Faruk Pekin bu çalkantılı, hatta katastrofik dönemi ele alırken kerteriz noktasını şöyle tespit ediyor: “Eskiden bize taşınan yanlışlar nelerdi, biz hangi yanlışları geleceğe taşıdık? Bunları tarihe, kolektif bilince not düşme anlamında sergilemek istedim”
Sendikal hareketin duayen uzmanlarından Faruk Pekin anılarını kaleme aldı. Faruk Pekin’in anıları “Dedem Koruk Yemiş…” Emekçilerle Yanyana Bir Yaşam adıyla yayımlandı. “Dede koruk yer, torununun dişi kamaşır” eski kuşakların yaptığı yanlış işlerden gelecek kuşaklar da zarar görür anlamında bir söz. Kitabı olurken Faruk Pekin’in bu adı seçmesinin tesadüf olmadığını, anılarını yazarken aynı zamanda bir dönem değerlendirmesi ve muhasebesi yapmak istediğini anlıyorsunuz.
Doğan Özgüden[1] kitaba ilişkin “Gerçek bir 68’liden tarih dersi…” başlıklı yazısında “Sosyalist hareketimizin ve sendikacılığımızın başarıları kadar, işlenmiş hatalarını ve tutarsızlıklarını da bu mücadelelerin içinde aktif yer almış bir halk çocuğunun kaleminden öğrenmek isteyenler için okunası bir kaynak” demiş. Kitap solun ve sendikal hareketin başarıları kadar, hatalarını ve tutarsızlıklarını da ele alıyor. Faruk abi pek çok şapkası yanında kıdemli bir sendika uzmanı. Pekin’in anıları bu yönüyle özel olarak ilgimi çekti.
Robert Kolej Yüksek Okulu (RKYO) Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Faruk Pekin 1968-69’da Robert Kolej Yüksek Okulu’nu bugünkü Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüştüren süreci başlatan Öğrenci Birliği’nin başkanıydı.
1969-1971 arasında ANT dergisinde siyasi yazılar yazdı. Uzun yıllar gazeteci (ANT, Türk Haberler Ajansı) ve sendika uzmanı olarak çalıştı. DİSK’in kurucu sendikaları Lastik-İş ve Maden-İş sendikalarında eğitim uzmanı olarak eğitim seminerlerine katıldı, her iki sendikanın gazetelerinde imzasız yazılar yazdı. 1971’de 6 ay, 1974-76 arasında iki yıldan fazla DİSK’e bağlı Kimya-İş sendikasında eğitim uzmanı olarak görev yaptı. 1978 başından 12 Eylül askeri darbesine kadar DİSK Genel Merkezi’nde Eğitim Dairesi Müdürü ve Koordinasyon Dairesi Müdürü olarak çalıştı.
12 Mart 1971 darbesinden sonra iki yıl, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra DİSK Davası nedeniyle DİSK’lilerle birlikte üç yıl hapis yattı. 1971’de öğrenci hareketleri ve yazıları nedeniyle yargılanırken gelen “genel af” ile hapisten çıktı. 1980’de DİSK bünyesindeki çalışmalarından yargılandı, beraat etti. 1984-1994 arasında DİSK Genel Başkanlığı Başdanışmanı olarak görev yapan Faruk Pekin’in çalışma hayatı ve sendikal haklar üzerine çok sayıda kitabı bulunuyor.
Kitap Faruk Pekin’in yaşamının tüm aşamalarını; öğrenciliğinden, gazeteciliğine, sendikacılığına ve kültür turizmciliğine uzanan uzun soluklu, zorluklarla dolu bir yaşam öyküsünü anlatıyor.. Kitap sadece bir anı kitabı değil, adeta 20. yüzyılın ikinci yarısı Türkiye’sinin bir almanağı niteliğinde.
Faruk Pekin kitapta öğrenci hareketi dönemini, Robert Koleji yıllarını, sendika uzmanlığı deneyimini, gazetecilik günlerini, hapishanelerde geçirdiği günleri, DİSK Davası üstüne anılarını, kültür turizminde deneyimini etraflıca anlatıyor.
Faruk Pekin kıdemli sendika uzmanı kuşağına mensup. Faruk Pekin’in mensup olduğu 1970’ler sendika uzman kuşağı sadece teknik işler yapan bir kuşak değil, politik ve sendikal açıdan yük yüklenen bir kuşak. Sendikal politikalar üzerinde etkili olan bir kuşak.
Sendika uzmanlığı epeyce ilginç bir çalışma alanıdır. Bir yanıyla teknik bir iş olarak görülebilir, öte yandan etki alanı oldukça geniştir. Sendika yayınları, eğitimleri, araştırmaları, toplu iş sözleşmeleri ve örgütlenme çalışmalarıyla bütün bir sendikal mücadelenin temel dinamiklerine dokunur, onlarla iç içe olur. Onları etkiler. Kuşkusuz son kararı sendikaların yetkili kurulları verir ancak özellikle bazı dönemlerde sendika uzmanlığının etki alanı oldukça geniştir. Sendikal hareketin temel yönelimleri üzerinde etkili olurlar. Bir yandan sendikal hareketin kara kutusu gibidirler, kıdemli uzmanlar sendikaların en görkemli başarıları kadar en mahrem yanlarını, cemaziyülevvelini de bilirler.
Faruk Pekin geniş bir zaman dilimine yayılan sendika uzmanlığı deneyiminin çeşitli yönleriyle kitabına yansıtıyor. Kuşkusuz her anı kitabı gibi öznel bir metin. Anı kitaplarının başka türlü olması da beklenemez ama öte yandan bu öznellik içinden dönemin yaşanmışlıklarını, olumlu ve olumsuz deneyimleri de süzüyor. Elbette yazanın içinde biriken sevgi kadar çoğunlukla öfkeyi dışarı vurması da kaçınılmaz oluyor. Okuyucu bakımından karşılaştırma yapabilme olanağı her zaman olmadığından yazanın neye, neden tepki verdiğini anlamak da zorlaşabiliyor. Kimi zaman yazarın kendini merkeze alan bir yaklaşımla sevdiklerine ve kızdıklarına göre aktarılan veya yeniden kurgulanan öykülere de tanıklık edilebiliyor. Pekin’in anılarını okurken heyecanlandığınız da oluyor, şaşırdığınız da hatta kızdığınız da…
Ama tüm bunların Türkiye’nin o büyük çalkantılı döneminin aynası olduğunu düşünüyorsunuz. Türkiye’nin olağanüstü bir değişim ve dönüşüm dönemini, büyük çalkantılar dönemini, zamanın akışının hızlandığı bir dönemi bazen belgesel tadında, bazen yazarın öznel prizmasından kırılmalarla tüm detaylarıyla okuyabiliyorsunuz.
“Dede koruk yer, torununun dişi kamaşır” derler. Geçmişin hatalarının, yanlışlarının ceremesini bugünkü kuşaklar çeker. Tıpkı Marx’ın dediği gibi: “İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar. Tüm göçüp gitmiş kuşakların oluşturduğu gelenek, yaşayanların beyinlerine bir kâbus gibi çöker.”[2]
Kitapta Faruk Pekin, Türkiye’de toplumsal değişimin en kritik dönemi olan 1960-1980 dönemine; sosyalist ve devrimci mücadele ile sendikal mücadelenin görkemli bir kesitine tanıklık ediyor. Faruk Pekin bu çalkantılı, hatta katastrofik dönemi ele alırken kerteriz noktasını şöyle tespit ediyor: “Eskiden bize taşınan yanlışlar nelerdi, biz hangi yanlışları geleceğe taşıdık? Bunları tarihe, kolektif bilince not düşme anlamında sergilemek istedim.”
Kitap sadece kişisel bir anı kitabı değil Türkiye’nin 20. yüzyılın ikinci yarısının siyasal ve sendikal öyküsü aynı zamanda.
Sadece kitap için değil, emekçilerle birlikte harcadığın ömürlük emeğine sağlık Faruk Abi, çok yaşa!
[1] Doğan Özgüden’in kitaba ilişkin yazısı şuradan okunabilir: https://artigercek.com/yazarlar/dogan-ozguden/gercek-bir-68liden-tarih-dersi-330176 (Erişim: 20.01.2025).
[2] Karl Marx, (1852) Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i – Yazılama Yayınevi, İstanbul (Mayıs 2009) s.15.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.