Mor Çatı’ya ulaşan kadınların deneyimleri, şiddetten uzaklaşma mücadelelerinin önemli duraklarından olan aile mahkemelerinin, bu mücadeleleri zorlaştıran hatta bazen engelleyen pratiklerini ortaya koyuyor. Mor Çatı; kadınların deneyimlerinin yanı sıra Mor Çatı gönüllüsü avukatların deneyimlerine dayanarak hazırladıkları raporda bu sorunları bir araya getirdi
Mor Çatı, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Aile Mahkemeleri” başlıklı raporunu örnek davalarla ve yaşanmış örneklerle birlikte yayımladı. Akademisyen Selime Büyükgöze’nin yayına hazırladığı raporu, Cemre Baytok, Elif Ege yazdı.
Mor Çatı yeni raporu şöyle duyurdu:
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı olarak 1990’lardan beri erkek şiddetine karşı kadınlarla dayanışma kurarken kadınların deneyimlerinden, şiddetle mücadelenin nasıl olması gerektiğini de öğreniyoruz. Şiddetten kurtulmak ve şiddetten uzak bir yaşam kurmak için hukuki düzenlemeler her zaman en önemli mekanizmalardan olageldi. Yılların mücadelesiyle kanun ve yönetmeliklere kadınların lehine düzenlemeler eklendi, fakat yeterli olmadığı gibi hukukun ve hakların cinsiyet eşitliğini gözeterek yapılandırılması halen tartışma konusu. Diğer yandan hukukun uygulanmasında kadınlar aleyhine sorunlarla gündelik olarak karşılaşıyoruz. Bu rapor, kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadelede, başta 6284 sayılı Kanun olmak üzere, önleyici tedbirler ve boşanma sürecinden mesul olan aile mahkemelerinin ve kanun itibariyle yetkili diğer uygulayıcıların kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerini zorlaştıran hatta kimi zaman engelleyen pratiklerine değinmek üzere hazırlandı. Bu raporda Mor Çatı’da dayanışma kurduğumuz kadınların deneyimleri temel dayanağımızı oluştururken Mor Çatı gönüllüsü avukatlarla yaptığımız odak grup toplantılarında edindiğimiz bilgiler ve Mor Çatı’daki sosyal çalışmacıların deneyimleri bize kaynaklık etti. Erkek şiddetiyle mücadelede kadınların şiddetten korunmasının ön koşulu olarak haklarına erişebilmesinin ve hukuk uygulamalarının kadınlar lehine düzelmesinin gerekliliğine işaret ederek sizlerle paylaşıyoruz.
Raporun “6284 Sayılı Kanun’un Uygulanmasında Aile Mahkemelerinin Rolü ve İhlaller” başlığında tedbir kararlarına erişim, tedbir kararlarının süresi, tedbir kararlarının niteliği ve tedbir kararlarının uygulanması üzerine yaşanmış örneklerle bilgiler verildi.
Burada “6284 Sayılı Kanun, kadınların şiddetten uzaklaşabilmesi ve korunabilmesine dair tedbirleri düzenler. Kanuna göre aile mahkemeleri koruyucu ve önleyici tedbirleri vermekle yükümlüdür. Bu tedbirler, şiddete maruz kalan kadınları ve çocuklarını şiddete karşı korumaya yönelik olarak verilecek ekonomik, sosyal ve psikolojik destekler, kreş desteği, işyeri değiştirilmesi, sığınak desteği, aile konutu şerhi gibi koruyucu destekleri ve şiddeti önlemeye yönelik olarak şiddet uygulayana karşı verilecek uzaklaştırma, yaklaşmama, her türlü iletişimin yasaklanması gibi önleyici tedbirleri içerir. Bu kanun, şiddetle mücadeleye dair bütünlüklü bir çerçeve sunmakla birlikte uygulanması cinsiyet eşitlikçi yaklaşıma temelden bağlıdır. Kadına yönelik şiddeti cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak görmeyen, şiddetin kadınlar üzerindeki etkisinden bihaber yaklaşım ile kanunu uygulamak da mümkün değildir. Türkiye’de devletin cinsiyet eşitliğini tesis etme görevini yerine getirmemesinin ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair siyasi irade eksikliğinin bir sonucu olarak 6284 sayılı Kanun uygulamasında sorunlarla ilk günden bu yana karşılaşıyoruz. Özellikle son yıllarda, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararında cisimleşen cinsiyet eşitliği karşıtı yaklaşımların bir sonucu olarak uygulama sorunları da derinleşmiş durumda” denildi.
Raporun “Boşanma Davalarında Aile Mahkemelerinde Yaşanan İhlaller” başlığında kadınların davayı açmadan önce yaşadığı zorluklar, boşanma davaları süresince tedbir kararlarındaki sorunlar, boşanmada kusurun cinsiyetçi uygulaması ve boşanma davaları sonunda hak kayıpları üzerine yine yaşanmış örneklerle bilgiler verilirken Yargıtay kararlarına, çeşitli yazılara ve Kadın Dayanışma Vakfı tarafından hazırlanan Yoksulluk Nafakası İzleme Raporu’na da atıflar yapıldı.
Burada “Boşanma davalarının uzun sürmesi, şiddete maruz kalan kadınlar için zorluk oluşturmaktadır. Şiddet ortamından uzaklaşarak bağımsız bir hayat kurmak için adım atabilen kadınlar, toplumsal eşitsizlikler de göz önünde tutulursa, en fazla desteğe ihtiyaç duydukları dönem olan boşanma davası sürecinde hem ekonomik hem de sosyal desteklere erişebilmelilerdir” denildi.
Raporun “Aile Mahkemelerinde Kadına Yönelik Şiddetin Çocuklara Etkisi” başlığında “Şiddetle mücadelede bütüncül bir yaklaşımın olmaması, kadınların ve çocukların güvenliğini tehdit eden riskler yaratmaktadır. Çocukların yaşadığı şiddet ise çoğu zaman görünmez kalmakta ve dikkate alınmamaktadır” denildi.
Raporun son başlığı olan “Adalete Erişim ve Aile Mahkemeleri” başlığında ise “Kadınların adalete erişimini güçlendirmek için nitelikli, kapsamlı ve şiddete maruz kalan kadınların ihtiyaçlarına duyarlı bir hukuki destek mekanizmasının oluşturulması elzemdir” denildi.
Sendika.Org