Halka güvenince imkansız diye bir şeyin olmadığını tarih boyunca çok kez gördük ve yine göreceğiz. 19 Mart’la birlikte ortaya çıkan yeni mücadele zemini ve 1 Mayıs bu açıdan bir manivela etkisi yaratmıştır
Sokağın sesine kulak verdiğimizde ortaya çıkan iradenin “basitçe” bir alan tartışması olmadığını, bunun ötesinde bir politik anlam taşıdığını görmüş olduk.
İktidar günler öncesinden korku iklimi yaratarak, operasyonlar yaparak muhalefeti bastırmaya çalışmışsa da isyan sürecinde yer alan kesimler iradesini Taksim’den yana ortaya koymuştur. Taksim iradesi kendini gün boyu süren eylemlerde göstermiştir.
19 Mart isyanı, karakterini sokakta meşru, militan, kitlesel temelde verilen mücadelelerden almaktadır. 1 Mayıs 2025’te barikatları dayanan, parçalı da olsa sokakta direnişte olanlar isyanın karakterini bir kez daha göstermiştir.
Bu karakter mücadelenin seyri içinde şekillenerek bir 19 Mart süreciyle tezahürünü bulan büyük bir isyana dönüşmüştür. İsyan daha çetin mücadelelere açılacak olan kapıyı aralarken 1 Mayıs 2025 Taksim iradesi direnişin yolunu bir kez daha göstermiştir.
1 Mayıs’la birlikte sınıf kavgasının güçler dengesinde fay hattı kırılmıştır. Direniş kendini kitlesel bir biçimde ortaya koyar ve klasik olan her şey süreç içinde buharlaşırken, faşizme karşı mücadelede de birçok olanak açığa çıkmıştır.
Yasakları tanımama ve hak gasplarına karşı direniş iradesinin, kendisini sokakta ve kitlesel bir militanlıkla ifade ediyor olması isyan sürecinde olan halkın direniş eğilimini diri tutuyor. Bununla birlikte 1 Mayıs gününü düşünecek olursak Taksim iradesini gösteren, aklı, gönlü Taksim’de olan toplumsal muhalefet dinamiklerinin bu zeminde yeşerecek olan bir devrimci inisiyatif merkezine yönelmesinin de yolu açılmıştır. Bu, odaklanmamız ve nakış nakış işlememiz gereken bir devrimci sorumluluktur.
Genel olarak isyan sürecini, özel olarakta 1 Mayıs’ı düşününce eksikleri, yetmezlikleri görerek ve aşarak ilerlemekle birlikte örgütlenecek süreç birçok kazanımı da beraberinde getirecektir. Bu süreçte ortaya çıkan eksiklikler hareketin kolektif kapasitesini, direnişçi özelliğini geliştirecek biçimde ele alabiliriz.
Bu yürüyüşün menzili uzun, süreci ise yenileyicidir. Süreci kavramak, özneyi öncü kılmak, direnişi örgütlemek için kararlı, hedeflerine bağlı ve bu konuda asla geri adım atmayan bir inisiyatifle oluşacak kitle seferberliği, sokak hareketini donatacak tek güçtür. Bu yüzden pusulasını sokağa çevirenlerin politik etki alanının genişletilmesi önemlidir.
Kuşkusuz ortaya çıkan hareket kendinden öncekilerden öğreneceği gibi, 8 Mart’larda Taksim’in sokaklarını eylem alanına çeviren kadın hareketin eylem tecrübesinden de öğrenecek, fakat onunla birbirini aşacak diyalektik bir ilişki içinde gelişecektir. Eylemlerin diyalektik olarak birbirini aşma hali, isyanın içinde gerçekleşen her türlü eylem için geçerlidir.
İsyan sürecinin içinde halka umut olan gençlik yıkıcı ve yaratıcı özelliğiyle tarih sahnesinde yerini almıştır. Liseliler, üniversiteliler, mahallelerden sokağa akan genç işçiler, işsizler yeniden herkesin gözünü çevirdiği, toplumun ateşleyici dinamit fitili olmuştur.
Tüm özgünlükleriyle ve eğilimleriyle birlikte iktidarın karşısında yer almış olan gençlik sokağın sesine kulak vermiş ve tek kurtuluşun direniş olduğunu Beyazıt’ta barikatları yararak, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkarak göstermiştir.
Fakat dikkat edilmesi gereken bir şey vardır. Hareket halinde olan gençlik kitlelerini oy deposu ya da artı bir üye olarak görmek yerine gençliğin en ileri eyleminin önünü açacak ilişkilenme biçimlerine ihtiyaç var. Kaldı ki gençlik kendi karar mekanizmalarını isyan sürecinin içinde hızla kurmuş, hareketin en etkin gücü haline gelmiştir. Yeni/yenileyici dinamik tüm özellikleriyle belirgin hale gelmiştir. Dolayısıyla eğer bu süreç toplumsal muhalefetin inisiyatif merkezini oluşturacak işaretleri veriyorsa bu inisiyatif merkezinin ön cephesinde dövüşen, “yolu açan” gençlik olacaktır.
1 Mayıs’ta halkın gösterdiği irade ile sokak hareketi artık bir adım daha ileride. Fakat yol yürürken derlenip toparlanma hamlelerine de ihtiyaç var. Sürecin politik başarısını, kitlesel direnişin yaratıcılığıyla birlikte örgütlemeyi başarabilirsek sokak hareketi, faşizmin karşısında en güçlü biçimde durmaya devam edecektir. Fakat bu duruş statik bir duruş olmayacaktır. En hareketli haliyle sürekli bir adım daha ileriye gidecek kadar aksiyon halindedir. Değerlendirilmesi gereken bu olanaktır.
İsyan yeni ritimlerle kendini gösterirken, faşizm sokak hareketini bölmeye, dağıtmaya ya da içermeye çalışıyor olsa da, isyan faşizmin saldırılarını aşacak bir yol buluyor. Kavganın devam ettiğini bilerek faşizmin saldırılarını boşa çıkaracak hamleleri üretmek sokağın direniş ekseninde örgütlenmesinden, isyanın süreklilik halinin devamından ve büyütülmesinden geçiyor.
Artık gittikçe çürüyen, hareketi geri çeken statükocu çizgiye neşter vurulmuş, örgütlü muhalefet güçleri hareketin içinde harmanlanmaya, mevzi almaya başlamıştır. Bu mevzi kent lokantasının geri kazanılması mücadelesinden Taksim iradesine uzanan bir mücadele zemininde yeşeriyor.
Halka güvenince imkansız diye bir şeyin olmadığını tarih boyunca çok kez gördük ve yine göreceğiz. 19 Mart’la birlikte ortaya çıkan yeni mücadele zemini ve 1 Mayıs bu açıdan bir manivela etkisi yaratmıştır.
Bu etkiyi iyi kullanmak gerekir. Bu nedenle bir önceki eylemi tecrübeye çevirecek onu bir sonraki eylemle aşacak pratik çizginin örgütleneceği zemin de hazırdır. Bu zemini örgütleyecek olanlar sırtını halkın en ileri eğilimine yaslayıp, ayakları daima yere basarsa, gözlerini de “yukarıya” yani iktidara çevirirse, her gündelik meselenin isyancı potansiyeliyle ve her isyancı potansiyelin ileri öznesiyle örgütlü olarak hareket etme olanağına sahip olurlar. Burada özneye yüklenen anlam en somut haliyle barikatları yıkan gençlik ve mahallesini, meydanları eylem alanına çeviren halktır.
Unutmayalım ki verili örgütlerimiz bu süreçte isyanın içine kök salarsa sürecin örgütü haline gelmeye başlayacak, hızlıca yeşerecek ve büyüyecektir.
“Fırsatlar dünyası” gibi bir süreç karşımızda dururken devrimci çizginin ideolojik-politik-pratik savunusu, faşizme karşı direniş eksenini öne çıkaran, meşru, militan, kitlesel mücadeleye niyeti olanlar için bir çağrı niteliği taşıyan meşale gibi yolumuzu aydınlatmalıdır. Bu meşale 1 Mayıs 2025 sürecinde yakılmış, çizgiyi göstermiştir. Şimdi bu çizgiyi büyütmek çok daha olanaklıdır. Tüm baskılara rağmen insanların yüzünde gülümseme yaratan 1 Mayıs Taksim iradesi rüzgarını arkaya alacak yelkeni açmak için koşullar bizden yana.
Hayat bize tarihe not düşme olanağını sunuyor. Şimdi mesele daha çetin mücadelelere açılan kapıdan içeriye girip girmeme meselesidir. Ama muhtemelen bu bir tercih meselesi değil tüm toplumsal muhalefeti içine çekecek bir fırtına olarak yaşanacaktır. O yüzden kapıdan içeri girmenin tam zamanıdır. Bu toprakların devrimci hareketinde bunu yapabilecek kudret mevcuttur. İsyan bize bunu söylüyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.