Benim aklım siyasete erdiğinde Erdoğan ve AKP çoktan iktidar olmuştu. Ve 16 yıllık iktidarı boyunca benden ilk mesleğimi seçtiğim tiyatroyu, ilk aşkımla ilk defa sinemaya gittiğim salonu, ergenliğimin saklanma mekânını çaldı
Benim aklım siyasete erdiğinde Erdoğan ve AKP çoktan iktidar olmuştu. Ve 16 yıllık iktidarı boyunca benden ilk mesleğimi seçtiğim tiyatroyu, ilk aşkımla ilk defa sinemaya gittiğim salonu, ergenliğimin saklanma mekânını çaldı
Metrodan Taksim Meydanı’na çıktım. Atatürk Kültür Merkezi arkamda Taksim Camii tam karşımda duruyordu. Yıkılmaya başladığından beri bakamadığım ve artık baksam da göremediğim AKM’ye yüzümü döndüm ve öylece uzun uzun baktım. Gözümün önümden kısa hayatım geçti. İçimden geçense yalnızca bir şeydi: Gençliğim de AKM ile birlikte moloz yığınlarının altında kalmıştı.
24 Haziran’da 1 milyon 585 bin kişi ilk defa oy kullanacak. Taksim Meydanı’nda coşkuyla kutlayarak girdiğimiz milenyumda doğan ve Erdoğan dışında başka iktidar görmeyen 18 yaşındaki 1,5 milyonu aşkın genç seçmen sandığa gidecek. İlk defa sandığa gidecek olmamama rağmen ben de onlardan biriyim diyebilirim. Şimdi bizden beklenen başka türlüsünün nasıl olduğunu görmediğimiz, nasıl olacağını kolay kestiremediğimiz bir şeye oy vermemiz. Gelecek günler bize ne getirir bilmiyorum ama şunu çok iyi biliyorum: Çocukluğumuz, ergenliğimiz, ilk gençliğimiz acele kamulaştırıldı, kentsel dönüştü, anılarımız yağmalandı, Demirören’e, Cengiz’e peşkeş çekildi.
Benim yaşımda olanlar Bülent Ecevit’e yazarkasa atılmasını, Kemal Derviş’in Türkiye’ye gelip ekonomiye el atmasını falan hatırlar ama 10-12 yaşlar tüm bunların üzerine düşünüp siyaset yapabileceğimiz zamanlar değildi. Benim aklım siyasete erdiğinde Erdoğan ve AKP çoktan iktidar olmuştu. Ve 16 yıllık iktidarı boyunca benden ilk mesleğimi seçtiğim tiyatroyu, ilk aşkımla ilk defa sinemaya gittiğim salonu, ergenliğimin saklanma mekânını çaldı.
11-12 yaşındayım, camlı bir kapıdan girip ortasında devasa avize bulunan salona girdik. Kuvayi Milliye oyununu izleyeceğiz. Oyundan çıkınca ilk mesleğimi seçeceğim; “Büyüyünce tiyatrocu olacağım!” AKM hayatımda ilk defa tiyatroyla tanıştığım yerdi. Şimdi yerinde yeller esiyor.
13 yaşındayım, hayatımda ilk defa ve tek başıma İstiklal Caddesi’ne çıkıyorum. Sokağın kendisi ayrı bir cümbüş, kafanı kaldırıyorsun yukarısı ayrı bir ışıltı, caddede bir aşağı bir yukarı yürümenin en keyif verdiği zamanlarda biz de bir aşağı bir yukarı yürüyoruz. Cadde sıra sıra ağaçlar ve kaldırım taşlarıyla döşeli, cıvıl cıvıl rengârenk, İstanbul’un, Türkiye’nin ve hatta dünyanın tüm renkleri bir arada… Şimdi biraz beton, biraz taş, biraz yeşil asfalt, ağaçlar yere gömülü değil metal saksılar içinde, İstanbul’un ve Türkiye’nin tüm renkleri boşaltmış caddeyi, cadde tek renk gri…
Aşığım, ayaklarım yere basmıyor… O kadar ki satın aldığımız sinema biletlerini dahi kaybedecek kadar aklım yerinde değil. Şimdi bir AVM’nin kapısından içeri girip vardığımız Emek Sineması’nın iyi yürekli yer göstericisi biletlerimizi kaybetmemize rağmen bizi içeri alıyor… O ve ben ilk defa sinema izliyoruz, perdede Vizontele Tuuba oynuyor. Yıllar sonra anılarımızı yad etmek istesek, ilk aşkımın üzerine AVM yapılmış durumda…
Dolmabahçe Sarayı’nın uzantısı henüz Cumhurbaşkanlığı Ofisi yapılmamış. İskeleyle arasındaki kayalıklarda kat kat çaycılar var… Henüz anneme yakalanmamışım, gizli gizli sigara içiyorum. Okul çıkışlarında sırf sigara içmek için ya Beşiktaş Kadıköy vapuruyla karşıya geçip geliyoruz ya da hemen yanındaki çay ocaklarında oturuyoruz. Denize sıfır mesafede, martılarla ve balıklarla birlikte çaylarımızı yudumlayıp, sigaramızı içiyoruz. Şimdi çaycıların yerinde kayalıklar, kayalıkların etrafında tel örgüler var. Gizli gizli sigara içmenin cezası bu kadar ağır olmamalıydı…
Erdoğan emeklilere sesleniyor: “Gençlere eski Türkiye’yi anlatın!” Onlar bize ne anlatır, nasıl anlatır, onların eski Türkiye’si nasıldı, yeni Türkiye’den daha mı memnunlar bilemem, benim anlatacaklarım ise yıkılmış yağmalanmış, üstüne beton dökülmüş, inşaat sermayesine peşkeş çekilmiş anılarım…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.