2001 yılında ilk kez hayata geçirilen ve 2016 yılında zorunlu hale getirilen bireysel emeklilik sistemi ile 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu mevcut emeklilik sisteminin aşındırılması yönünde atılan adımlardı. Şimdi Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi ile bu süreç noktalanmak istenmektedir
Kıdem tazminatı ve sosyal güvenliğin kamusal niteliğinden arındırılması, Türkiye sermayesinin ve dolaylı olarak onun destekçisi siyasi iktidarın yıllardır hedefindeki iki temel konudur. Kıdem tazminatının fona devri tartışması AKP iktidarları dönemlerinde TOBB, TÜSİAD ve TİSK tarafından defalarca gündeme getirildi. Şimdi yeni popüler tartışma konusu ise “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” olarak gündeme gelmiş durumda.
Hem 12. Kalkınma Planı’nda hem de onunla uyumlu Orta Vadeli Program’da Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi açık bir şekilde ifade edilse de esasında bu tartışmanın evveliyatı Berat Albayrak dönemine uzanmaktadır.
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin devreye sokulması ve kıdem tazminatının da bu sisteme entegre etme girişimi yeni değildir. 11. Kalkınma Planı’nda yer alan ve 2020 yılında “Yeni Ekonomik Program” adı altında dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanmış ve 2022 yılında hayata geçirilmesi hedeflenmişti. O dönem bu tartışma sermaye programında; “kişilerin emeklilik gelirlerinin artırılmasını teminen kamu emeklilik sistemi dışındaki diğer emeklilik sistemlerine katılım teşvik edilecektir” ifadesi ile yer alıyordu. Orta Vadeli Program içerisinde de Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi şu şekilde ifade edilmektedir; “Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) işverenlerin de katkısı ile ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği tamamlayıcı emeklilik sistemi kurulacaktır.”
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi tıpkı Bireysel Emeklilik Sistemi gibi bir emeklilik sistemi değildir. Bireysel Emeklilik Sistemi daha çok bireysel tasarruf sistemi iken Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin yeniden yapılanmış versiyonu ve ikinci bir özel emeklilik sistemidir. Lakin bu sistemde ikinci emeklilik müjdesi denilen şey ise kıdem tazminatı hakkının mevcut haline son verilerek kaldırılmasıdır. Bu durumda mevcut kıdem hakkı ortadan kaldırılarak, işçilere emekli olduklarında aylık ödeme şeklinde yapılacaktır. Bu şekilde hem sosyal güvenlik sisteminin finansman yükü hafifletilecek hem de AKP’nin sürekli olarak bir yük olarak gördüğü emekli aylığı ödemelerindeki kamu hassasiyeti sermaye lehine ortadan kaldırılacaktır.
Bir başka deyişle Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi ile kıdem tazminatı; işçinin işten ayrıldığında her bir yıl çalışma karşılığına denk gelen toplu ödeme şeklinde olmayacak, işçilere emekli olduklarında toplu ödeme olarak sistemde biriken paranın sadece yüzde 25’i ödenecek, geri kalan kısmı ise aylık olarak ödenecektir. Yani kıdem tazminatı hakkı arkadan dolaşılarak ortadan kaldırılacaktır.
İşçiler bu sistemde emeklilik dışında kıdem tazminatını alabilmeleri; ev almaları, evlenmeleri veya uzun süre hastanede tedavi gerektiren bir hastalığa yakalanmaları halinde mümkün olacaktır. Geçmişte Güney Kore modeli olarak da adlandırılan sistemin özü bu şekildedir. Orta Vadeli Program’ın finansal istikrar ve kamu maliyesi başlıkları altında yer alan bu ifadeler ile hedeflenen, işçilerin kıdem tazminatının gasp edilmesi ve emeklilik hakkının adım adım piyasalaştırılması girişimidir.
AKP iktidarı, IMF ve Dünya Bankası’nın Türkiye’ye uzun yıllar boyunca dayattığı mevcut emeklilik sisteminin değiştirilmesi sürecini harfiyen uygulamaya devam etmiştir. İktidar bugüne kadar attığı adımların son evresine gelmiş durumdadır. Bahsi geçen Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin kurumsal hale gelmesi ile bu süreç tamamlanmış olacaktır. 2001 yılında ilk kez hayata geçirilen ve 2016 yılında zorunlu hale getirilen bireysel emeklilik sistemi ile 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu mevcut emeklilik sisteminin aşındırılması yönünde atılan adımlardı. Şimdi Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi ile bu süreç noktalanmak istenmektedir.
Öte yandan mevcut emeklilik sistemi ve emekliler ile ilgili tek tartışma sadece Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi ile ibaret değil. Yine 12. Kalkınma Planı’nda yer alan; “kişilerin daha çok istihdamda kalmasını teşvik eden, hakkaniyeti ve aktüeryal dengeyi önceleyen düzenlemeler hayata geçirilerek sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliği güçlendirilecektir” ifadesinin temel anlamı özellikle kademeli emeklilik hayali kuran çalışanlara peşinen kırmızı kart gösterilmesidir.
“Sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla emeklilik kriterlerinin belirlenmesinde doğuşta beklenen yaşam süresi artışı ile uyumlu otomatik ayarlama mekanizmalarına ilişkin çalışmalar yapılacaktır” ifadesi ile de amaçlanan emeklilik yaşının ilerleyen dönemde daha fazla yükseltilmesi, yani işgücü içerisinde emeklilik çağında olan ve daha fazla ucuz işgücü olarak görülen milyonların zorla işgücü piyasasına sürülmesidir.
Bu durumda emekliler, emeklilik hayali kuran emekçiler; bizzat sermayenin baskısı ve tehdidi altında yeni dönemin ruhuna uygun bir şekilde düşük ücretlerle, güvenceden yoksun bir şekilde zorla çalıştırılacaktır. İşte bu nedenle yeni dönemde emekli hakları mücadelesi aynı zamanda işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası olarak örgütlenmelidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.