DT teknoloji karşıtı ya da düşmanı değil, YT’yi eleştiren bir yaklaşımdır. DT fakirin tekniği değildir. DT üretimi için devlet desteği de gerekli olmalıdır. Piyasa bize o kadar baskı (pazarlama, reklam) yapıyor ki, DT marjinal kalıyor ya da aklımıza gelmiyor. Geldiğinde ise “Siz ortaçağa mı döneceksiniz?” deniyor
Yazımıza bir iki örnekle başlayalım. Yüksek teknoloji ürünü bir buzdolabınız var. Size dolap içindeki ürünlerin çizelgesini, hangi tarihte kullanma ömürlerinin sona erdiğini, ne zaman yeniden dolaba koymak için alışveriş yapmanız gerektiğini söylüyor. Sizde buna göre hareket ediyorsunuz. Buzdolabının ömrü uzun mu kısa mı, harcadığı enerji ne kadar pek ilgilenmiyorsunuz. Alışverişe kafa yormadan her şey hazır. Çizelgeyi al ve markete git.
Sabah kalktığınızda akşamdan programladığınız akıllı çaydanlığınız çay için suyu alıyor, demliyor ve sizi bekliyor. Makinenin fiyatı, ömrü sizin için pek önemli değil. Yeter ki kalktığımda çayım hazır olsun. Ama yine de makineyi ayarlamalısınız.
Üstün teknolojili ve çamaşırınızı 10 dakikada kurutan makine yerine çamaşırlarınızı ipe sermek size çok mu zaman kaybettirir?
Akıllı ve üstün teknolojili iPhone’unuzun içerdiği işlevlerin kaçını kullanıyorsunuz, yoksa sadece telefon edip birkaç ileti yollayıp birkaç fotoğraf mı çekiyorsunuz? Peki ya diğer işlevler neye yarıyor? Ortalama olarak telefonun bize sunduğu hizmetlerin sadece yüzde 10’unu kullanıyoruz. Niye yüzde 90 için para ödüyoruz?
Bilgisayarın çalışması için 240 kilogram fosil yakıt, 22 kilogram kimyasal, 1,5 litre su kullanılmış olması sizi ilgilendirmiyor.
Bunlar yüksek teknoloji ürünleri ve bunun gibi yüzlercesi var. Güya yaşamınızı kolaylaştırıyor ve zamandan kazanıyorsunuz. Bu yüksek ve karmaşık teknolojiye o kadar bağımlı olduk ki (ya da daha doğrusu bizi bağımlı kıldılar ki) bir kopuş ciddi sonuç ya da felaketler yol açabilir.
Ama gerçekten bu gibi yüksek teknolojili ürünlere gereksinimimiz var mı? Bu ürünleri tüketim toplumu kavramı içinde ele almak gerekir mi? Piyasanın bu gibi ürünleri satıp kâr etmek için sizi üstün teknoloji ya da yeşil teknoloji ile kandırması olabilir mi? Konfor, zaman kazancı düşüncesi peşinden gelmiyor mu?
Ancak burada ihracat ürünleri arasında yer alan katma değeri yüksek, yüksek teknolojili ürünlerden söz etmiyoruz. Genelde kapitalist sistem yüksek teknolojili ürünleri kendisi üretir, tekeline sahiptir ya da gelişmekte olan ülkelerde ucuz emekle üretir ve satar. Gelişmekte olan ülkeler ise orta ya da düşük katma değere sahip ve gelişmiş ülkelerin tüketicilerine yönelik ucuz, bolca tüketilen ürünler üretir ve satarlar. Eğer teknolojisine egemen değilseniz tekno bağımlı olursunuz ya da eğitime ve araştırma ve geliştirmeye (AR-GE) önem vererek gerekli teknolojik yenilikleri yaratır, üretir ve satarsınız.
Yüksek teknoloji için high-tech ve düşük teknoloji için ise low-tech ifadeleri kullanılır. Kimi kez ise yüksek için materyal, üstün, akıllı, yeşil, derin teknoloji; düşük için ise yumuşak, aracı, tatlı, sessiz, özgürleştirici, gayri maddi teknoloji diyenler de var. DT için yine yavaş (düşük tempolu), küçük, geriye dönük, basit teknik diyenler de var. Ama genel yaklaşım düşük teknoloji, yani low-tech’dir.
Düşük teknoloji kimilerine göre teknoloji karşıtı olarak ele alınıyor ve taş devrine, mum ışığına dönmek gibi kavramlarla eş tutularak bir nebze alay ediliyor. Oysa DT teknoloji karşıtı değildir ve sadece teknoloji bağlamında ele almak da yanlıştır. Siyasi, felsefi, toplumsal bir bütün içinde ele almak gerekiyor. DT yüksek teknolojinin (YT) kimi olumsuz yönlerini ele alarak bize daha farklı almaşıklar ya da almaşık teknolojiler sunmaya çalışıyor. Amaç teknolojiden vazgeçmek değil. Teknolojinin insanların hizmetinde olması söz konusu ama tersi değil. DT yoluyla sistemi de sorgulamak ve başka bir toplum düzeni arayışına da geçmek söz konusu. Teknoloji korkusu yaratmak değil ama eleştirmektir. Gerekirse DT ile YT bütünleşebilir.
Teknoloji insanın çevresiyle karşılıklı etkileşimde bulunmasını sağlayan alet ve tekniklerin tümü olup her zaman eleştiriye uğramıştır. Sanayi devrimiyle fabrikalarda devreye giren buharlı makinelere karşı işimize son verecek diye eylemler yapılmıştır. Bugün de yapay zekaya karşı bu tür davranışlar var ama yapay zekayı da yaratan yine insan emeği.
1750 yılında J.J.Rousseau “Bilim ve Sanatlar Üzerine Söylev”i yazar ve bilim ve sanatların gelişmesinin ahlakın düzelmesine yardım edip etmediğini araştırır. Sismondi 1819 yılında yazdığı “Ekonomi Politikanın Yeni İlkeleri” kitabında kapitalistlerin giderek artan rekabet ortamında artan ölçüde makine (yani yeni teknoloji) kullandıklarını ve bunun işsizliğe neden olduğunu belirtir. 1810’lu yıllarda Ludistler yaşamlarını tehdit eden yeni fabrika teknikleri karşısında öfkeyle makineleri kırmışlardır.
Gunther Anders TV, atom bombası ve sanayi devrimini eleştirerek 1956 yılında “insanın kullanımdan düştüğünü” belirtir. 1950-60’lı yıllarda Lewis Mumford ve Jacques Ellul denetimi olmayan otoriter teknik ile denetleyebileceğimiz demokratik teknik ayrımı yaparlar.
André Gorz “Üretken teknoloji, ilerlemiş kapitalist toplumda akla aykırı cisimleşmedir” der ve özerk teknikten söz eder.
1950’li yıllarda DIY (Do It Yourself), yani “kendin yap” kavramı ortaya çıkar. 1973 yılında G.F. Schumacher “Küçük güzeldir” der. Sonraları ise YT’nin devridir. Teknoloji her şeye çözüm getirecek diye sunulur. Daha sonraları göz boyayan ve doğaya ve insana saygılı olacağı söylenen “yeşil teknoloji” çıkar.
Sonuçta teknolojiyi üretirken şu soruları sormak gerekir. Ne üretiyoruz (atılır nesne mi sürekli kullanılır nesne mi?)? Neden üretiyoruz (Hangi ihtiyaçlar için)? Nasıl üretiyoruz (Verimlilikle mi, rekabetle mi, kölelikle mi)? Kim için hangi amaçla üretiyoruz (Toplumun gerçek ihtiyaçlarına mı yönelik, tekelci firmalar mı üretiyor, hangi piyasalar için)?
Kimileri de YT’nin övgüsünü yaparak robotlar çalışacak, biz de dinlenip eğleneceğiz derler. Biz insan ve doğa açısından bir değerlendirme yapmaya çalışacağız.
YT o andaki en ileri tekniklerin tümüdür, yani sürekli ilerleme sağlayan ve etkililiği yüksek olan tekniklerdir. İnsandan özerk olan makinelere bağlıdır, makinelerde birbirine. Ama bu makineleri tasarlayanın, çalıştıranın canlı emek olduğu ikinci düzlemde kalır.
YT yenilenmeyen kaynaklara büyük ölçüde bağlıdır. YT’nin kullandığı fosil kaynaklar ya da nadir metaller sınırlı ölçüdedir ve tüketimi yoğundur. Yenilebilen kaynakları ise hızla tüketir.
YT zengin ülkelerin, çok uluslu şirketlerin bröve ve tekeli altındadır. Sermaye yoğundur. Telif hakları yüksektir.
YT güney ülkelerinin ucuz emeğiyle üretilir ve bu ülkelerin çevre ve insan sağlığına zarar verir.
YT kullanma ömrü sınırlıdır. Programlı kullanımdan düşürme ile kullanıldıktan sonra atılır. Tamir olanağı yoktur. Size “atın, yenisini alın” derler. Sonuçta YT çöpleri artar, geri dönüşümü zordur. Ayrıca çöpleri güney ülkelerine yollanır.
YT zenginlere yöneliktir ve eşitsizliği artırır.
YT ile güney ülkelerinde ayakkabıyı daha ucuza üretir ve kârınızı artırırsınız. Artan kâr ile ikinci bir makine alır ve daha fazla üretirsiniz. Dolayısıyla daha fazla kaynak, enerji ve emek kullanırsınız. Emeği köleleştirdiğiniz gibi tekniğin maliyeti azaltmasıyla tüketimi de artırırsınız. Buna “Jevons etkisi” denir. Verimlilik ile az kaynak ya da az emek kullanırsınız ama tüketim artar ve dolayısıyla kaynak tüketimi de.
YT ile insan makinenin hizmetine girer, yabancılaşır. Teknik aletlerimizin aracısı, kölesi oluruz. YT’nin verdiği güç bizi aşar ve denetim zorlaşır. Ivan Illich’in dediği gibi “köktenci tekel” yaratır. Araba bisikleti ya da yaya yürümeyi yasaklar. Köktenci tekel kolektif seçim özgürlüğünü yok eder, özgürlüğü teslim alır. YT arabanın hızını artırır; zaman kazanalım derken yollarda trafik sıkışıklığında zaman kaybedersiniz. Kent içinde bisiklet arabadan hızlıdır.
YT negatif dışsallıklar (kirlilik gibi) yaratır ve bu dışsallıkları topluma yükler.
DT teknoloji karşıtı ya da düşmanı değil, YT’yi eleştiren bir yaklaşımdır. Aynı zamanda almaşık teknolojiler sunar. Sağlık sektöründe, AR-GE’de YT (MR) faydalı olabilir ve DT buna karşı değildir. Bisiklet DT aracıdır ama üretiminde YT kullanılabilir.
DT sadece teknolojiyi değil, teknolojinin farklı kullanıldığı ve gerçek ve temel ihtiyaçlara yanıt arayarak yeni bir toplum arayışında var olan sistemi de sorgular. Topluma az bedel ödetir.
DT yenilenmeyen ve yenilenebilir kaynak ve enerji kullanımını aza indirmeye çalışır ve doğaya saygılı olur. Ekolojik izi azdır.
DT’li aletlerin ömrü uzundur, dayanıklıdır, tamir edilerek yeniden kullanılabilir, döngüsel ekonomiye hizmet vererek çöp miktarını azaltır.
DT geri dönüşümlüdür. İsrafı önler.
DT basittir, teknolojisi karmaşık değildir. İyi boyutlanmış ve iyi düşünülmüştür. Herkes erişebilir. Ucuzdur.
DT genelde yerel üretime dayanır. Dünyanın öbür ucunda üretilip, nakliyesi sağlanıp gelen ürünlerden vazgeçmeyi sağlar. Kuzey-Güney arasındaki gerilimi ve sömürüyü azaltır.
DT hızlı olsun, çabuk olsun, yeni olsun devresi içinde değil; sürdürülebilir olsun, ihtiyaca yanıt versin, sade ve basit olsun devresi içinde yaşamı kolaylaştırmayı sağlamaya çalışır.
DT insan odaklıdır, eyleme doğrudan odaklıdır. Özerklik sağlar.
DT’de ürün ilk başta iyi tasarlanır, geri dönüşümlü malzeme kullanılır.
DT ile kendiniz de tamirci olabilir, dostlarınızla paylaşabilirsiniz. Ortak çamaşır makinesi, ortak matkap kullanabiliriz. DT kolektiflik, ortak mal ile de ilgilidir.
DT tüketim toplumundan çıkmak, bilgiyi beceriyi paylaşmaktır. Eşitsizliği azaltmaktır.
DT kısa devre dağıtımı esas alır.
Biraz örnek vermeye çalışalım. Her ülke için ve tüm ihtiyaçlar için uygulamak zor olabilir. Halkların belleğini yeniden keşfetmek söz konusu olabilir ve kimi kez bu bellek işimizi kolaylaştırır. Gelecek kuşaklara geçmişin en iyisini aktarmak olabilir.
Sadece teknik değil kullanılan enerji, kaynak, zaman, geri dönüşüm, çöp vb. açısından da gözden geçirelim.
Kolunuzda basit, tamir edilebilir bir saat yerine kalp atışını ölçen, adımlarınızı sayan YT’li ve pahalı, tamiri mümkün olmayan saat mi istersiniz ve hangi süreklilikle kullanırsınız?
Mangal yerine elektrikli mangal mı kullanmak daha tasarrufludur?
Ev, konut inşaatlarında biyokütle kullanılabilir. Ambalajlar biyokaynaklı üretilebilir, biyoçözünür olabilir ve minimum bir kapasite zorunlu kılınabilir. Alışverişlerinizde yanınızda kap götürebilir ve dökme ürün alabilirsiniz.
Okulda her şey sayısal, teknik araçlara bağlanmamalıdır (tablet, sayısal tablo). Akıllı tablet yerine okulda tiyatro, konser, gösteri ve oyuna yer verilmelidir. Öğrencinin beyni, vücudu ve elleri çalışır.
Tarım fazla makine gerektirmeyen (bilgisayar, tablet, insansız hava aracı, internet) organik tarıma, orman-tarım işbirliğine, permakültüre yönelerek az enerji, az girdi kullanır ve doğayı kirletmez.
Bol yakıt ve malzeme tüketen, kirlilik yaratan SUV araçların üretilmesi gerçekten gerekli midir?
Ulaşımda bisiklet ve toplu taşıma (elektrikli) öncelik verilebilir.
Kahvenizi el değirmeninde öğütür, meyvenizi elle sıkabilirsiniz.
Tek kullanımlı ve atılan (tıraş bıçağı, tükenmez, kulak temizleyici, çocuk bezi) nesnelerden vazgeçebiliriz.
Romanı tabletten değil, sayfaları çevirerek ve kokusunu alarak kitaptan okuyabilirsiniz.
Kimi işlemlerinizi internetten değil (eğer zorunlu değilse) yüz yüze görüşerek yapabilirsiniz.
Güney ülkelerinde çöp toplayan kişiler (geri dönüşüm işçileri) DT kullanır ve istihdam yaratır. Kuzey ülkelerinde çöpü ayrıştırma, ayrı toplama, yakma, kompost yapma maliyetlidir ve YT gerektirir.
Çatıdan yağmur suyu toplayıp bahçe sulamak DT’dir.
DT fakirin tekniği değildir.
DT üretimi için devlet desteği de gerekli olmalıdır.
Piyasa bize o kadar baskı (pazarlama, reklam) yapıyor ki, DT marjinal kalıyor ya da aklımıza gelmiyor. Geldiğinde ise “Siz ortaçağa mı döneceksiniz?” deniyor.
Her nesne akıllı olmayabilir ve aklınızı siz ona vereceksiniz. Teknolojiye yeni bir bakış açısı gereklidir. Bunun için mesleki eğitimde kaçınılmaz olmaktadır.
Zenginler bolca tüketsin ve insanı sömürsün ve doğayı mahvetsin diye bizde mi özgürlüklerden vazgeçeceğiz yoksa daha fazla özgürlük kazanmak için mi mücadele edeceğiz?
Vazgeçeceklerimizden değil de bu toplumu nasıl değiştireceğimizi düşünelim.
Dünyayı kirletenler belli. O halde değiştirmek hakkımız ve kimi kez de acımasız olmak gerekir.
DT ile yeni bir toplum kurgusu yaratmaya çalışın.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.