“İktidar bu ormanlardaki köpek nüfusunu bahane ederek kentteki bütün köpekleri toplamayı, piyasalaşmış, ‘temiz’ kentler kurmayı düşünmektedir. Onların istedikleri hayvanların refahı değil, zenginlerin ‘elit’ kentlerini kurmak”
“Katliam yasası ile ne hedefleniyor? Mücadele nasıl ilerleyecek?” dosyamız kapsamında sıradaki söyleşimiz veteriner hekim Mustafa Tepret ile.
İktidarın bu yasa ile sadece sokakta yaşayan canlıları yok etmiş olmadığını belirten Tepret yasa ile toplumsal barışın da tehdit edildiğini ifade etti. Yasa ile köpeklerin barınaklarda yaşatılmasının gündeme gelmesine dair konuşan Tepret, mevcut barınaklarda köpeklerin “agresif” olmaları gibi nedenler öne sürülerek öldürüleceğini söylerken şehirden uzak barınakların ise denetime açık olmadığını vurguladı. İktidarın ve sermayenin isteğinin hayvan refahı olmadığını söyleyen Tepret “İktidar ormanlardaki köpek nüfusunu bahane ederek kentteki bütün köpekleri toplamayı, piyasalaşmış, ‘temiz’ kentler kurmayı düşünmektedir” dedi.
Sokak köpekleri neden iktidarın hedefi oldu, iktidar bu kanunla ne hedefliyor?
Sokak köpekleri iktidarın hedefi mi, yoksa başka hedeflerinin aracı mı, tam olarak bir şey söylemek zor fakat iktidar bu süreci sürdürürken erken seçim tartışmaları gündemdeydi ve ülkenin dört bir yanında çevre katliamları devam etmekteydi. Bu kanun bugüne kadar önemsenmemiş, ormanlara fırlatılıp atılmış köpeklerin el altından yok edilmesinin ilk ayağını oluşturuyor. İktidar bununla sadece sokakta yaşayan bir canlıyı yok etmiş olmuyor, toplumsal barışı, insanların iyi olandan yana olan umutlarını yok ediyor. Bu çok yönlü bir siyasetin bir parçası hayvan severleri zengin, halktan kopuk kesimler olarak lanse ederken kendilerini halkın yanında göstermeye çalışıyorlar. Halkın yoksul kesimlerini sokakta köpek katleden cepheye çekmeye çalışmak toplumsal barışın yok edilmesinin ilk ayağını oluşturacak. Bunun bir benzerini göçmen siyasetinde de gözlemledik. Yasa daha çıkmadan toplumsal nefretin nasıl yükseldiğini basına yansıyan hayvan cinayetlerinde gördük. Toplumsal barış sadece insanlar arasında kurulmaz, insanın kendinden olmayana nasıl davrandığı üzerinden de kurulur. Bir çocuğun hayvanlara karşı davranışı daha sonraki yaşamında insanlarla kurduğu ilişkiyi belirler. Dolayısıyla bu yasa sadece sokak köpekleriyle ilgili değil toplumsal barışın yok edilip nefret kültürünün ülkeye yayılmasının bir ayağını oluşturuyor.
Bu süreçte en çok tartışılan gündemlerden biri de barınaklar oldu. Barınakların durumu hakkında ne söyleyebilirsiniz? Barınaklar bu konuda doğru bir başlangıç noktası mı? İşlevli olabilir mi, olabilmesi ne yapılmalı?
Barınaklar mevcut koşulları itibariyle dahi yetersiz eğer ki bu yasa uygulanmaya başlarsa köpeklerin yaşayabilecekleri bir barınak olmadığından, köpeklerin ‘agresif’, ‘tehlikeli’ olması gibi nedenlerle öldürüldüğüne şahit olacağız. Diğer taraftan bazı belediyelerin İstanbul’da Kuzey Ormanları sahasında barınaklar yapmaya başladığını duyuyoruz. Zaten yıllardır 3.köprü, 3. havalimanı, taş ocakları, Kuzey Marmara Otoyolu ile paramparça edilmiş orman sahalarının barınaklarla şehirleştirilmesinin aracı haline gelmesinden korkuyoruz. Ayrıca kentten uzakta bu barınaklarının denetlenmesi çok zor olacaktır.
Veteriner hekimlerin bu konuda sunduğu çözüm ne? İktidar ve belediyeler bu konuda veteriner hekimlerle nasıl bir ilişki kurmalı, nasıl bir istihdam ve yatırım politikası izlemeli?
Veteriner hekimler ne yazık ki yeterince örgütlü bir baskı kurup alternatif bir politikayı topluma duyuramadı. Türk Veteriner Hekimler Birliğinin konuşması, komisyonda defalarca engellendi. Ortaya konulan çözüm aslında çok basit, özel veteriner klinikleri belediyeler ile birlikte ortak bir protokol hazırlayarak yaygın bir kısırlaştırma seferberliğine başlanılmalı. Kent içinde yaşayan köpekler halkla uyum içerisinde yaşıyor. Bu konuda ortaya konan köpeklerin ‘vahşi’ ‘zararlı’ olduğu intibası gerçeklik taşımıyor. Fakat yıllardan beri özellikle orman alanlarına terk edilen köpekler sosyalleşmedikleri ve aç kaldıklarından saldırganlaşabilirler. Bu köpeklerin toplanıp rehabilite edilip sahiplendirilmesi ya da kentteki uygun yerlere bırakılabileceğini söyledik. İktidar bu ormanlardaki köpek nüfusunu bahane ederek kentteki bütün köpekleri toplamayı, piyasalaşmış, ‘temiz’ kentler kurmayı düşünmektedir. Onların istedikleri hayvanların refahı değil, zenginlerin ‘elit’ kentlerini kurmak.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve Veteriner Hekim Odaları sokak hayvanlarının veteriner hekimlerce öldürülmesinin etik, insani ve vicdani bulmadığını ve hayvanları öldürmeyeceklerini açıkladı. Bundan sonraki mücadele sürecinde bizi nasıl gündemler bekliyor. Veteriner hekimler ve meslek odaları bu konuda ne yapmalı, nasıl yapmalı?
Bu noktadan sonra halkla belediyeler ne yazık ki karşı karşıya gelecek. Bazı belediyeler köpekleri toplamayacaklarını söylediler fakat yasal yaptırımlara karşı ne yapacakları netleşmediğinden halkın kafasında soru işaretleri devam ediyor. Bundan sonra bize düşen mahallelerde örgütlenip hayvanlarımızı vermemek ve mücadeleyi büyütmek olacaktır. Bu noktada kurulan haberleşme ağları, alternatif medyanın desteği oldukça önemlidir. Veteriner hekimler ayrıca örgütlenip alternatif politikaların, hayvan refahını önceleyen politikaların varlığını savunup yaygınlaştırmalıdır.