2013’ün ilk 10 ayında, en az 1.017 emekçi, adına iş kazaları denilen iş cinayetlerinde kadınlı-erkekli öldü. Hiçbiri de Erdoğan’ın “muhafazakar demokrat yapısı”na ters değil.
2013’ün ilk 10 ayında, en az 1.017 emekçi, adına iş kazaları denilen iş cinayetlerinde kadınlı-erkekli öldü. Hiçbiri de Erdoğan’ın “muhafazakar demokrat yapısı”na ters değil
Başbakan Tayyip Erdoğan, üniversite öğrencilerinin “kızlı-erkekli” birlikte kaldığı evleri hedef gösterirken “muhafazakâr demokrat yapımıza bu ters” dedi ve müdahale etmeleri gerektiğini söyledi. 2013’te Erdoğan’ın bu tartışmayı açtığı Kasım ayına kadar, en az 1.017 emekçi, adına iş kazaları denilen iş cinayetlerinde kadınlı-erkekli öldü. Erdoğan’dan bir şikayet duymadık.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 23 Ekim 2013 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda konuşurken herhangi bir utanma belirtisi göstermeden “Türkiye’de iş kazaları azalmaktadır” diyordu.
Oysa 2013’ün ilk on aylık döneminde 1.017 işçi yaşamını yitirirken; 2012’nin ilk on aylık döneminde 720 işçi, iş kazaları sonucu yaşamını yitirmişti. Yani bir azalma değil artış söz konusuydu. Tabii bu sayılar basına yansıyan iş kazalarının derlenmesi ile ulaşılan sayılar olduğu için gerçekte tablo çok daha vahim ve tablo maalesef daha da vahim olacak.
“İş kazaları azalmaktadır” diyen Çelik’in başında bulunduğu bakanlık ve mensubu olduğu AKP hükümeti şimdilerde, çocuk işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının önündeki engelleri kaldırıyor, işçinin iş güvencesi anlamına gelen kıdem tazminatı hakkını fona devrederek gasp etmeye çalışıyor.
AKP’ye ve sermayedarlara göre kıdem tazminatı kurtulunması gereken bir “yük” ya da “maliyet”. Bu “maliyet” kalemlerinden kurtulmanın sonucu gaz maskesiz hizmet işçisi, kontrol kalemsiz enerji işçisi, balık istifi yolculuk yapmaya, insanlık dışı koşullarda hayatta kalmaya bırakılan mevsimlik tarım işçisi, kum torbası olarak kullanılan tersane işçisi, çadırlarda yanan inşaat işçisi, kilitli kaldığı atölyede yanan tekstil işçisi, cesedi dahi bulunamayan maden işçisi… Hiçbiri de Erdoğan’ın “muhafazakar demokrat yapısı”na ters değil.
İş kazalarını önleme adına iş güvenliği uzmanları çalışma yaşamına kazandırıldı ancak AKP’ye göre iş güvenliği; “kapitalist işin güvencesi” olduğu için patrona bağımlı iş güvenliği uzmanı ve sermayedarın kârı için çalıştırılmaya zorlanan işyeri hekimi demek.
AKP’ye göre iş güvenliği; patronu meslek hastalıkları konusunda uyardığı için işten çıkarılan Dr. Ahmet Tellioğlu demek, madenlerde hayati önlemlerin alınmasını talep ettiği için işten çıkarılan iş güvenliği uzmanı demek…
AKP’nin düzeninde çalışma yaşamının olmazsa olmazı, sermayedar için kıdem tazminatını vermeden işten çıkarmanın aracı olan “taşeron sistemi”, işçi sınıfı için yine ölüm demek. Onlar için “işçi” demek, ihale masalarında alınıp satılan, çalışma yaşamında yeri “çamaşır suyundan, temizlik bezinden, çöp torbasından sonra gelen bir harcama kalemi” demek.
AKP ve sermaye için “maliyet” demek, işçi sınıfı için “ölüm” demek. İş kazası onlar için “kader”, işçiler için “cinayet” demek.
Ya sendika ya ölüm! (Ocak 2013 İş Kazaları Raporu)
50 işçi öldü “iş dünyasının başı sağ” (Şubat 2013 İş Kazaları Raporu)
Ahmet 13 yaşındaydı (Mart 2013 İş Kazaları Raporu)
Onlar artık yok (Nisan 2013 İş Kazaları Raporu)
Mayıs’ta 115 ölü 203 yaralı (İş Kazaları Raporu Mayıs 2013)
Gaz maskemiz eksik Erdoğan (İş Kazaları Raporu Haziran 2013)
120 işçi öldü 132 işçi yaralandı (Temmuz 2013 İş Kazaları Raporu)
Tarlalarda, yollarda, inşaatlarda ve madenlerde 127 emekçi can verdi (Eylül 2013 İş Kazaları Raporu)
109 işçi öldü, 234 işçi yaralandı (Ekim 2013 İş Kazaları Raporu)
Sendika.Org (Alp Tekin Babaç)