Kuzey İttifakı içinde Türkiye-ABD kanadının truva atı durumundaki Özbek lider Raşit Dostum’un bakanlık paylaşımı nedeniyle hükümeti tanımama tavrı, abilerinin (Türkiye ve ABD) telkinleriyle yatıştırılmış gözüktü. Ancak Afganistan’daki yeni sürecin sancılarının zaman zaman iyice artarak yeni sorunlar yumağı oluşturması beklenen bir seyir olmalıdır. Öte yandan, ABD açısandan asıl büük balık durumundaki Irak’a dönük müdahale zeminin olgunlaştırılma […]
Kuzey İttifakı içinde Türkiye-ABD kanadının truva atı durumundaki Özbek lider Raşit Dostum’un bakanlık paylaşımı nedeniyle hükümeti tanımama tavrı, abilerinin (Türkiye ve ABD) telkinleriyle yatıştırılmış gözüktü. Ancak Afganistan’daki yeni sürecin sancılarının zaman zaman iyice artarak yeni sorunlar yumağı oluşturması beklenen bir seyir olmalıdır. Öte yandan, ABD açısandan asıl büük balık durumundaki Irak’a dönük müdahale zeminin olgunlaştırılma çabaları sürerken, arada Somali, Yemen ve Filipinler’in belirli bölgelerine dönük müdahaleleri yaşanabilecektir.
Ortadoğu açısından en önemli gelişmelerden birisi de, İsrail’in Oslo barış süreci öncesine dönmeyi ve Filistin devleti olasılığını tümden ortadan kaldırmayı hedefleyen politikaları sonucunda yaşanmaktadır. Bu durumun doğal uzantısı ise, Arafat’ın tarihsel konumunun değişmesi olasılığıdır. Buysa Filistin mücadelesinin yepyeni bir kulvara doğru akmasına yolaçacaktır.
Geçtiğimiz günlerde, iç ve dış gelişmelerin doğrudan kesiştiği en önemli hareketlenme ise Kıbrıs sorunu ile ilişkili yaşandı. AB’nin takvimi gereğince potaya giren Kıbrıs’ta ABD’nin bastırmasıyla büyük bir adım atmak zorunda kalan Denktaş ve buna cevap verme durumunda kalan Klerides azınlık stüstüsünün tanındığı iki toplumlu bir çözüme doğru ittirilmekteler. Bu sürecin gerçek bir arayış mı yoksa trübünlere oynanan yönelimler mi olacağını zaman gösterecektir. Ancak belirgin olan gerçek şu ki, Kıbrıs’a ilişkin eski uluslar arası paradigmaların yerini yenilerinin aldığı ve bunun yeni biçimlenişleri zorladığıdır.
AGSP konusunda Türkiye’nin ana ısrarlarından vazgeçmesinin ardından Kıbrıs’ta da -şöyle ya da böyle- bir “çözüm” ufku, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yeni bir düzlem yaratmaya adaydır. En azından ABD bunu zorlamaktadır. Bu yeni düzlem Türkiye’nin AB’ye üye olması veya üyelik potasına girmesi anlamına gelmeyecektir. Sadece Türkiye’nin AB’nin ikinci çemberi içinde yeralacağı “yakın ilişkili ülke” benzeri bir statü içinde yeralmasıdır. Böylelikle bir yandan, Türkiye’nin bölgesindeki uluslararası ilişkilerinde safkan Amerikancı bir görüntüden kurtarılarak daha geniş bir şemsiyeye kavuşturulması amaçlanmaktadır. Diğer yandan ise, AB içindeki Amerikancı cehenin Türkiye’nin manevralarıyla geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin bölgedeki yeni rolüne ilişkin konumlanışı adım adım yerli yerine otururken, ülke içinde de sahte bir istikrar havası yayılmaktadır. Bu sahte istikrar havasının yayılmasında yaşanan muhalefet krizinin etkisi belirleyicidir. Gelişmeler karşısında kendinde başetme gücü görmeyen düzenici-düzendışı muhalefet odakları çözülmeye ve değişmeye uğramaktadır. Bunun en son örneği, tasfiye sürecindeki kamu işçilerinin ana temsilcisi olan Türk-İş, şimdi kendi kazdığı kuyuya düşmektedir. Türk-iş bütünlüklü bir muhalefet cephesinin oluşturulmasını engellemesinin sonuçlarını kendi “etkisizleşme-tasfiye” sürecinde yaşamaktadır.