle ilgili matbuat basmayın” mesajı veren bir gözdağı. Bu nedenle olacak işçilerin çoğu ifadelerinde milliyetlerini ve dini inanışlarını ifade etmek zorunda hissetti.
Oysa bir matbaacı bastığı ürünün içeriğinden sorumlu değildir. Basın Savcılığı veya Kültür Bakanlığı gibi yetkili mercilerden gerekli izinleri alınmış matbuatı basmak matbaacının işidir. Matbaacı bu işi her ne sebep gösterirse göstersin yapmadığı koşullarda 4857 sayılı İş Kanunu’na göre işveren tarafından işten çıkarılabilir.
Öte yandan neden o matbaada çalıştıkları ile ilgili açıklama yapan her işçi, Gün Matbaa’nın “sigortasını yatıran ve maaşını düzgün ödeyen bir işyeri” olduğunu belirtti. İşçiler matbaacılık sektöründe sigortasız çalışmanın yaygınlığı ile ücret ödeme düzensizliği dolayısıyla böyle bir vurgu yapmak zorunda hissetmiş olsa gerektir.
Dava Türkiye’deki tüm basın yayın emekçilerinin ekonomik, siyasi baskılar ile sansür ve ayrımcılık gibi saldırılarla karşı karşıya olduğunu bir kez daha göstermiştir. AKP iktidarı, kendi düşüncesinden olmayan gazetecilere yönelik sansür, işten çıkarma, gözaltı ve tutuklama baskısını matbaa emekçilerine de genişletmiştir.
İlla bir taraflaştırma yapılacaksa ortada liberaller ya da Kemalistler değil, emekçiler ve emekçi düşmanları vardır. Bu bağlamda bakıldığında Cumhuriyet gazetesinin 18 yıl önce DİSK Basın-İş üyelerine yönelik tavrı da, Cumhuriyet’teki yönetim değişikliği sonrası yeni yönetimin ilk işinin DİSK Basın İş üyesi gazetecileri görevden alması da tesadüf değildir. Özgürlükçü Demokrasi gazetesini bastıkları için Gün Matbaası’na kayyum atanıp işçilerin tamamının tutuklanması da tesadüf değildir. Gazeteci arkadaşlarını ihbar edip hapiste yatmalarına sebep olan kişilerin Cumhuriyet yönetimine gelmesi de tesadüf değildir.
Üyesi olduğum DİSK Basın-İş emekçilerin yanındadır. Cumhuriyet’te görevden alınan gazetecilerin yanında olmak da Cumhuriyet’te 18 yıl önce grev yapıp bu günlerde Gün Matbaası davasında aylarca hapis yatan emekçilerin yanında olmak da liberal-Kemalist kapışması vesaire ile açıklanamaz. Emekçinin yanında durmaktan dolayı onur duyarız ancak.
Bırakalım ihbarcılar veya iktidar baskısından medet umanlar kendilerini iktidara teslim edip iktidar için kullanışlı araç olsunlar. Biz dayanışmamızı güçlendirmeye, özgür basın mücadelesinde yürümeye devam edelim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.