Cumartesi Anneleri 1039. hafta açıklamalarında 30 yıldır sonuçsuz kalan Murat Yıldız davası için adalet istedi. Cumartesi Anneleri, dava süresince polislere sadece 1 lira 18 kuruş para cezası verildiğini hatırlatırken ailenin diğer hukuki başvurularına da yanıt gelmediğini ifade etti
Cumartesi Anneleri 1039. hafta açıklamalarında 30 yıldır sonuçsuz kalan Murat Yıldız davası için adalet istedi.
Yargının hukukla bağını kestiğini ve sorun çözme yeteneğini kaybettiğini ifade eden Cumartesi Anneleri, yalnızca kayıplar için değil aynı zamanda demokrasi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için de mücadele ettiklerini vurguladı.
19 yaşındaki Murat Yıldız’ın bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaşmış ve bu yüzden polis tarafından aranmaya başlanmış olduğunu söyleyen Cumartesi Anneleri, polislerin Murat Yıldız’ın annesine ‘Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak’ demesi üzerine Yıldız’ın ifadeye gitmiş olduğunu belirtti.
Aradan üç gün geçmesine rağmen Murat Yıldız’dan herhangi bir bilgi alamayan aileye, Murat Yıldız’ın emniyette verdiği ifadesinde silahı İstanbul Kartal’da sakladığını söylediği için, polisler tarafından Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul’a gönderildiği, yolda Murat’ın feribottan denize atlayarak kaçtığı ve tüm aramalara rağmen bulunamadığı söylendi.
Ailenin başvurusu üzerine polislere sadece 1 lira 18 kuruş para cezası verildi. Açılan dava da takipsizlik kararı ile sonuçlanırken takipsizlik kararına yapılan itiraz da reddedildi. Aile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.
Cumartesi Anneleri, kaç yıl geçerse geçsin Murat Yıldız ve tüm kayıplar için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak açıklamalarını bitirdi.
Açıklamanın tamamı ise şu şekilde:
İstanbul kar altındayken, şehrin dört bir yanından geldiğimiz Galatasaray’dayız. Buradayız çünkü güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra haber alamadığımız sevdiklerimize ne olduğunu öğrenemiyoruz.
Devletin bütün kapılarını bize kapattığı, haklarımızın yok sayıldığı, yargının hukukla bağını kestiği ve siyasetin sorun çözme yeteneğini kaybettiği koşullarda, yalnızca kayıplarımız için değil, aynı zamanda demokrasi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için de mücadele ediyoruz.
Biliyoruz ki, güçlü bir demokrasi ve hukukun üstünlüğü sağlanmadan ne kayıplarımıza ulaşabileceğiz ne de cehennemin eşiğine gelen ülkemiz huzur ve barışa kavuşabilecek.
Tam da bu sebeple, 1039. haftamızda, siyasi iktidara barışı, özgürlüğü ve adaleti engelleyen uygulamalarına son verme çağrısında bulunuyoruz. Çatışmacı siyasetin yol açtığı yıkımın en yakın tanıkları olarak, herkesin korkudan uzak, güven içinde ve onurlu bir biçimde yaşayabileceği demokratik bir Türkiye talep ediyoruz.
1039.haftamızda, 30 yıldır hukuk işletilmediği için sonuçsuz kalan Murat Yıldız davası için adalet istiyoruz.
19 yaşındaki Murat Yıldız, İzmir’de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaşmış ve bu yüzden polis tarafından aranmaya başlanmıştı.
Annesi Hanife Yıldız’ı karakola götüren polisler, ‘Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak’ dedi. Bunun üzerine, 23 Şubat 1995 tarihinde, Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte, İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi’ye teslim oldu.
Aradan üç gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince, anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı.
Çelişkili açıklamalar karşısında Hanife Yıldız ısrarını sürdürünce yetkililer, Murat’ın emniyette verdiği ifadesinde silahı İstanbul Kartal’da sakladığını söylediği için, onu polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul’a gönderdiklerini, yolda Murat’ın feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiler.Oğlundan haber alamayan Hanife Yıldız, Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurdu. Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl süren yargılama sonucunda, Murat Yıldız’ın feribottan atladığını gören bir tanık olmamasına rağmen sanık polislerin beyanını esas aldı ve onlara yalnızca “görevi ihmal” suçundan günümüz parasıyla 1 lira 18 kuruş para cezası verdi.
İHD avukatı Gülseren Yoleri, 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak yeniden soruşturma açılmasını talep etti. Açılan soruşturma, iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan itiraz da reddedildi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldı.
Gözaltında kaybedilen kişilerin yaşam hakkından devlet sorumludur. Kamu görevlilerinin gözaltında kayıp olaylarına karıştıklarına dair emareler bulunması halinde, devletin yaşam hakkını ihlal ettiği kabul edilmektedir.
Murat Yıldız’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yürütülen adli süreç, maddi gerçeği açığa çıkarmadı, faillerin cezalandırılmasını sağlamadı. Aksine, Murat’ın yaşam hakkının ihlal edildiği gerçeğinin üzerini örtü.
Kaç yıl geçerse geçsin Murat Yıldız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Sendika.Org