Dün yönetemeyenlerin, bugün hala yönetir konumda olmalarını izliyoruz! Kaybedecek artık hiç bir şeyi kalmamış bir kent halini alan Antakya’nın kalbinde kurulan yeni hayatların mimarı olmak için birbirleriyle yarışır hallerini izliyoruz! Dün susanlar, bugün konuşuyor…
Bugün, 6 Şubat’ın felaketinde yeniden nefes almaya çalışan kadim toprakların Antakya’sı adına konuşacağım bu sayfada, Hatay/Samandağ doğumlu biri olarak, ömrü ve gazetecilik hayatı Antakya’da yeşermiş, büyümüş biri olarak, deprem öncesinde ona dair çok yazan biri olarak, çağrıları cevapsız kalan biri olarak, o gün o çağrıları cevapsız bırakanların bugün sahneden ısrarla inmeyişini izleyen de biri olarak…
Geçen gün, kendi twitter hesabımda da yazdığım gibi;
…yaşamayan anlamaz, anlayamaz… Kadim topraklara evsahipliği yapmış Hatay’ın Antakya’sının o özgür nefesiyle büyümemişler, anlayamaz; ne kadar yıkıldığımızı, ne kadar öldüğümüzü, hala ne kadar büyük bir enkazın içinde olduğumuzu…
Bugün, “Bak koca koca binalar yükseliyor” dedikleri Antakya’da hayatı deprem sonrasında bizler için normalleştirmeye çalışanlara tabi ki tüm kalbimizle teşekkür ediyoruz ama, biz zaten çoooook uzun zamandır kaybediyorduk o “biz” hikayesini, ama hiç konuşmadık! “Yok bir şey” dedik! “Abartmayın” da dedik! Oysa ki abartmalıydık… Konuşmalıydık… Çünkü vardı bir şeyler, ama biz sustuk! Susunca yok olacak sandık, tüm o sorular, sorunlar!
Bir konuda netim, Antakya hususunda…
Kötü yönetildi, bu denli derin bir tarihe sahip bir kent, çok kötü yönetildi…
Mimar bir belediye başkanı seçtik ama, yüzlerce yıllık tarihi olan, ahşap ve taş evlerin dün kokan mahallelerinin taş yolları üzerine asfalt yollar yaptı, hem de Mimarlar Odası’nın gözleri önünde, güpegündüz! O gün de sustuk! Ayağa kalkması gerekenler, sustu! Kentin içindeki, eski Roma’dan kalma bir altyapının üstünü önce camla kapattık, olmadı, onu kaldırıp etrafını demirlerle çevirdik! Restorasyonunu ise beceremedik, ama bu konuda da konuşan çıkmadı! Sustuk! Kirlendi, çöp atılan bir yer haline geldi, yanı başındaki bilgilendirme levhasını bile yerinden söktük, bir daha takmadık! Yok, sorgulanmadı bu da, sustuk! Kentin bir meydanına konulan, Antakya’yı simgeleyen 3 semavi dinin sembollerini “tepki alıyor” diye yerinden kaldırdık! O gün bu kaldırma işlemini yapanları protesto edenlerin, daha sonra yan yana yürüyüşlerine tanıklık ettik, sonunda da hep beraber bir kez daha “sustuk”! Kimse kalkıp da demedi, o bizdik diye! Bu kentin hikayesi depoya kaldırılırken, sustuk! Antakya Cumhuriyet Meydanı’na bakan belediye eski hizmet binasının yıllarca kültürel etkinliklere ev sahipliği yaptığı yeri bir belediye başkanı gelip de makam binası olarak güncelledi ve bizler, yine sustuk! “Sanata zaten yer yok, gidin o makam koltuğunuzu başka bir yere koyun” diyemedik, sustuk! Kentin geleneksel üretim ve yaşam merkezi olan Uzun Çarşı’yı Ankara eliyle modern bir AVM sokağına çevirenleri izlerken, alkışladık, buna da ‘hizmet’ dedik, sustuk! Siyasi nedenlerle Antakya’nın içinden koparılan parçalarla Defne kurulurken, bunu ‘zenginlik’/’büyüme’ sandık, bile isteye yaratılan bu parçalanmışlığı, araya çekilen bu yüksek duvarı hunharca alkışladık, fısıldanan gerçeğe kulaklarımızı bir kez daha tıkadık, sustuk!
Anlayacağınız,
…yönetemedik Antakya’nın
-ne tarihini,
-ne kültürünü,
-ne çok dinli kimliğini,
-ne gastronomik zenginliğini,
-ne de eski Roma’dan bugüne uzanan hikayesini…
Dün yönetemeyenlerin, bugün hala yönetir konumda olmalarını izliyoruz! Kaybedecek artık hiç bir şeyi kalmamış bir kent halini alan Antakya’nın kalbinde kurulan yeni hayatların mimarı olmak için birbirleriyle yarışır hallerini izliyoruz!
Dün susanlar, bugün konuşuyor…
Merak ediyorum…
Madem konuşuyorsunuz, 6 Şubat depremlerinde kaybedilen binlerce insanı için, depreme dayanıksızlığı resmi olarak belgelenmiş/depremde de yıkılmış hastaneleri için, o hastanelerde ölen sağlıkçılar ve hastalar için, cennet vaadetmiş lüks sitelerin mezara dönmüş halleri için, ölen yakınlarını bulamamışlar için, bugün hala mezar yeri bile olmamışlar için, Hatay’ın Cumhuriyet Başsavcısı tarafından Hatay Valiliği’ne 07.02.2024 tarihinde verilen, “Depremde sorumluluğu olan kamu görevlilerinin tespiti ve soruşturulması” talebini aylarca çekmesinde bekletip cevap bile vermeyen Hatay Valiliği ve Valisi için niye sustunuz? Bizler bu konuda yazarken, paylaşırken, niye destek olmadınız, sustunuz?
Adana Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, bu konudaki soruşturma talebine kapı aralamasaydı eğer, ne olacaktı sahi? Susuşlarınızla bastırılan o adalet hiç gelmeseydi, ne olacaktı? Ne hissedecektiniz, bugüne kadar konuşmadığınız için, sustuğunuz için, sormadığınız için, sorgulamadığınız için?
Dünün susanları, bugünün konuşanlarısınız…
Haklısınız,
…birbirimizi çok iyi biliyor ve tanıyoruz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.