Cemaat kendi içerisinde daha sıkı disipline ettiği ve özenle koruduğu ikinci bir paralel örgütsel yapıya sahiptir. İkinci paralel yapı çökertilmeden Cemaat’in örgütsel tasfiyesi sağlanamaz
Cemaat kendi içerisinde daha sıkı disipline ettiği ve özenle koruduğu ikinci bir paralel örgütsel yapıya sahiptir. İkinci paralel yapı çökertilmeden Cemaat’in örgütsel tasfiyesi sağlanamaz. Gülen de karşı karşıya olduğu psikolojik baskıyı önemli oranda atmış görünüyor. Özellikle son zamanlardaki vaazlarını dinleyen bu durumu çok daha net olarak görür. Ayrıca darbe girişimi davalarında yargılananların tutumları da bize bir fikir veriyor
15 Temmuz 2016 tarihindeki Gülen Cemaati merkezli darbe girişiminden sonra geçen bir yıllık süreçte, darbeye yol açan politik ve toplumsal nedenlerin bütünüyle açığa çıkartılması ve Cemaat’in tasfiye edilmesi stratejik bir mesele olarak ele alınmadı. Tersine darbe girişiminin bastırılmasından sonra, iktidarın merkezileştirilmesi ve politik gücün tek elde toplanmasını sağlayan yeni bir süreç başlatıldı. Böylelikle darbeye yol açan politik etkilerin ortadan kaldırılması için toplumun farklı sosyal katmanlarının ihtiyaçlarına yanıt veren sistem içi demokratikleşme beklentisi bütünüyle boşa çıktı.
Darbe girişimi devletin ve toplumun politik, ekonomik ve sosyal dengesini çok önemli oranda sarstı. Sistemi ele geçirmek için birlikte hareket eden güçlerin iktidar çatışması aynı zamanda kirli ittifakların arka planını çok net olarak ortaya çıkarttı. İktidar gücünün kimin tarafından kontrol edeceğine dair başlayan çatışma darbe girişimiyle en üst boyuta çıktı. Politik ve toplumsal bir tehlike olarak gündemleşen ve onlarca insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan darbe girişiminin bastırılmasından sonraki süreç hiç şüphesiz önemlidir.
Tutuklanan, gözlem altına alınan, ihraç edilenlerin sayısı 200 bini geçmiş bulunuyor. Bundan etkilenen insan sayısı 2 milyonun üzerindedir. Devlet kurumlarında Gülen Cemaati’ne yönelik operasyonlar kesintisizce sürüyor ve her KHK ile binlerce kişi hakkında işlem yapılıyor. Operasyonun temel kıstası ise ‘Bylock’ kullanılmasıdır. Bu iletişim programı, kullanıcılarının Gülen Cemaati’yle ilişkili olduğuna dair bir kanıt olarak gösteriliyor. Ancak tutuklananlardan, görevlerinden ihraç edilenlerden Cemaat’le hiçbir ilişkisi bulunmayan ve hatta iktidar ile Cemaat kol kola olduğu dönemde Cemaat’e karşı mücadelede eden binlerce insan bulunuyor.
Birincisi, Gülen Cemaati’nin sistem içerisindeki örgütlenmesi 40 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Hem ülke içinde hem de uluslararası ilişkilerde çok kapsamlı ve çok yönlü bir ilişki ağına sahip olan Cemaat’in ülke içerisindeki örgütsel yapısına dair halen ciddiye alınır somut veriler ortaya konulmadı. Devletin farklı kurumları başta olmak üzere toplumsal dinamikleri oluşturan bütün kurumsal yapılarda örgütlendikleri anlaşılıyor. Açıkça belirtmek gerekir ki, Cemaat’in örgütsel yapısı çözülmüş değil ya da çözülmek istenmiyor.
İkincisi, Cemaat’in birinci derece üst düzey kadroları olarak bilinen ve örgüt adına doğrudan yetki kullanmaya sahip 200 kişinin varlığından bahsediliyor. Bunlardan kaçı tutuklandı bilinmiyor? Cemaat’in esas ana gövdesini oluşturan sistem kurumlarını bir ağ gibi saran 1500’e yakın ikinci derece kadrosunun olduğu tahmin ediliyor. Örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde yer alan ve merkezi görevlerden bulunanların birinci ve ikinci derece kadrolardan kaçı ‘bylock’ kullandığı için tutuklandı. Herhangi somut bir bilgi ve açıklama yok. Operasyonlar ağırlıklı olarak üçüncü derecede yerel kadrolara ve sempati duyanlara yönelik yapılıyor.
Üçüncüsü, Cemaat sanıldığı gibi gizemli bir yapı değildir. Tersine stratejik hedefleri olan ve bu hedeflere ulaşmak için her yolu caiz gören bir mantığa sahiptir. Cemaat ideolojik-politik hedefleri olduğu için devlet kurumlarında örgütlenerek içte ele geçirme planını uyguladı. Gülen, devleti doğrudan yönetmeye aday biri olarak sistemin politik kurumlarında örgütlemeye çok özel bir önem verdi. Ordu, emniyet ve yargıda olduğu gibi politik parti ve sivil toplum kurumlarda da örgütlenmeyi çok önemsedi. Bu nedenle politik parti ve örgütlerdeki gücü deşifre edilmediği sürece Cemaat gücünü esasen korumaya devam edecektir. İktidar partisiyle ittifak kuran Gülen Cemaati’nin bu partinin merkezinde örgütlendiği açıktır. Parlamentoda milletvekilleri, hükümette bakanlar, yerellerde belediye başkanları, partilerde il ve ilçe örgütlerinde Cemaat’in örgütlenmesini bilmeyen yoktur. Başta AKP olmak üzere CHP ve MHP’de Cemaat örgütlenmesinin olduğu ve değişik dönemlerde ittifaklar yapıldığı biliniyordu. Bu bakımdan Cemaat’e karşı yürütülen savaşın politik alanı kapsamaması esasen Cemaat’in stratejik olarak tasfiye edilmesini engelleyen çok önemli bir faktördür. Özellikle iktidar partisinin Cemaat’in politik ayağıyla doğrudan değil dolaylı mücadeleye girişmesinin nedeni, ortaya çıkacak sonuçların tahmin edilenin çok ötesinde parti içerisinde ciddi bir kaosa yol açacağı kaygısıdır. Cemaat’le keskin bir savaşa tutuştuğunu iddia eden AKP’nin kendi içerisindeki Cemaatçi kadroları temizlememesi veya temizleyememesi, iktidar için önemli bir çelişkiyi oluşturuyor ve önümüzdeki süreçte Erdoğan’ın başına bela olacak gibi görünüyor.
Dördüncüsü, Gülen örgütlemesini tasfiye etmek için devletin bütün gücünü kullandığını iddia eden AKP’de aynı zamanda Cemaat ile bağları açığa çıkan veya bağları olduğuna dair ciddi şüphe duyulanlara dokunulmaması, 17-25 Temmuz öncesi veya sonrası dönemde Gülen ile görüşen, iletişim halinde olan, talimat veya izin alan, emirlerini bekleyen, devletin bütün olanaklarını Cemaat’e sunan kesimler hakkında hiçbir işlem yapılmamış olması gibi nedenlerle Cemaat’e karşı yürütülen mücadelenin samimi olmadığı kanısı çok daha fazla güçleniyor.
Beşincisi, Bir dönem devleti yöneten Cemaat kadrolarının oluşturduğu ideolojik-politik çizgi halen uygulanmaktadır. Cemaat’in önceliklerinden biri Kürtlerin bütünüyle tasfiye etmek ve bölgede mutlak bir etkinlik kurmaktı. Kürt coğrafyasındaki savaşı yöneten generallerin yüzde 90’ı darbeci oldukları iddiasıyla tutuklandı. Ama aynı savaş politikası bugün de kesintisizce sürdürülüyor. Darbeci Gülen Cemaati, Alevilerin sosyal-politik haklarına karşı açık tutum aldı. Bu politika olduğu gibi devam ediyor. Demokratikleşmeyi iktidarın ele geçirilmesinde bir ayrıntı olarak gören ve İslam’da demokrasinin yeri olmadığı vurgusuna sıklıkla dikkat çeken Gülen’in bakış açısı, mevcut iktidar tarafından pratik olarak uygulanıyor.
Açıkça belirtmek gerekirse, AKP iktidarı, Gülen Cemaati’nin darbe girişimine karşı stratejik bir mücadeleye girişmedi ve Cemaat’in tasfiyesini esas alan bir politik hat oluşturmadı. Tersine, Gülen Cemaati’yle olan çatışmayı iktidar gücünü pekiştirmenin bir aracı haline getirdi.
Altıncısı, Gülen Cemaati, başarısız darbe girişimiyle ciddi oranda sarsıldı ama bir süre sonra toparlandı. Cemaat stratejik kadrolarını koruyor, yerellere yayılan örgütsel yapısında belirli bir daralma olsa dahi örgüt merkezi yapısını yeniden organize ediyor. Cemaat kendi içerisinde daha sıkı disipline ettiği ve özenle koruduğu ikinci bir paralel örgütsel yapıya sahiptir. İkinci paralel yapı çökertilmeden Cemaat’in örgütsel tasfiyesi sağlanamaz. Gülen karşı karşıya olduğu psikolojik baskıyı önemli oranda atmış görünüyor. Özellikle son zamanlardaki vaazlarını dinleyen bu durumu çok daha net olarak görür. Ayrıca darbe girişimi davalarında yargılananların tutumları da bize bir fikir veriyor. Mahkemelerde ceza almalarının ciddi bir önemi bulunmuyor. Uluslararası baskıların yoğunlaşmasıyla iç politik dengelerin değişeceğini ve sürecin Cemaat lehine işlemeye başlayacağına dair önemli bir kanı oluşmuş durumdadır.
Devlet gücünün daha üst düzeyde merkezileştirilmesi ve yetkilerin tek elde toplanmasını sağlayan, böylelikle sistem içi muhalefet güçlerini tasfiyeyi hedefleyen bir sürece gelindi. Ankara’da merkezileşen iktidar gücünün tek bir kişiye verilmesini sağlayan Anayasa değişikliği, Türkiye’nin zayıf olan demokratik değerlerini bütünüyle yok etmeye başladı.
Cemaat merkezli darbe girişimi başarılı olmuş olsaydı da, iktidarın bütünüyle merkezileştirilmesini, küçük çaplı varlı olan demokratik muhalefetin bütünüyle tasfiye edilmesini, Kürtlerle olan savaşın süreklileştirilmesini, toplumun farklı sosyal katmanlarının etkisizleştirilmesini, gücün ruhani liderlerin elinde toplanmasını mutlak bir şekilde sağlayacaklardı.
Cemaat’in bu yönelimini kesintisizce uygulayan Erdoğan merkezli iktidar gücü, bütün demokratik güçleri, kendisine karşı olan farklı muhalefet gruplarını, tek tek bireylerin tasfiyesini içerecek şekilde genişletti. Cemaat’in yaşama geçirmek istediği tek lider-tek devlet stratejisi, bugünkü iktidar tarafından uygulanmaya çalışılıyor.
Şu gerçeğin altını çizmek gerekir: AKP iktidarına karşı olan toplumsal güçleri kontrol altına almak ve tasfiye etmek için uygulanan politikaların başarılı olması son derece zordur. KHK ile anti-demokratik uygulamaları yasallaştırarak, gücü sınırsızca kullanarak istikrarın sağlanması mümkün değildir. Politik ve toplumsal gelişmeler gerçeğin böyle olmadığını gösteriyor. Tek kişiye dayanan iktidar rejiminin sürdürülebilir bir politik yönetim biçimi olmayacağını geçen bir yıllık süreçteki gelişmeler çok net olarak ortaya koydu.
Cemaat’in darbe girişiminin boşa çıkartmasıyla ortaya çıkan süreci, gücün Erdoğan’ın elinde toplanması için kullanmak, toplumsal uzlaşmayı bütünüyle yok etmektir. Toplumsal uzlaşıya dayanmayan her politik karar başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Darbecilerin politik etkisinin bütünüyle ortadan kaldırılması demokratikleşme sürecinin çok daha yaygın kullanılmasıyla sağlanacaktır. Demokratikleşme sürecinin önüne engel olan, bu sürecin içinde yer almayan, her politik gücün ve iktidarın sonunun darbeciler gibi olması kaçınılmazdır.
İç politik ilişkilerde Gülen Cemaati’nin bütünüyle tasfiyesini içeren kararlı ve istikrarlı bir mücadele vermeyen, uluslararası alanda önemli oranda izole olan AKP iktidarı, kendi iç dinamiklerini harekete geçirme şansını da aşamalı olarak yitirmeye başladı. Bu bakımdan 2019 yılı bütün politik güçler bakımdan final olacaktır.
AKP iktidarı darbeci Gülen Cemaati’ne karşı yürüttüğü uluslararası politikada bütünüyle başarısız kaldı ve esasen kaybetti. Cemaat’le ilişkilerin uluslararası alandaki yansımalarını önümüzdeki hafta ele alacağım.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.