Montoneros adlı silahlı peronist örgütün taraftarlarından bir inşaat işçisiydi. Devlet teröristlerince kaçırıldı, işkence gördü. Başından geçenlere dair fazla konuşmamıştı ilerleyen yıllarda. Neden sonra, soykırımın alt rütbelilerini af kapsamında tutan «zorunlu itaat» yasası iptal edilip de yargılamalar yeniden başladığında tanıklık yaptı. Buenos Aires polis teşkilatından işkenceci Miguel Etchecolatz soykırım suçundan ömür boyu hapis aldı, davanın tanıklarından […]
Montoneros adlı silahlı peronist örgütün taraftarlarından bir inşaat işçisiydi. Devlet teröristlerince kaçırıldı, işkence gördü. Başından geçenlere dair fazla konuşmamıştı ilerleyen yıllarda. Neden sonra, soykırımın alt rütbelilerini af kapsamında tutan «zorunlu itaat» yasası iptal edilip de yargılamalar yeniden başladığında tanıklık yaptı.
Buenos Aires polis teşkilatından işkenceci Miguel Etchecolatz soykırım suçundan ömür boyu hapis aldı, davanın tanıklarından Jorge Julio Lopez’den ise haber alınamıyor o günden beri. Demokrasi döneminin ilk kayıp vakasına tanık olan Arjantin, yürüyüş ve mitinglerle tepkisini duyurmaya çalışıyor.
Plata halicinin karşı kıyısındaki Uruguay’ın gündemi de o kadar ferahlatıcı sayılmaz doğrusu. Başkan Tabare Vazquez, savunma bakanından izin almaksızın muhalif siyasetçilerle buluşan kara kuvvetleri komutanı Carlos Diaz’ı görevden aldı, on kadar generale de emekleriye ayrılmaları sinyali gönderdi ama, sular durulmuş değil.
Akaryakıt fiyatlarındaki artışa karşı kamyoncuların başlattığı grev, Şili’deki Salvador Allende hükümetini deviren 11 Eylül darbesinin koşullarını hazırlayan kamyoncu grevine benzetiliyor pek çokları tarafından. Işçi sendikaları konfederasyonu PIN-CNT, demokrasiye sahip çıkmak için, kamyoncuların grevine karşı bir genel grev örgütledi, güç gösterisi olarak. Haberleri okurken, «acaba şu mazot fiyatlarını ayarlayamayan merkez sol hükümet, ekonomik tepkilerden kurtulmak için meseleyi başka yöne çekerek aslında varolmayan bir tehlike mi icad ediyor» diye geçirmediğimi söyleyemem. Ama, en ufak bir ihmali dahi kaldıramayacak bir başlıktan söz ettiğimiz de aşikar.
Tüm bunlara Bolivya’daki askeri hoşnutsuzluk söylentileri ile Küba ve Venezüella’nın zaten gerilimli dengelerini de ilave edince, manzara tamamlanmış oluyor. İyi de tüm bunlar ne anlama geliyor?
Arjantin, Ekvador, Bolivya, Venezüella’daki halk ayaklanmalarının ve bazı seçim zaferlerinin egemen sınıflara geri adım attırdığı, siyasal dengeleri çalışanlardan yana çevirdiği ortada. Ama kapitalizm bu kuşağın en radikal ülkesi Venezüella’da dahi halen yerli yerinde duruyor ve burjuvazi maddi gücünden fazla şey yitirmiş değil.
2005, toplumsal hareketlerin muazzam zaferlerinin sosyalizme prestij kazandırdığı ve egemen sınıfları susmak zorunda bıraktığı bir yıl olmuştu. 2006’da sol esas olarak diplomatik ataklarıyla gündeme gelirken Peru’dan başlayarak sağ kesimler bir dizi mevzi kazandı. Önümüzdeki sene, kutuplaşmış kıtada tayin edici kopuşlara sahne olabilir.