Sağın kitle temelinin daraltılması ve sol kitlenin genişletilmesi için AKP’nin egemen olduğu kurumsal siyaset düzlemini krize sokacak yeni bir siyaset düzleminin üretilmesi zorunludur Türkiye solu yerel seçimlere göre hiza almaya başladı. HDK’nin seçim partisi HDP kongresini yaptı, Sarıgül CHP’ye yeniden katıldı, TKP Cumhuriyet Bayramı kutladı. Doğal olarak Gezi Direnişi ve Haziran İsyanı solun seçim politikaları […]
Sağın kitle temelinin daraltılması ve sol kitlenin genişletilmesi için AKP’nin egemen olduğu kurumsal siyaset düzlemini krize sokacak yeni bir siyaset düzleminin üretilmesi zorunludur
Türkiye solu yerel seçimlere göre hiza almaya başladı. HDK’nin seçim partisi HDP kongresini yaptı, Sarıgül CHP’ye yeniden katıldı, TKP Cumhuriyet Bayramı kutladı.
Doğal olarak Gezi Direnişi ve Haziran İsyanı solun seçim politikaları için referans oluşturuyor.
HDP’nin 1. Olağan Kongresi’nin sloganı “Bu Daha Başlangıç” olarak belirlendi ve kuruluş sırasında nar olan amblemi, “Gezi ağacı” ile değiştirildi.
CHP içinde Sarıgül tartışmaları, “Sarıgül’ün Gezi ruhuna uygun bir aday olup olmadığı” üzerinden yürütülüyor. Sarıgül Gezi Direnişi ile uyumunu, Şişli Belediyesi’nin Gezi Direnişi’ne sunduğu hizmetlerle kanıtlamaya çalışıyor; karşıtları da Gezi Direnişi’nin ilk günlerinde sırra kadem basıp, kamuoyu önüne ilk kez Türkçe Olimpiyatlarında çıkmış olmasını dile getiriyorlar.
Herhalde TKP de Haziran İsyanı’nın Cumhuriyetçi Muhalefet’i sola doğru yöneltmiş olmasından hareketle, Gezi sembolizmini öne çıkardığı bir Cumhuriyet Bayramı kutlaması düzenledi.
Haziran İsyanı’nı oya tahvil etmek siyaset kurmaylarının iştahını kabartıyor. Haziran İsyanı’nın rüzgarını arkasına alanın sandıkta avantaj sağlayacağını düşünüyor olmalılar.
Ancak A&G araştırma şirketi patronu Adil Gür’ün son anketler üzerinden Yeni Şafak’a verdiği röportaj, bu varsayımın bir ölçüde sorgulanmasını gerektiriyor.
Gür, yaptıkları anketlerde, seçmen davranışı üzerindeki “Gezi Etkisi”nin bir oy blokundan diğer oy blokuna bir kayma şeklinde olmadığını, kararsızların netleşmesine yol açtığını ve bu eğilime bağlı olarak Gezi’nin AKP ile CHP’ye birlikte oy kazandırdığını söylüyor.
Gür’ün verdiği bilgilere göre, sokakta AKP iktidarına kök söktüren “Gezi”, sandıkta AKP’yi güçlendiriyor. Haziran İsyanı sandıkta sağı ve solu kutuplaştırıyor ve AKP bu kutuplaşma eğiliminden yarar sağlıyor.
Muhtemelen buna benzer verilerden hareket eden Erdoğan Gezi’nin kutuplaştırıcı etkisinden yararlanmak için olsa gerek “muhafazakarlık” gazına yüklenmeye başladı. Erdoğan, Meclis’teki Türban çıkarmasının ardından, “kızlı-erkekli öğrenci evleri” tezviratına girişti. Batı’da kutuplaştırarak seçmen desteğini konsolide etmeyi hedefleyen Erdoğan, Doğu’da Hizbullah çetelerini BDP’nin üzerine salarak BDP’yi yıpratmanın ve marjinalize etmenin peşinde.*
Bu durumda sol partilerdeki “Geziciliğin”, AKP iktidarının kitle tabanını daraltmaktan çok, sol içi bir “seçim rekabeti” unsuru olacağını kestirmek güç değil.
Haziran İsyanı’nın AKP’nin seçmen desteğini azaltmaması yadırgatıcı görünebilir. Öyle ya isyan, AKP iktidarının “demokratik meşruiyeti”ni önemli ölçüde zedeledi. Bunun sandığa bir yansımasının olması gerektiğini düşünmek de normal. Ancak, AKP bir sağ parti ve sağ kitle tabanı için “demokratik meşruiyet”in büyük bir önemi yok. Bu noktada Haziran İsyanı’nın AKP’de daraltabileceği tek seçmen tabanı, siyasal liberalizmden hareketle AKP’yi destekleyenler. Dolayısıyla isyan, AKP tabanındaki “liberal”lerin ne kadar bir yekün tuttuğunu anlamamızı sağlayacak.
Haziran İsyanı’nın sol seçmen tabanını kısa vadede genişletmemesini hayal kırıklığıyla karşılayacak geniş bir kesimin olacağı da açık. Oysa Haziran İsyanı’nın sol seçmen tabanı açısından asıl etkisi, niceliksel alanda değil, niteliksel alanda yaşanıyor. İsyan solun geniş kitlesinin son 20 yılda (Solcu, Kürt ve Alevi düşmanlığı üzerine kurulu Garaj Operasyonu’ndan bu yana) yaşadığı sağa savrulmayı durdurdu ve bu kitlenin sosyal muhalefet sahnesine sol politikalarla dahil olmasının önünü açtı. Sol vasatın sağa doğru hareketinin durdurulması tek başına solun niceliksel genişlemesini sağlamaz. Böyle bir genişleme, sol vasatın sola doğru gelişmesi ve somut sol politikaların solun geniş kitlesine malolması ile mümkün olma yoluna girecektir.
Bu ise sadece isyanın empoze ettiği sol söylemin sol partilerin söylemine yansıtılması ile sağlanamaz. Sağın kitle temelinin daraltılması ve sol kitlenin genişletilmesi için AKP’nin egemen olduğu kurumsal siyaset düzlemini krize sokacak yeni bir siyaset düzleminin üretilmesi zorunludur. Bu ise AKP’nin islamoneoliberalizminin sokakta başgösteren hegemonya krizinin derinleştirilmesi; süregiden isyan ortamı ile sinerjistik ilişki kuran militan halk muhalefeti hareketlerinin güçlendirilmesine bağlıdır.
İsyanı sandığa sokmak ne doğru ne de geçerli yöntemdir.
* Hüda Par’ın kuruluş sürecinde, bu partinin AKP tarafından alana çıkarıldığı uyarıları karşısında, Hüda Par’ın İslamcı-Kürt partisi olarak AKP’nin oylarını böleceğini iddia eden arkadaşlar, Dicle Üniversitesi ve Batman saldırılarının sonrasında hala aynı konumlarını sürdürüyorlar mı doğrusu merak ediyorum. Kürt aydınları içinde Türk sağının liberalizmi ve dindarlığının devletçi-Kürt düşmanı içeriğini görmezden gelmeye yönelik inadın neden bu kadar güçlü olduğunu da anlamak kolay değil.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.