“Hiç istemese de evini bırakıp gitmek zorunda kalan pek çok kadından sadece biri Ayşe. Çaresizce oradan oraya koşan… Hayatının yol ayrımıyla ne zaman karşılaşacağını bilmeyen kadınlardan sadece biri. Korkma Ayşe artık biz varız. Bize ihtiyacın olan her an yanındayız.” İmza: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ( Videosu burada) Bakanlık Ayşe’yi iyi tanımıyor. Evini bile isteye, […]
“Hiç istemese de evini bırakıp gitmek zorunda kalan pek çok kadından sadece biri Ayşe. Çaresizce oradan oraya koşan… Hayatının yol ayrımıyla ne zaman karşılaşacağını bilmeyen kadınlardan sadece biri. Korkma Ayşe artık biz varız. Bize ihtiyacın olan her an yanındayız.”
İmza: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ( Videosu burada)
Bakanlık Ayşe’yi iyi tanımıyor. Evini bile isteye, bırakıp giden bir kadın Ayşe. Ne yaptığını bilen… Hayatının yol ayrımına başkaları değil kendisi karar veren bir kadın. Korkar mı hiç Ayşe? Niye korksun ki… Kız kardeşleri her an yanında. Ayşe, Nevin, NÇ, ÖC, Şefika, Halappanavar ve Pippa “bir aile” değiller. Çünkü güçlü olmak için buna ihtiyaçları yok. Ayşe, kadına yönelik şiddete dur derken, parmağına alyans takmak zorunda hissetmiyor üstelik.
Ayşe Kürt bir kadın. Yaratık adeta. Ayşe’ye kadın demeye bin şahit lazım.
Ayşe sendikalı. 8 Mart mitingine katılmaktan ve KESK’te kadın çalışmaları yapmaktan tutuklandı.
Ayşe “af edersiniz” Alevi bir kadın.
Ayşe “af edersiniz” Zerdüşt.
Ayşe “af edersiniz” bakire değil. Evlenmedi hem de.
Ayşe, tanrı affetsin, yoldan çıkmış. Tüm sınıf ona tecavüz eder, tecavüzcüleri alkışlarla içeriden çıkar.
Ayşe, tanrı affetsin, yoldan çıkmış. Tüm kasaba ona tecavüz eder, tecavüzcüleri gözaltında bile değil.
Ayşe’nin kesilmiş kafası çöp konteynırında bulunur. Ayşe kendisine tecavüz edenlerin kestiği kafalarını köy meydanına atar.
Ayşe panzerlerin üstüne çıkar. Slogan atar.
Ayşe kız mıdır kadın mıdır bilmem.
Ayşe “her şeyden önce” bir anne. Kreş ister.
Ayşe’nin emeği ucuz. Eşit işte eşit ücret talep eder.
Ayşe bir piçin annesi.
Ayşe’nin kızı/oğlu o… çocuğu.
Ayşe rahatına düşkün, sezaryen olmak ister.
Ayşe doğanın kurallarına aykırı davranır. Kürtaj olmak ister.
Ayşe Başbakanlık Ofisi’nin önünde. Kürtaj hakkı için “polise mukavemet” eder.
Ayşe 3 çocuk annesi değil. Çocukları da dindar değil.
Ayşe, hamile olduğu için işten atılır. Direnişe geçer.
Ayşe kocasından dayak yer. Polise anlatır. Ayşe’nin kırılan kolu yen içinde değil.
Ayşe öğrenci yurduna gece 11’den sonra girer.
Ayşe dekolte giyer. Tecavüzü hak eder.
Ayşe köyünde HES istemez. Elinde sopası, gelen vinçleri kovalar. Ayşe birilerinin maşası.
Ayşe gazeteci. İçerde olduğu halde hala haber yazmaya devam eder. Herkes tanır onu. Koşa koşa geldiği eylemlerden. Tırmana tırmana çektiği fotoğraflardan bilir.
Ayşe bir yazar. Kimse tanımaz onu. “Kendine ait bir oda”sı var.
Ayşe bir senarist. “O kadın”.
Ayşe’nin elinde temizlik bezi. O bir ev işçisi. Sendikasını kendi eliyle kurar. Meclise kadar yürür.
Ayşe sırtında bıçakla HaberTürk’ün sürmanşetinde. Ayşe bir simge.
Ayşe açlık grevi yapar. Zaten rejime ihtiyacı var.
Ayşe sabır nedir bilmez, isyan eder.
Ayşe gözaltındayken kaybolan çocuğu için 400 haftadır Galatasaray Meydanı’nda oturur. Ne iş yaptıkları bilinmez. Birileri tarafından kullanılır.
Ayşe’nin çocukları Roboski’de aniden öldürülür.
Ayşe öldürülen çocuklar için canlı kalkandır. Barış ister.
Ayşe arabayla oynar. Futbol sever.
Ayşe kadınlardan hoşlanır. Babası reddeder.
Ayşe, kadın doğmamış.
Ayşe kontrole gider. Babası bakanlığın izniyle gönderilen sms’le öğrenir: “Kızınız hamile!”
Ayşe yumurta atar. Ayakkabı atar. Tencere tava atar. Bazen de sokağa çıkar onları çalar.
Ayşe polisin copunu iyi tanır. Tekmesini de… Karnına yediği zamandan, çocuğunu düşürdüğü Dolmabahçe’den.
Ayşe’nin adı bakanlığın adından silinse de, Mamaklı kadınlar adını bir parka verir.
Ayşe, çocuklarına yemek yapacağı yerde, tutar, dans eder.
Ayşe 5 buçuk yaşında. Gerizekalı. O yüzden okula gitmiyor.
Ayşe bir doktor. Reçete yazmayı uygun bulmadığı için darp edilince şikayet eder.
Ayşe Paşalı. Koruma talep eder. Önlem alınmaz. Öldürülür. Simge olur.
Ayşe, hareketi içinde özne olmak için diklenir, “başörtüsü benim meselem” der, kapanması iyi güzel ama o haddini aşar.
Ayşe sokak kızı. Ona iyi davranmayın.
E hadi ama Ayşe, korkma! Aile Bakanlığı yanında.
Sendika.Org 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü için bir dosya hazırlığındayken, Ailemizin Bakanı Fatma Şahin atağa kalktı bile. Mağdur Ayşe’ye yanında olduğunu söyledi. Bir de video yayımladı.
Şahin’in konuşmasında ne erkek şiddetinden bahsedildi ne “erkek”in adı geçti. Şiddeti üreten, yeniden üreten politikalar yoktu da o öylece var olan bir sorundu. Tarif ettiği Ayşe gibi tam: dümdüz. Yalnız, etkeni, sürükleyeni olmadan, öylesine bir süreçti içinden geçtiğimiz. Fatma Şahin bu nereden geldiği belirsiz “şiddet”e karşı diyanete bir hutbe hazırlatacaktı, polislere “aman gözünüzü seveyim” diyecekti, “Ayşe’yi “dezavatajlı” olmaktan çıkarıverecek girişimciliğe özendirecek projelerin altına girip Ayşe’nin emeğini ucuzlaştırıp, sermayeye peşkeş çekecekti. Asla Aliye Kavaf gibi olmayacak ama yine de Başbakan “Her kürtaj bir Uludere” dediğinde, ona “Sen ne dediğinin farkında mısın?” diyemeyecekti. Bakanın gözünde Başbakan, ne dese doğru diyecek, ne eylerse güzel eyleyecekti. Fatma Şahin gözleri boyamakla meşgulken, yasalar, yönetmelikler geçecek, kadın düşmanlığı iyiden iyiye kurumsallaşacaktı.
Hepsi o kadar. Sorun, demokrat Şahin eliyle AKP tarafından çözülüverecekti.
Hepsi yapıldı. Fatma Şahin’in deyimiyle “Kadına şiddet konusunu hükümetimiz hukuki temellerini ve uygulama kapasitesini güçlendirerek bir toplumsal seferberliğe dönüştürdü.”
Çözülmedi. Şiddet derinleşti. Ayşe binlerce kez öldü. Binlerce kişinin tecavüzüne uğradı. Binlerce kez taciz edildi. Binlerce kez tutuklandı. Binlerce kez işten atıldı. Emeğinin karşılığını hala bulamadı.
AKP çözemedi. Çözemeyecek! Çünkü AKP, şiddetin yöneldiği Ayşe’yi tanımadığı gibi, şiddetin kaynağını da tanımıyor: Kendini.
İmza: Ayşe