“Kadınlar olarak 1 Mayıs’ı emek mücadelemiz ve faşizmin cinsel politikasına karşı mücadeleyle iç içe kazanma azmindeyiz. Emeğimizin, bedenimizin sömürülmesi, işyerinde taciz ve mobbing, evde çocuğa ve aileye hapsedilme, ev içi emeğimizin yok sayılması, yoksullaşma krizini en derinden yaşayan ve emek piyasasında en kolay harcanan özneler olmak gibi gündemlerimizi alanlarda ve çalışmalarımızda kadın kitleleriyle buluşturma ısrarımız devam edecek”
“1 Mayıs 2025’e giderken kadınlar ne düşünüyor?” dosyamız kapsamında Sosyalist Kadın Meclisleri Genel Meclis üyesi Canan Kaplan sorularımızı yanıtladı.
SKM’nin Bahar İsyanı’na dair değerlendirmesi nedir?
19 Mart’ta başlayan isyanın bir adalet ve özgürlük ayaklanması olduğunu düşünüyoruz. Burjuva iktidar ile burjuva muhalefet arasındaki çelişkinin keskinliği, faşist saray rejiminin müstakbel Cumhurbaşkanı adayını saf dışı bırakma hamlesiyle başka bir boyuta evrildi ve bu hamle, artık ezilenlerin CHP’yi de aşan bir şekilde faşist şeflik rejiminin keyfilik ve küstahlığına, adaletsizlik, zalimlik ve zorbalığına karşı bir ayaklanmaya yol açtı. Öncülüğünü gençliğin yaptığı bu ayaklanma, “Sarayı boşalt, geliyoruz” sloganında cisimleştiği gibi, yoksullaşma ve geleceksizlik prangasında boğulan, söz, eylem ve örgütlenme hakkı gasp edilen, kayyım siyasetiyle seçim iradesine el koyulan, bedenleri ve cinsel kimliği Aile yılı politikalarıyla saldırıya uğrayan, keyfi tutuklamalarla özgürlükleri gasp edilen öğrenciler, kadınlar, Aleviler, laikler, demokrat aydınlar, sanatçılar ve gazeteciler, emekçiler ve ezilenlerin gayrı meşru saray iktidarından kurtulma hissi ve talebiyle biçimlendi. Adalet ve özgürlük isteğinin merkezileştiği, korku duvarının yıkıldığı bir ayaklanma oldu. Bu ayaklanmanın Gezi-Haziran ayaklanmasının kitlesel kolektif eylem gücüne ve hafızasına dayandığı da bir gerçek.
Kadınlar ayaklanmada kendi varlıklarının özgün biçimleriyle alanlarda oldu. 2025’in aile yılı ilan edilmesine karşı kendi taleplerini yükseltti, Aile Bakanı’nın, AKP’li ağızların aileyle ilgili sarf ettiği pek çok söze karşı tepkilerini yaratıcı bir yerden dile getirdi. Bir yandan da genç kadınlar kadınca sloganlar ve dövizlerle renkli ve yaratıcı bir varlık gösterdiler. Kadınlar alanda aynı zamanda ilk günlerde öne çıkan ırkçı, cinsiyetçi, homofobik sloganlara doğrudan müdahale etti, Gezi’den kalma “Küfürle değil, inatla diren” sloganlarıyla alandaki kitle bilincinin dönüşümün bir yürütücüsü oldular. Faşist saldırganlığa, şiddete boyun eğmediler, çıplak arama, gözaltında cinsel şiddete karşı güçlü bir kamuoyu yarattılar.
Bu süreçte kadın hareketinin özgün rolü ne olabilir?
2025’in Aile Yılı ilan edilmesiyle kadının kadın olarak var olma haline ve bedenine dönük saldırılar yoğunlaştı. “Normal” doğum dayatmasıyla sezaryenin yasaklanmasının ardından, yakında belki fiili kürtaj yasağının resmileştirilmesi, boşanmaların zorlaştırılması, nafaka hakkının elimizden alınması gibi adımlar da göreceğiz. Hem üçüncü çocuk teşvikiyle aileye daha fazla hapsedilen, hem esnek çalışmayla ucuz iş gücüne dahil edilen, Aile Yılı vesilesiyle yapılan açıklamalarla giderek özneliği görünmezleştirilmeye çalışılacak olan kadınlar, AKP’nin açıklamalarında itiraf ettiği gibi nüfus artış hızı gibi bir beka sorununu çözecek kuluçka makineleri olarak görülmeye başlanacak.
Bu süreçte alanlarda 2025’in Aile Yılı ilan edilmesine karşı ilk günden kendi özne olma halimizi ve kadın olarak varlığımızı koruma yönündeki talepler ve sloganlarımızı genç kadınlar ve lubunyaların enerjisinden ilhamla daha fazla yükseltmeliyiz. Ayrıca kadınlar olarak alanlarda cinsiyetçiliğe ve LGBTİ+ fobiye karşı ideolojik müdahaleyi güçlendirmeli, kadınlar ve lubunyalar için güvenli alanlar yaratma ve hareket olarak kendi varlığımız, kendi taleplerimizle alanlarda olma ısrarını sürdürmeliyiz.
Aynı zamanda polis şiddeti, çıplak arama, gözaltında cinsel şiddete karşı güçlü bir kampanya yürütmek ve bunu gündemde tutmak için tarihten örnekleri öğrenme, şiddete karşı direniş ve öz savunma biçimlerimizi tartışma gibi çalışmalar yapmaya devam etmeliyiz diye düşünüyoruz.
1 Mayıs sürecine dair yaklaşımınız nedir, örgütlenme sürecine dair planlarınız nedir, ne yapılabilir?
Adalet ve özgürlük ayaklanmasının 2025 1 Mayıs’ına geçmiş yıllardan çok daha kitlesel bir şekilde yansıyacağına şüphe yok. Şimdi kazanılması gereken eşik, gençliğin öncülük ettiği politik sıçramalı bir özne halinden, emekçi solun birleşik politik merkez oluşturma çabasına geçmektir. Bu eşiğin kazanılması, saray rejimine karşı yasaklı Taksim 1 Mayıs alanını kazanarak faşist şeflik rejimine bir mevzi daha kaybettirmektir.
Kadınlar olarak 1 Mayıs’ı emek mücadelemiz ve faşizmin cinsel politikasına karşı mücadeleyle iç içe kazanma azmindeyiz. Emeğimizin, bedenimizin sömürülmesi, işyerinde taciz ve mobbing, evde çocuğa ve aileye hapsedilme, ev içi emeğimizin yok sayılması, yoksullaşma krizini en derinden yaşayan ve emek piyasasında en kolay harcanan özneler olmak gibi gündemlerimizi alanlarda ve çalışmalarımızda kadın kitleleriyle buluşturma ısrarımız devam edecek.