19. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, Mersin’de devam ediyor. “Şiddet sarmalında gazetecilik” üzerine gazeteci Fatoş Sarıkaya’nın moderatörlüğünde yönetmen ve gazeteci Diren Keser’in “Haberin Ardındakiler” belgeseli izlenip söyleşi düzenlendi
19. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, dün (17 Ekim) saat 18.30’da Mersin’de Yenişehir Belediyesi Akademi Salonunda film gösterimi ve konserle açılışını yaptı.
Festival kapsamında bugün (18 Ekim) saat 19.15’te “Şiddet sarmalında gazetecilik” üzerine gazeteci ve yönetmen Diren Keser ile Haçova Kültür Derneği’nde söyleşi düzenlendi.
Söyleşiden önce saat 18.30’da bir araya gelenler Diren Keser’in “Haberin Ardındakiler” isimli belgeselini izledi.
Gazeteci Diren Keser’in yönetmenliğini yaptığı belgeselin gösterimi, gazeteci Fatoş Sarıkaya’nın moderatörlüğünü yaptığı, Diren Keser ile belgeselin sanat yönetmeni Atilla Güney’in konuk olduğu söyleşiyle devam etti. Sarıkaya, söyleşi öncesinde gazetecilerin yaşadığı sorunlara dikkat çeken kısa bir aktarımda bulundu.
Söyleşide ilk olarak söz alan Keser, Haberin Ardındakiler belgeseliyle gazeteciliğe ayna tutmaya çalıştıklarını belirtti. Hakikatin peşinden koşan gazetecilerin bu ülkenin aydınlık yüzü olduğunu söyleyen Keser, “Bir avuç gazeteci yel değirmenlerine karşı mücadele ediyor. Bu belgeselde gördüğünüz gazeteciler ve daha birçoğu bu süreçleri yaşıyor. Şiddet her yerde gazeteciyi buluyor. Bir eylem takip ettiğiniz anda ilk olarak gazeteciye müdahale ediyor çünkü oradaki şiddetin görünmesinin engellenmesi gerekiyor. Gazeteciler popüler değilse tek başına mücadele ediyor. Bazen birkaç gün cezaevine giren gazeteciler için canlı yayınlar açılıyor ama yıllardır cezaevinde olan gazeteciler için bir şey yapılmıyor” diye konuştu.
Ardından söz alan Atilla Güney, belgeselin çekim sürecinde beraber çalıştıkları Ulfiye Özcan’ın da gözaltına alınarak tutuklandığını anımsatarak sözlerine başladı. Çektikleri 2 projenin ardından yeni projeler için yatırımcı bulamadıklarını söyleyen Güney, belgesellerin kurgu ve montaj aşamasında da sansüre maruz kaldıklarını dile getirdi. 3’ncü olarak sağlıkçılara yönelik bir belgesel yapmayı düşündüklerini söyleyen Güney, henüz bunu karşılayacak bir kurumun bulunamadığına da işaret etti. Güney, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bizim Kürt gazetecilerin korkunç bir teknoloji kullanımı var. Yokluk mücadeleyi doğurur derler ya. Nerdeyse yoktan yaratmışlar. İnterneti, yazılım sistemlerini, habercilik alanında kullanılan dijital her şeyi çok iyi kullanıyorlar. Sürekli sokaktalar. Halkla iç içeler. İşte benim kafamdaki gazetecilik böyle bir şey.
Yerel haber kurumlarında ve gazetecilere yemek ve ulaşım desteği verilmediğini söyleyen Güney, genelde ise muhabirine bir asgari ücreti vermekten imtina eden patronların olduğunu söyledi. Yerellerdeki Gazeteciler Cemiyeti’nin devletin merkezi yönetiminin taşra teşkilatlarına dönüştüğüne şahitlik ettiğine dikkat çeken Güney, Barış Akademisyeni olarak imza attığında kendisini hedef gösteren bir haber kurumunun şimdilerde gazeteciler cemiyetinin başına geçtiğine de işaret etti. Güney, “Taşraya doğru gittikçe kadın gazeteci göremiyorsunuz. Birkaç tane direngen kent dışında birçok kentte kadın gazeteci yok. Ben buna da şahitlik ettim” dedi.
Söyleşi, Sarıkaya’nın İFF adına Keser’e palaket takdim etmesiyle sona erdi.
İlgili haber:
Sendika.Org