Anayasa’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkındaki 5982 sayılı Yasa’nın akıbeti, 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda belli olacaktır. Söz konusu Yasa, AKP tarafından hazırlanmış, AKP’li milletvekillerinin oylarıyla TBMM’den geçmiş, AKP kökenli Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Referandumla ilgili başlatılan kampanya, kullanılan dilden başlayarak neyin neden yapıldığını anlamaktan uzaklaştıran, akılları karıştıran yol ve yöntemler adeta referandumun […]
Anayasa’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkındaki 5982 sayılı Yasa’nın akıbeti, 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda belli olacaktır.
Söz konusu Yasa, AKP tarafından hazırlanmış, AKP’li milletvekillerinin oylarıyla TBMM’den geçmiş, AKP kökenli Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Referandumla ilgili başlatılan kampanya, kullanılan dilden başlayarak neyin neden yapıldığını anlamaktan uzaklaştıran, akılları karıştıran yol ve yöntemler adeta referandumun kendisini gölge bırakacak bir boyut kazanmıştır. Bu konuda iktidar partisi AKP hiçbir kural ve yasa tanımaksızın her yolu denemekten kaçınmamaktadır.
Giderek gerilen ortamda, iktidar kendi cephesini pekiştirmek için çeşitli toplum kesimlerini gözüne kestirmiştir. Anayasa’da yapılacak değişiklikler arasındaki bazı maddeler, bu hedef kitleleri etkilemeye dönük olarak hazırlanmış izlenimi vermektedir.
10. Madde değişikliği engellilere yeni bir hak getirmeyecek
Bu hedef kitlelerden birisini de engelliler oluşturmaktadır. 26 Maddeden oluşan yasanın engellileri doğrudan ilgilendiren bölümü, yasa önünde eşitlik başlığını taşıyan 10. Madde’ye yapılan eklemedir.
27580 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 5982 sayılı Yasa ile Anayasa’nın 10. Maddesine;
“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz” ibaresi eklenmiştir.[1]
AKP, referandumla ilgili olarak yayınladığı broşürde, yapılan değişikliğin “Dezavantajlı kesimler” olarak nitelediği kadınların, çocukların, engellilerin, yaşlıların, şehit dul ve yetimleri ile gazilerin “her alanda avantajlı olmaları”nı sağlayacağı iddiasındadır.[2]
Anayasa’da yapılacak bu değişikliğin, engellilere ne gibi “avantaj” sağlayacağına ise değinilmemektedir. Değinilmemesinin nedeni, aslında pratik olarak bir etkisinin bulunmadığını çok iyi bilmelerinden kaynaklanmaktadır.
İşte bu nedenle engellileri ikna edebilmek için her şeyi eğip bükmekte, gerçeği çarpıtmakta, yetmediği yerde tehdit etmektedirler. Bu tutumlarının, engelliler özelindeki örnekleri de oldukça çarpıcıdır.
Kendisi de görme engelli olan AKP kurucularından ve İstanbul Milletvekili olan Lokman Ayva, Rüstem Batum’un programına konuk olduğunda değişikliği şu sözlerle izah etmeye çalışmaktadır:
“Kanunlarda, yönetmeliklerde bir dayanak noktası olması lazım… Peki şu anda kanunlarda, yönetmeliklerde ayrımcılık maddeleri neden var? Eşitlik maddesinde bu hususlar olmadığı için eşitsizlikler oluşmuştur.”
Benzeri bir izah çabası Aksiyon Dergisi’nin 816. sayısında yer almıştır. Tuba Kabacaoğlu, imzasıyla yayınlanan yazının başlığı, bir anlamda yazının mantığını da ortaya koymuştur: ” Ah şu 10’uncu madde engeli bir kalksa!”
Bu başlığı okuyan, kesin olarak, Anayasa’nın 10. Maddesinin engellilerin haklarını engellediği gibi bir düşünceye kapılacaktır.
Oysa Anayasa’nın 10. Maddesindeki mevcut düzenleme, bugüne kadar hiçbir davada, engelliler aleyhine yorumlanacak, “eşitsizlik” yaratacak karara dönüşmemiştir. Dönüşmesi de mümkün değildir.
Gerek Lokman Ayva gerekse Aksiyon dergisindeki yazı Anayasa’daki yasa önünde eşitlik kavramını tümüyle tersinden okuyan bir yöntem izleyerek, bir tür yanılsama yaratmaktadır.
Aksiyon dergisi yazarı, 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Yasa’nın Anayasal bir zemini bulunmadığını, Anayasa’nın 10. Maddesinde AKP’nin önerdiği biçimde değişiklik olursa, bu yasa ve yönetmeliklerin “kendine anayasal bir zemin” bulacağını ileri sürmektedir.
Diyelim ki bu iddia doğru, aynı yazar Anayasal zemini olmayan bir yasanın neden çıkarıldığını sorumlularına hiç sorma zahmetine katlanmamaktadır.
AKP’lilerin yöntemi ile bu yazıları yorumlarsak, engelliler için yasa çıkardık, onlara yeni haklar tanıdık diyen AKP’nin yıllardır yüz binlerce engelliyi aldattığı sonucuna varırız.
Engelliler açısından 10. Maddeye getirilen ekleme bundan 5-6 yıl önce çıkarılsaydı bir anlamı olabilirdi. Hele 2005 yılında engelliler ile ilgili yasa çıkarıldığında bu değişikliğin de yapılmış olması gerekirdi. Ancak bugün için pratikte pek fazla bir değeri kalmamıştır.
Anayasa’ya uygun olarak onaylanmış ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası hukuk belgeleri, örneğin Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi Anayasa’nın “yasa önünde eşitlik” ilkesini tamamlamakta ve eksiğini gidermektedir.
Sözleşme; taraf Devletlerin, “herkesin hukuk önünde eşit olduğunu ve ayrımcılığa uğramaksızın herkesin hukuk tarafından eşit korunmaya ve hukuktan eşit yararlanmaya hakkı olduğunu” kabul ettiklerini belirtmektedir. (5. Madde, 1. Fıkra)
Konumuz açısından asıl önemli vurgu, aynı maddenin 4. fıkrasındadır; “Engellilerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için gerekli özel tedbirler, bu Sözleşme bakımından ayrımcılık sayılmayacaktır.”
Görüldüğü gibi sözleşme net bir şekilde durumu ortaya koymakta ve AKP’nin değişikliğinin artık bir zorunluluk olmaktan çıktığını göstermektedir.
Usulüne uygun onaylanmış bir uluslararası sözleşme Anayasa kadar güçlü bir hukuksal dayanak teşkil etmekte ve hukuk sistemimizdeki hiyerarşi bakımından yasadan üstün durumda bulunmaktadır. Sözleşme hükümleri hakkında Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle dava dahi açılamamaktadır. (Bkz. Anayasa Madde 90)
Özetle, AKP’nin ve yandaşlarının engelliler, çocuklar ve yaşlılar konusunda 10. madde üzerinden yaptıkları propagandanın hiçbir hukuksal zemini yoktur ve içi boştur.
Engellilerin haklarını kısıtlayan AKP’dir
Türkiye’de engelliler haklarından yararlanamıyorsa nedeni, kesin olarak Anayasa’nın 10. Maddesi değil, AKP iktidarının ta kendisidir.
Aksiyon dergisine görüşlerini belirten, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi, olayı son derece yalın biçimde ortaya koymaktadır:
“Özürlüler Yasası’nın engellilerle alakalı fonksiyonları ortaya çıkınca ülkeye maliyetimiz arttı. Bu sefer de yürütme rapor sıkıntısı çıkardı. … Yasa var bizi rahatlatmak için; ama bürokratların çıkardığı yönetmelikler engel oluyor özürlülerin haklarını kullanmasına”
Durum gayet açıktır, yasalar uygulanmıyor çünkü AKP’nin bürokrasisi, uygulamaların önüne barikat koyuyor. Bürokrasinin idaresinden kim sorumlu, buna da değinmiyorlar. Hayali bir 10. Madde efsanesi yaratıp, kafa karıştırmayı tercih ediyorlar.
Asıl dertleri, yargının egemenliğini ele geçirmek
Bütün bu tartışmalar aslında referandumun asıl hedefini gizlemeye dönük birer perde işlevi görmektedir. İktidar, bu yolla yüksek yargı organları üzerinde kesin bir egemenlik kurma hedefini gizlemeye çalışmaktadır.
Yargı ile ilgili tartışmalarda, AKP sürekli olarak “yerindelik” denetimini dillendirmekte, yürütmenin ve yasamanın yetkisine müdahale olarak nitelemektedir.
Bu konunun engellilerden başlayarak, ezilen, yoksul halk kesimleri için ne anlama geldiğini görmezden gelenler, AKP’nin kuyruğunda, AKP’yi alkışlamaktadır.
AKP’nin şikayet ettiği “yerindelik” denetiminin başta engelliler olmak üzere hakların korunmasında, adaletin yerine gelmesinde büyük etkisi bulunmaktadır.
Eğer mahkemeler yerindelik denetimi yapamaz hale getirilirse, örneğin engelliler Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, Sağlık Uygulama Tebliği ile getirdiği kısıtlamalara karşı dava açamayacak,
açsa bile kazanamayacaktır.
Bugüne kadar, yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan ama SUT ile sınırlandığı için SGK’nın vermediği ama mahkemelerin “yerindelik” denetimi ile aldığı kararlarla kazandıkları özellikli tekerlekli sandalye, akülü tekerlekli sandalye, protez vb. tıbbı araç ve gereçleri hayal bile edemeyeceklerdir.
AKP’nin önerisi geçerse mahkemeler yalnızca şekil denetimi yapacaklar ve yürütmenin keyfi kararlarını önleyecek bir güvence kalmayacaktır.
AKP halkı tehdit ediyor, evet demeye zorluyor
AKP kendinden çok emin gibi görünse de referandum sonucundan korktuğunu gösteren emareler belirginleşmektedir.
Valililer, kaymakamlar, emniyet müdürleriyle toplum üzerinde baskı yaratılmakta, hemen her fırsatta toplum tehdit edilmektedir.
Örneğin Lokman Ayva, “Özürlüler evet demedi. Daha ben ne yapabilirim ki? Sonra CHP, MHP, BDP ve Demokrat Parti koalisyon yaparlar iktidar olursa bu hakları teker teker elimizden alınca hanyayı konyayı görürüz” demektedir. Engellilere aba altından sopa göstermeye çalışmaktadır.
Anayasa değişikliğinin hazırlanış biçiminden başlayarak her bir satırı söylenecek çok söz var.
Bütün bu tartışmaların özeti şudur:
Halk, 12 Eylül Anayasası’nın değiştirmesini istiyor.
AKP ise sadece kendi ihtiyaçları, hedefleri için Anayasa’da değişiklik getiriyor.
Referanduma sunulan yasa hem şekil hem de içerik bakımından halkın beklentileriyle çelişiyor.
Gerisi laf-ı güzaftır.
AKP’nin oyununun bozulması ve 12 Eylül Anayasası’nın tümüyle değiştirilmesi için tek seçenek, hiç yalana dolana girmeden, türlü bahanelerin ardına saklanmadan doğrudan “hayır” demekten geçiyor.
Dipnotlar:
1. http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2010/05/20100513-1.htm
2. http://www.kararmilletin.com/evetdemekicin40neden/evet-demek-i%C3%A7in-40-neden