Yeni kaybettiğimiz abimiz, ellerimizde öldü. 15 yıldır verdiğimiz çevre hakkı mücadelesinin bir sonucudur bu olay. Cankurtaran bölgesi özel bir bölgedir. Köyümüzdeki toplumsal huzuru bozacak bir proje köyümüze gelmişti. Bölgemizde çok ciddi orman katliamı yaşanıyor. Yıllardır buna karşı mücadele veriyoruz. Çifteköprü vadisinde 3 tane taş ocağı projesine karşı mücadele ettik ve durdurduk.
Bugün çok yakın tarihte Bolu’da otel yangınında 76 canımızın öldüğü olay ile Reşit abimizin Cankurtaran’ı savunurken öldüğü olayın bir farkı yok. Bolu’da da Çifteköprü’de de bürokrasinin yerine getirmediği görevler sonucunda insanlarımızı kaybettik.
Ben uzun yıllar çevre mücadelesi verdim. Karadeniz birçok bölgesinde jandarma karşımıza çıkarken Çifteköprü’ye jandarma gönderilmedi. Bu can güvenliğimizin alınmaması, yok sayılmamızın üzerine ben hastane önünde acımla bu konuşmayı yaptım. Benim yasım ve acım olduğu bilinerek gözaltına alındım. Olaydan yarım saat sonra hastane önünde köyden gelen insanlara öfke ile durumu anlatıyordum.
Koyuncu nasıl sanık oldu?
Koyuncu’nun ardından avukatları konuştu. Koyuncu’nun avukatı ve aynı zamanda Halkevleri Hukuk Sekreteri Haktan Özkan şunları söyledi:
Müvekkilimiz ne zaman sanık oldu? Bir kimse sürecin içerisinde bulunduğu için sanık olabilir mi? Müvekkilimiz kendisini bu iddianamede sanık olarak böyle buldu. İddia makamı suçun unsurları oluşmasa bile sanık olabilirsiniz diyor.
İddia makamı Hopa’da bir takım olaylar oluyor diyor, bir ihbarcı Hopa Hastanesi’nde cenazesini bekleyen Koyuncu’ya denk geliyor. Dosyaya delil olarak konuluyor. Hopa Emniyet Müdürlüğü tarafından takip edildiğini görüyoruz. Neden müvekkilimiz takip edildi?
Koyuncu 15 yıldır bölgemizdeki maden yatırımlarına HES projelerine karşı mücadele ettiği için sanık sandalyesine oturtulmuştur. Bütün bunları yaparken maden şirketlerinin silahlı saldırısına uğramıştır. Bahsedilen konuşmayı yaparken üzerinde kan var müvekkilin.
Anayasa’da “Herkes sağlıklı bir çevre hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek ve korumak devletin ve vatandaşın görevidir” normu bulunur. Dursun Ali Koyuncu devletin yerine getiremediği anayasanın ona tanıdığı hak çerçevesinde çevre mücadelesinin içerisindedir.
“Ceza alsa infazı bu kadar sürmez, 3 ay tutuklu kaldı”
Özkan’ın ardından konuşan Av. Neslihan Varol şunları söyledi:
Müvekkil ceza alsa infazı bu kadar sürmeyecek bir suça dair 3 aydır tutuklu kaldı. Dosyanın tek delili kimliği belirsiz birinden elde edilen 25 saniyelik bir ses kaydı tutanağı. Bu ses kaydı nasıl verildi biz dosyada göremiyoruz.
Varol’un ardından konuşan Av. Mert Ekinci ise şunları söyledi:
Usulsüz toplanan delillerin dosya kapsamında bulunması dahi usulsüzdür. Savcı Deniz Atakan Ayseven, usulsüz toplanan deliller ile müvekkilin savunma hakkını ihlal etmiştir, suç işlemiştir.
Alelacele müvekkilin tutuklanması için süreç başlatılmıştır. Bu aşamaya kadar yapılan işlemler müvekkil muhakeme etmek değil mahkum etmek için yapılmıştır. Mevcut çevre direnişini baskı altına almaya yöneliktir.
Son olarak konuşan Av. Filiz Orhan ise şunları söyledi:
Müvekkilimiz bugün silah tutukluk yapıp öldürülemediği için sanık sandalyesinde oturabilmektedir. Düşman ceza hukuk açısından değerlendirildiğinde Dursun’un gelecekteki eylemlerinin engellenmesi açısından son derece operasyonel bir süreç işletilmiştir.
Koyuncu ne ile suçlanıyor?
Koyuncu’nun soruşturmaya konu eylemlerinin ilki Reşit Kibar’ın katledilmesinin hemen ardından 3 Eylül 2024 tarihinde Hopa Devlet Hastanesi bahçesinde yaptığı konuşmaydı. Bu konuşmada Borçka Kaymakamı’nın ve Orman İşletme Müdürlüğü yetkililerinin sorumluluğuna ilişkin ifadeleriydi.
Soruşturma konusu ve tutuklama gerekçesi yapılan diğer eylem ise 6 Eylül 2024 tarihinde, Reşit Kibar’ın katledilmesinden üç gün sonra, Borçka Orman İşletme Müdürlüğü önünde yapılan basın açıklamasında Artvin Valisi, Borçka Kaymakamı ve Orman İşletme Müdürü’nün sorumluluğuna, Faruk Çelik’in sürçle ve kamu görelileriyle bağına işaret eden konuşması, orman katliamına izin vermeyeceklerine dair ifadeleriydi. Ayrıca basın açıklaması sırasında Borçka Orman İşletme Müdürlüğü önüne “Katiller Hesap Vereceksiniz” şeklinde yazı yazmış olmasıydı.
Koyuncu’ya bu konuşmaları ve eylemleri nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “kamu görevlisine hakaret”, “görevi yaptırmamak için direnme” ve “kamu malına zarar”la suçlanıyor.
Dursun Ali Koyuncu’nun tutuklanma gerekçesi bu konuşma
Koyuncu Reşit Kibar yaşamını yitirdikten sonra Hopa Devlet Hastanesi önünde bekleyiş sürerken bu konuşmayı yapmıştı. Bu konuşmadan dolayı “kaymakama hakaret” suçlamasıyla tutuklandıhttps://t.co/uD1Clvfqez pic.twitter.com/kmix7c4YRx
— sendika.org (@sendika_org) September 7, 2024
Dursun Ali Koyuncu, Hopa Devlet Hastanesi önündeki konuşmasında şunları söylemişti:
Hopa Karakolu’na gittik. Muhtarımızı bile tehdit ettiler. Muhtarı tehdit etmek nedir ya? Ama olur mu? Onlardan değilse muhtar da muhtar değildir. Suç duyurusunda bulunduk. İnsan gibi dilekçe verdik. Tam 10 tane dilekçe verdik. Yaza yaza elimiz yoruldu. Parayla adam tutmuşlar dedik. İsim verdik: Taylan Güven, Muhammed Ustabaş dedik. Bir tane işlem yapmadılar.
Bugün, o makine olay yerine jandarma güvenliği olmadan nasıl geliyor? Bunun cevabını verebilir misin bana? Kaymakamlık nasıl jandarma koruması olmadan gönderiyor? Çünkü Faruk Çelik Kameni Restoran’da topladı Bünyamin Merttürk’ü ve Eşref Merttürk’ü, Ticaret Odası Başkanı, yanına topladı. Orman Bölge Müdürünü arıyor Çelik, diyor ki ‘Müdürüm, niye Yunus Merttürk’ü bekletiyorsun?’ Diyoruz ki Artvin Orman Bölge Müdürü rüşvet teklif etti. Valiliğe suç duyurusunda bulunuyoruz, CİMER’e yazıyoruz; takipsizlik kararı veriliyor. Savcının kendisine söyledim ben. Savcı oturdu masaya, bana ‘Sen kimsin?’ diyor. Üsluba bakar mısın? O zaman beni niye çağırdın diye soruyorum.
Sendika.Org