Kentin neresinde olursanız olun, her tarafta anlamsız, şekilsiz devasa tabelalar göze çarpıyor. Bu da yetmezmiş gibi, reklam amaçlı bina giydirmeleri de var. Kentin ruhunu çalan bir anlayış tüm dış yüzeyleri işgal etmiş durumda. Üstelik uzun yıllardır buna dur diyen de yok. Ancak, Bartın Belediye Meclisi “Mimari Estetik Komisyonu” kurulmasına karar vermiş. Belki bu komisyon, görsel çevre kirliliğine bir önlem veya çözüm getirir
Şehirlerin kendilerini yansıtan bir ruhu vardır. Önemli olan, bu ruhu korumak ve görünür olmasını sağlamaktır. Sayın M. Rıza Yalçınkaya, Bartın Belediye Başkanlığı’nın ilk döneminde, araç trafiğine kapattığı Hükümet Caddesi’ni yeniden düzenledi. Önce, boya firmalarından aldığı destekle cadde üzerindeki binaların dış cephelerini boyatarak işe başladı. Binaların tarihi özelliklerini bozmadan görünür olmasını sağladı. Sonrasında, cadde taban döşemeleri ile ışıklandırmasını yeniden düzenledi. Sonuç olarak, 29 Aralık 1999’da Hürriyet gazetesinde “Burası Paris değil, Bartın” başlıklı haber yayımlandı. Tarihi Kentler Birliği’nden de bu cadde düzenlemesiyle ödül aldı.
Böyle bir başlangıç, Bartın kent merkezi için kent imarında kente ait bir ruh kazandırılacağının işareti oldu. Ancak devam ettirilemedi.
Şimdi bu caddeye girdiğinizde, devasa reklam tabelaları, bina giydirmeleri ve kent mimarisine uyum sağlamayan bina dış kaplamalarıyla karşılaşıyorsunuz. Peki, ödül alan o cadde nerede? Yerinde yeller esiyor.
Kentin neresinde olursanız olun, her tarafta anlamsız, şekilsiz devasa tabelalar göze çarpıyor. Bu da yetmezmiş gibi, reklam amaçlı bina giydirmeleri de var. Kentin ruhunu çalan bir anlayış tüm dış yüzeyleri işgal etmiş durumda. Üstelik uzun yıllardır buna dur diyen de yok. Ancak, Bartın Belediye Meclisi “Mimari Estetik Komisyonu” kurulmasına karar vermiş. Belki bu komisyon, görsel çevre kirliliğine bir önlem veya çözüm getirir.
Belediyeler, kentin mimari ruhunu bozmayacak esaslara dayalı şekilde uygulanacak tabelalardan gelir de elde edebilir. İşte burada Belediye Meclisi, alacağı kararlarla bu görsel kirliliğin önüne geçebilir ve ayrıca hatırı sayılır bir gelir de sağlayabilir.
İlimizin her ilçesinde çok sayıda ulusal çapta kurumsal zincir market var. Neredeyse her mahallede birden fazla şubesi bulunan bu marketlerde, gıdadan nalburiyeye, kırtasiyeden elektroniğe, zücaciyeden konfeksiyona kadar her ürün satılmakta. Genelde üç harfli olan bu marketlerin yanı sıra, farklı harflerden oluşan ulusal market ve satış yerleri de var. Bu zincir marketlerin devasa tabelaları, camlarındaki büyük reklam yazıları ve ürün afişleri dikkat çekiyor. Bazı müşteriler, bu afişlerin önünde uzun süre vakit geçiriyor. Ulusal marketler merkez ilçede olduğu gibi Amasra, Ulus, Kurucaşile, Kumluca, Abdipaşa, Hasankadı ve Kozcağız gibi ilçe ve beldelerde de bulunuyor. O kadar yaygınlar ki büyük köylerde bile şube açıyorlar.
İlimizde çok sayıda banka da bulunuyor. Hepsinde devasa tabelalar ve ön cephelerinde ürün tanıtım afişleri var. Ayrıca, farklı yerlerde kurdukları tabela ve reklam dolu bankamatik kulübeleri mevcut. Bunun yanı sıra, iletişim, haberleşme, elektronik, mobilya ve dayanıklı tüketim ürünlerine ait küresel ve ulusal markaların satış distribütörleri de devasa tabelalarla faaliyet gösteriyor. Ön camlarındaki tanıtıcı afişler ve elektronik ilan tabelaları da cabası. İlimizin hangi belediyesi olursa olsun, en işlek caddelerindeki iş yerlerinin büyük tabelalarına ve bina giydirmelerine rastlamak mümkün. Ölçü o kadar kaçmış ki bu tür reklamlar artık ciddi bir görüntü kirliliği yaratıyor.
Özellikle ulusal zincir marketlerin insertleri (el ilanları), evlerin önünde, posta kutularında ve sokaklarda rastlanan bir manzara haline geldi. Alışveriş yaparken poşete para ödersiniz ama bu insertler için sizden para istemeden elinize tutuştururlar. Üstelik market çalışanları, onca işleri arasında, bu insertleri kapı kapı dağıtmak zorunda bırakılır. Zincir market çalışanlarının çalışma şartları ve koşulları başlı başına ayrı bir sorgulama konusudur. Ancak bizim konumuz, el ilanı, insert, afiş, elektronik afiş, tabela ve reklam materyalleri.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ve 5281 sayılı kanunun vergi ve harçlarla ilgili maddeleri gereğince, Belediye Meclisi’nce düzenlenecek tarifeye göre alınacak vergi ve harçlar her yıl yeniden belirlenir. Yasa koyucu, alınacak verginin alt ve üst limitlerini belirlemiştir. Belediye Meclisleri de bu limitler içinde kalarak alınacak vergiyi belirler.
Örneğin, dağıtılacak her insert için alınacak verginin alt limiti 0,01 TL, üst limiti ise 0,25 TL’dir. Varsayalım ki ilimizdeki herhangi bir belediyenin meclisi, alınacak vergiyi 0,15 TL olarak belirledi. Herhangi bir üç harfli marketin herhangi bir şubesinde her ay yaklaşık 6 bin insert (her hafta farklı) dağıtıldığını kabul edelim. Sadece bu şubede insert (el ilanı) dağıtım vergisi 900 TL olmaktadır.
Aynı marketin ön cephesinde, 10 günde bir veya haftada bir değişen ürün afişleri de bulunuyor. Bu afişlerin her değişiminde ödenmesi gereken bir vergi var. Afişlerden alınacak verginin metrekare başına alt limiti 0,02 TL, üst limiti ise 0,50 TL’dir. Eğer bu vergi 0,30 TL olarak belirlenirse ve marketin ön cephesinde sürekli değişen afişlerin kapladığı alan 12 metrekare olursa, ayda alınacak afiş vergisi yaklaşık 14,40 TL olacaktır. Ayrıca yıllık olarak alınması gereken devasa tabelaların vergileri de bulunuyor.
Bartın’daki belediyelerden birinden aldığım bilgiye göre, bu tür vergiler genellikle yılda bir kez, en düşük tarife üzerinden alınıyor. Oysa, ülkemizde bazı belediyeler, Belediye Meclisi kararlarıyla, dağıtılan her insertin mühürlenerek veya başka bir yöntemle takip edilmesini sağlıyor ve buradan büyük gelir elde ediyorlar. Ancak izlenimlerime göre, Bartın’daki belediyeler, ulusal marketlerin dağıttığı insertlerden yeterli vergi geliri sağlayamıyor.
İlimizdeki tüm belediyelerin yetki ve sorumluluk sahalarındaki en önemli caddelerdeki iş yerlerinin büyük çoğunluğu (%90) küresel veya ulusal markaların şubeleridir. Dağıtılan insertler, afişler ve tüm tanıtım materyalleri genellikle bu kuruluşlara aittir. Bina giydirmeleri, ışıklı veya elektronik reklam gösterim araçları, afişler ve camları kaplayan reklam görselleri vergiye tabidir. Belediye Meclisi üyeleri, vergi oranlarını belirlerken, bu vergileri ödeyecek olanların küçük esnaf değil, büyük sermaye grupları olduğunu dikkate almalıdır. O nedenle en üst seviyeden oran belirlemeleri önerilir. Böylelikle, en azından görsel çevre kirliliğinin bedeli ödetilmiş olur.
Başta Estetik Komisyonu üyeleri olmak üzere, tüm Belediye Meclisi üyelerinin bu konuda hassasiyet göstermelerini beklerim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.