Antalya’da bir kamyonete yapıştırılan yazı sonucu kentte panik yaşanmış ve olayın mağduru Hüseyin Hatam için işvereni “istifanı yaz gel” demiş. Peki Hüseyin niye istifa etsin?
Antalya’da bir kamyonete yapıştırılan yazı sonucu kentte panik yaşanmış ve olayın mağduru Hüseyin Hatam için işvereni “istifanı yaz gel” demiş. Hüseyin istifa edince terör ve korku ortamı bitmeyecek ama terör ve korku ortamının bitmesi için kimin istifa etmesi gerektiğini herkes biliyor
Genelde köşe yazarları eylemi ya da düşünceyi savunur. Savundukları düşüncenin ve eylemin önderlerini veya o fikirleri icra edenleri “korurlar”. Ben de savunduğum fikirler ve eylemlerin icracılarından bir kişiyi savunacağım bu yazıda. Adı Hüseyin Hatam.
Savunduğum kişi, okuduğum bir haberin içinde geçiyor. Milliyet’in haberine göre, Antalya’da “plakaları olmayan” bir kamyonetin üzerinde postitle yapıştırılmış “Bombaları getiren ey halk! Evet sen bile. Uyan uyan etrafına bak. Zamana karşı devrim” yazılı not görülmüş ve kent kısa çaplı bir panik yaşamış. Polis olay yerine intikal etmiş güvenlik şeritlerini çekmiş. Son dönemlerdeki “terör ve korku” ortamı malum.
Polis ve çevredekiler bir süre sonra kamyonetin sahibi Mehmet Öztürk’ü bulmuş. Milliyet’in haberine göre iş adamı Mehmet Öztürk yanında çalışan Hüseyin Hatam’a sinirlenmiş. İddiaya göre Öztürk, “Sen nasıl böyle bir hata yapıyorsun? Ortalık böyle karışıkken bu araba buraya koyulur mu? İşleri hallet iş yerine gel. Gelirken istifanı da yaz gel” demiş.
Bu arada polis halen notu yazan ve yapıştıran kişi veya kişileri arıyor.
Olay aslında çok basit. İş adamı Mehmet de aslında tipik sermayedar refleksi göstermiş. Devletin baskı aygıtları açık zor biçiminde icra edildiğinde sermayedar suçu işçi sınıfına atarak kurtulmanın peşinde. Sen araç al, plakayı alma. Plakasız araçla trafiğe çık sonra emir kulu olan Hüseyin’i suçla. Bu durum Mehmet Öztürk’ün aklına gelen parlak bir fikir değil, onun da çok suçu yok çünkü onu da bu türden konuşmalar yapmaya sevk eden “büyükleri” var.
Madenlerde iş cinayetlerinde ölen işçiler için “güzel öldüler”, “işçinin suçu” gibi hayasız yakıştırmalar yapanlar iktidarda.
Bir de “Ortalık böyle karışıkken bu araba buraya koyulur mu?” sözü var ki, akla “Ortalık bu kadar karışıkken o araba nereye konur?” sorusunu getiriyor. Yani işçi kardeşimin suçu şu: “Ortalık bu kadar karışıkken o işveren tarafından alınan plakasız aracı Muratpaşa İlçesi, Şarampol Caddesi ile Tonguç Caddesi’nin kesiştiği yere park etmek”.
Ortalığın “bu kadar” karışık olmasının müsebbibi ne Mehmet ne de Hüseyin. AKP hükümeti 7 Haziran sonrası yarattığı terör ortamından besleniyor. Belçika’ya mesaj veren Erdoğan “Yarın sizin ülkenizde de patlayabilir” dedikten birkaç gün sonra Belçika’da saldırılar olmuştu. AB ile görüşmeler konusunda insan canı üzerinden pazarlık yapmayı marifet sayan yandaş basın ve benzerleri dış dünya algımızı terörize ediyor.
Olaydaki bir diğer önemli husus da şu: “İşleri hallet iş yerine gel. Gelirken istifanı da yaz gel!”
Yani işveren aslında yukarıdaki sebepten işten atamayacağını biliyor. Ha bu arada kıdem tazminatından yırtmak ve Hüseyin’in işsizlik maaşı almasını engellemek için “İstifanı yaz gel” diyor. Bir de yerine hemen çalışan bulamayacağı için “işleri de hallet gel” demeyi ihmal etmiyor.
Hüseyin’e çağrım şu; istifa etme! Bu ülkede binlerce işçi katledildi, sellerde onlarca insanımız öldü, şehirler bombalandı, trilyonlar ceplere indirildi, çocuklar öldürüldü istifa eden var mı?
Yok.
Peki Hüseyin niye istifa etsin? Hüseyin istifa edince terör ve korku ortamı bitmeyecek ama terör ve korku ortamını bitmesi için kimin istifa etmesi gerektiğini herkes biliyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.