Bolivya’daki toplumsal hareketler, bir zamanlar, bölgede rakipsizdiler ve bu da MAS hükümetine hiçbir yerde rastlanmamış bir fırsat ve bir zorlu görev sunacaktı
Bolivya’daki toplumsal hareketler, bir zamanlar, bölgede rakipsizdiler ve bu da MAS hükümetine hiçbir yerde rastlanmamış bir fırsat ve bir zorlu görev sunacaktı. MAS ise toplumsal hareketleri sistemin parçası haline getirerek daha geniş kapsamlı bir toplumsal dönüşümü gerçekleştirme fırsatını heba etti
Bolivya’daki hikaye de Ekvador’daki ile oldukça benzer; ancak iki temel farkla. Bu farklardan ilki, Evo, Morales’i iktidara taşıyanın toplumsal hareketler olmasıdır. Fakat bu durum, sosyal demokrat veya Solcu bir başkanı iktidara getirmeye dönük bir araç bir partinin kurulmasından farklıdır. Bu farklardan ikincisi ve Bolivya’yı anlayabilmek için önemli olduğuna inandığım bir diğer konu da Bolivya’nın çoğunluğun yerlilerden oluşan bir ülke olmasıdır. Bu anlamda, Bolivya bağlamındaki mücadelenin hakim paradigması, yerlilerin hakları ve yerli halkı için verilen mücadeledir. Yerli halk, 500 yılı aşkın bir zaman sömürgeleştirmeye karşı direndi; Bolivyalı beyaz elitlere karşı savaştı.
Bolivya yakın zamanda doğalgazın önemi artana kadar tamamen maden ihracatına bağımlı olan bir maden ülkesiydi. İster yerli köylülerin sendikaları (veya 1950’lerden bu yana işçi sendikaları) aracılığıyla, isterse daha yakın zamanlı yerli, mahalle veya işçi örgütleri koalisyonu ile örgütlenmiş olsun, Bolivya’da ısrarla yürütülen siyaset –belki de dünyanın herhangi bir ülkesinden daha fazla– sokak odaklıdır. Bu da elitlerin aralarında gizli anlaşmalar yapabilecekleri fakat ülkede yaşanan her ilerici hamlenin de hemen her zaman çok büyük sayılarda insanın kamusal mekânları ele geçirmesiyle gerçekleştiği bir politik sistem yarattı.
Bu hareketler, Evo Morales’i iktidara taşıyan hareketlerdir. Morales’in partisi –Sosyalizme Doğru Hareket (MAS)– kendisini siyasi bir parti olarak görmüyor. Bir sol siyasi partinin kurulma projesinden çok daha farklı olarak, kendisini toplumsal hareketlerin bir siyasi aracı olarak tanımlıyor.
Hükümet hızlıca doğalgaz üretimini yarı yarıya kamulaştırdı ve özellikle kırsaldaki yoksullar için hizmetleri ve altyapıyı geliştirdi. Morales hükümetinin söyleminin büyük bir kısmı, sömürge karşıtlığı ve Ekvador’da da uygulanan buen vivir, yani “iyi yaşam” modeli üzerine şekillendirildi. Yine, –toplumsal hareketlerin bir talebi olan– kurucu meclisi hayata geçirdi. Bunun sonucunda dünyanın en radikal anayasalarından biri oluşturuldu; kadınların eşitliği yasallaştırıldı, devlet sınırları içerisindeki yerlilere özerklik verilmesi de dahil olmak üzere yerlilerin hakları genişletildi. Eşi benzeri görülmemiş sayıda kadın, yerli halk ve işçi sınıfından insanlar, bakanlıklar da dahil olmak üzere hükümetteki yüksek kademelere atandı.
11 yıl sonra, Bolivya’daki orta sınıfın nüfusu 1 milyonu aştı ki bu da 10 milyonluk toplumun yüzde 10’una tekabül ediyordu. Hükümet ve ekonominin büyüklüğü de, yükselen emtiada yaşanan canlılık sayesinde üç katına çıktı. Hükümet, Latin Amerika’da Sağ’ın da kullanmasıyla birlikte çoğunlukla Sol tarafından kullanılmış olan şartlı nakit transferleri üzerinden Güney Amerika’nın bu en yoksul ülkesinde yoksulluğu azaltmada ciddi başarılar kaydetti. Yoksulluk yarı yarıya düştü ve gelir adaletsizliği, Ekvador’da da olduğu gibi, herhangi bir toplumda 11 yılda gerçekleşmesi açısından etkileyici bir oran olarak beşte bir oranında azaltıldı.
2017 yılına gelindiğinde, bu küçük ülke, bölgedeki en büyük büyüme oranına ve kişi başına en yüksek mali rezerve sahipti. Öncülleriyle kıyaslanacak olursa, MAS’ın başarısı, kesinlikle her açıdan kayda değerdi.
Yine de temeldeki ekonomik yapıya büyük oranda dokunulmadı. Çoğunluğu yerli halktan olmak üzere yeni bir tüccar ve küçük madenci sınıfı zenginleşirken, geleneksel elitler yerlerinden edilmedi.
MAS hükümeti, özellikle nüfuzunu kentsel alanlara yaydıktan sonra, hükümeti ve siyaseti yenilemek için de çok az çaba harcadı. Parti-inşası açısından bakıldığında, bu ilginç bir durum: MAS, daha ziyade, tabanı kırsaldaki sendikalardan oluşan bir kır partisi olageldi. MAS’taki üyelik de dolaylı yollardandı; parti üyeliği, bağlantılı olduğunuz toplumsal örgüt üzerinden gerçekleşiyordu. Fakat MAS şehirde örgütlenmeye başladıktan sonra, bireysel olarak üye olunup ilişkilenebilecek geleneksel siyasi partilere benzedi. Bu durum da, kuşkusuz, partinin faal kadrolarını –doğru yaptıklarını hissettikleri sürece, istasyondan hareket eden her trene binecek olan kişileri– cezbetmektedir.
Bu durum, MAS’ın, git gide kayırmacılık ve siyasi himayeye dayalı geleneksel siyaseti yürütmesini hızlandırmaya başladı. Böylece, zaman içinde, hükümetteki kadınların ve yerlilerin sayısı düşmeye başladı ve onların yerini, birçoğu daha eğitimli açık tenli şehirli profesyoneller aldı. Bu esnada, iktidar da giderek daha fazla başkan ve başkan yardımcısı etrafındaki dar çevrede yoğunlaşmaya başladı.
“Artık sıra bizde” ifadesi, özellikle hükümetin ilk yıllarında yaygın biçimde duyulan bir ifadeydi. Bu ifadenin anlamı, sendika liderlerinin ve parti militanlarının, siyasetin her zamanki yürütülme biçiminin bir devamı olarak, siyasi iktidarın ganimetlerin, paylaşma hakkına sahip olduklarını hissetmeleriydi.
Altyapı ve hizmetlerini arttırmanın en kolay yolu olarak madenciliği arttırmaya odaklanmak, hükümeti kademeli fakat istikrarlı bir biçimde geleneksel elitlerle işbirliğine yanaştırdı. 2017 yılı itibariyle, hükümet, başlangıçtaki toplumsal dönüşüm söylemini, uzunca zamandır herkesçe bilindiği üzere istikrarsız olan ülkeye getirdiği ekonomik istikrara odaklanan yeni bir söylem ile değiştirdi. Bu süreçte hükümetin siyasal gündemi de fazlasıyla merkezileşti ve komüniter sosyalizme olan eski bağlılığından uzaklaşarak, hükümetin yeniden-bölüşüm faaliyetini besleyen kapitalist büyümeyi teşvik eden politikalara yöneldi.
Muhalefet ise fazlasıyla bölünmüş haldedir; bu yüzden, Evo Morales’in emtia fiyatlarının düşmesine ve 13 yıllık MAS iktidarından sonraki seçmen yorgunluğuna rağmen 2019 seçimlerinde tekrardan kazanması muhtemel görünüyor.
MAS, yoksullaştırılmış ve durmaksızın yeraltı kaynağı madenciliğinin bir çevresel felaket mirası bıraktığı bir ülke devralmıştı. Bugün ise, Bolivya, Latin Amerika’da ormansızlaştırma oranının en yüksek olduğu ülke; yine de bunun Brezilya gibi komşularının geçmiş yıllarda yaptığına kıyasla düşük bir oran olduğunu bir kenara not etmek gerekir. MAS hükümeti, tıpkı Correa hükümeti gibi, –siyasi vaadine karşılık gelen fakat tekrardan seçilmesini garanti altına almasına da yarayacak olan– daha fazla hizmet sağlama ve ülkeyi yağmalayan yıkıcı yeraltı kaynağı madenciliği faaliyetini sınırlama arasında sonsuz bir çekişmeye saplanıp kalmış durumdadır.
Ekonomik açıdan konuşacak olursak, Bolivya, her zaman olduğu gibi bugün de bağımlı bir ülkedir. Fakat Avrupa ülkelerine ve ABD’ye, geçmişindeki kadar bağımlı da değildir. Bolivya’nın ekonomik bağımlılığı daha ziyade Brezilya ve Çin’e kaymış durumdadır.
Bolivya’daki toplumsal hareketler, bir zamanlar, bölgede rakipsizdiler ve bu da MAS hükümetine “Sola Dönüş” ülkeleri dahil başka hiçbir yerde rastlanmamış bir fırsat ve bir zorlu görev sunacaktı.
Kendi ayakları üzerinde durabilen hiçbir sağ muhalefetin de olmayışıyla, MAS’ın toplumsal hareketleri sistemin parçası haline getirerek daha geniş kapsamlı bir toplumsal dönüşümü gerçekleştirme fırsatını heba ettiği görüşündeyim. 2014 yılı itibariyle, toplumsal hareketler, MAS’a eleştirel yaklaşan pek çok liderin demoralize olması ve dışlanmasıyla birlikte, önceki hallerinin birer gölgesine dönüşmüş durumdaydılar.
Sokaklarının siyasi kültürü düşünüldüğünde, Bolivya gibi bir yerde toplumsal hareketlerin zayıflaması kahredicidir. Halen hükümet ile birlikte hareket eden toplumsal hareketler, herhangi türden bir canlılık içeren ilerici mücadele hamlesi yapma becerilerini kaybettikleri bir süreç içinde sisteme yedeklendi. MAS’a muhalif olan toplumsal hareketler ve aydınlar, eleştiri yapma olanaklarını kısıtlayan biçimde, tacizlerin ve düzmece davaların hedefi oldular. Bu hareketler ve aydınlar, kendilerini, Sağcılar ile ittifak yapmaya itilme riski altında bulmaktalar.
Bugün, Bolivya’yı zayıf bir partiyi kontrol eden karizmatik bir lidere aşırı bağlı bir ülke olarak tanımlamak mümkün; klasik Latin Amerika caudillo‘su [başkan baba] yani. Bu gibi durumlarda, partiyi ve onun liderini korumak ise asıl amaç haline gelir.
Sonuçta, Bolivya’daki toplumsal hareketlerin bir zamanlar vaat ettiği ilerici değişim fırsatı tehlikeye düşmüş durumdadır. Fakat yine de yoksullaştırılmış nüfusun çok büyük bir kısmı açısından maddi koşullar önemli ölçüde geliştirilmiştir ve bu kilit hedef, biz ilericilerin asla gözdem kaçırmaması gereken bir şeydir.
EKVADOR: 21. YÜZYIL SOSYALİZMİ VAADİ NEDEN YERİNE GETİRİLEMEDİ? – THEA N. RİOFRANCOS
[Nacla’daki İngilizce orijinalinden Deniz Özge Gürsu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.