Altınoluk Kadın Dayanışması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, gericiliği, sömürüyü, baskıcı zihniyeti, taciz ve tecavüzleri, kadın cinayetlerini ve çocuk istismarlarını protesto etti
Altınoluk Cumhuriyet Meydanı’nda 14 Ekim’de bir araya gelen Altınoluk Kadın Dayanışması öfke ve isyanlarına kadın emeğinin inceliğini, özenini de katarak tiyatral bir gösteri eşliğinde seslerini duyurdu. Altınoluk Kadın Dayanışması “Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, gericiliğe, baskıya, sömürüye, şiddete, kadın katliamlarına ve çocuk taciz ve tecavüzlerine hayır demek için” diyerek yaptıkları çağrı ile kadın cinayetleri, çocuk istismarları karşısında cezasızlık ve yayın yasaklarından, iktidarın yanlış politikalarından, erkek şiddetinden, İstanbul Sözleşmesi’nden, gerçek adaletten bahsetti.
Hatice Doğan ve Sündüz Yaşar Biga’nın birlikte okudukları basın açıklamasında şunlar söylendi:
Cezasızlık politikasının kadınları yaşamdan kopardığını her gün görmekteyiz. İktidarın cezasızlık politikaları failleri cesaretlendirmektedir. Uyuşturucu, alkol, psikolojik sorunlar erkek şiddetinin bir bahanesi olamaz. Şiddetin temelinde sistematik uygulanan cezasızlık politikası yatmaktadır.
Cezasızlık politikasına değinirken, kadın ve çocuk kayıp haberlerinde yayın yasaklarıyla kayıp ve katliamların üstünün örtüldüğünü belirtip şöyle devam ettiler:
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığı bu ülkede her gün, kadın cinayeti, çocuk istismarı, taciz ve tecavüz yaşanıyor. Eşitsizlikleri besleyen, sessiz kalan, yüzleşmeyen bir siyasi iklimde, şiddet kendini sürekli yeniden üretir. Kadınların yaşam hakkını kullanmak istemeleri karşısında maruz kaldıkları şiddete artık tahammülümüz kalmamıştır.
Sonra, Canan Koçak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun hakkında bilgi aktardı.
Konuşmaların yanı sıra basın açıklamasının en can alıcı bölümü hazırladıkları tiyatral gösteri oldu. Üzerlerinde, öldürülen Narin Güran, Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Gülistan Doku, İkbal Uzuner, Ayşenur Halil, Güldünya, Buse Çelik’in isim ve fotoğraflarının olduğu dövizlerle teker teker sahneye gelerek kısa ölüm biçimlerini anlatan kadınlar izleyenler üzerinde büyük bir etki bırakırken, konuşmalar, şiirler ve ağıtlarla yaşanan acıları bir kez daha ortaya koydular.
Basın açıklamasının devamında şunlar söylendi:
Ülkede kadın katliamı var! Bu ülkede hiçbir kadın ve çocuk güvende değil! Kadınların haklarına yönelik saldırıların pervasızlaştığı; aileyi koruma kisvesi altında kadınları eve kapatan, haklarından yoksun kılan, açık açık kadınları erkeklere biat etmeye zorlayan politikaların yayıldığı şu dönemde, bütün faillerden hesap sormaya, bu kadın düşmanı politikalarınızı ve eril adalet mekanizmanızı yok edene kadar meydanlarda olmaya, sesimizi yükseltmeye, birbirimizi savunmaya, dayanışmaya devam edeceğimizi bilmenizi istiyoruz.
Güvensizlik ve kadın haklarına yönelik saldırılardan bahsederken dayanışma ve mücadeleye devam edeceklerini belirterek basın açıklamasını bitirdiler.
Eylem boyunca sık sık “Kadın, yaşam, özgürlük”, “Jin, jiyan, azadi”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “İstanbul sözleşmesi yaşatır”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı.
Sendika.Org