Korku imparatorluğu içinde iktidar kuvveti, kuvvet gücü, güç otoriteyi, otorite de şiddeti doğurmaktadır. Başıboş köpek kavramı bu sürece tam da uyan bir niteliktedir. Başıboş köpek, toplumun köpekler üzerinden kutuplaştırılması içinde kullanışlı bir aparat rolü üstleniyor. Buradan sokakların güvenliğini bozan tek etmen olarak köpeklerin gösterilmesi ve hatta burada durmayarak terörist ilan edilmesinin kapısı aralanıyor, sokakta yaşayan köpekler güvenlik sorunu olarak pazarlanıyor
Bu yazı dizimizi sokakta yaşayan hayvanları tanımlamak için kullandığımız bazı kavramların içeriklerini, gerçekte ne olduklarını ama ne hale getirildiklerini deşifre etmeye ayırdık.
Kelimeler, kavramlar, kuramlar gerçeği ortaya çıkarmanın da gerçeğin üstünü örtmenin de aracı olabiliyor. Aynı özgürleşmenin ve köleleşmenin aracı olabildikleri gibi.
Bir yerde bir kavramın kullanılıyor olması, orada o kavrama uygun düşen bir gerçeklik olduğu anlamına gelmez. Şüphesiz bunun tersi de geçerlidir. Bir yerde bir kavramın yokluğu, orada o kavrama uygun düşen somut bir gerçekliğin olmadığı, öyle bir sürecin yaşanmadığı anlamına gelmez. Kavram son tahlilde bakış demekse, kimin nereye, nereden baktığı önemlidir. Fakat asıl belirleyici olan nereye bakıldığı değil, nereden bakıldığıdır. Kavramların bilincimizi köleleştirmesine izin vermemek bizim irademizi aşan bir şey değildir. İnsana, doğaya ve hayvanlara yaşanabilecek onurlu bir dünya düzeni kurmak, bilincimizi özgürleştirmeyle başlayacaktır.[1]
Günümüzde iktidarlar toplumları sanal gerçeklikle eğitiyor ve algıyı kendi tarafına çekiyor. Amaç eleştirel düşünceyi kökten kazımak. Eleştirel düşünce üzerine kurduğumuz bu yazı dizimiz de “Neden?” sorusunu öne çıkarmaya çalışacağız. Biliyoruz ki neden sorusuna verilecek cevaplar, tek tipleşen düşüncenin de zincirlerinin kırılmasına yardımcı olacaktır.
Bu kısa girişten sonra, sokakta yaşayan hayvanlar ve kavram ilişkisini tek tek incelemeye geçebiliriz
Bir kere biyolojik bir sınıflandırma olarak sokak hayvanı diye bir tür yok. Bu tamamen bir uydurma. Örneğin köpeklerin iki gözü, sokak köpeklerinin üç tane mi gözü var? Gerçek tanım sokak hayvanı değil, sokakta yaşayan hayvandır. Peki neden sokak hayvanı deniliyor?
Örneğimizi ve tüm yazı boyunca örneklerimizi köpekler üzerinden açıklamaya çalışalım. Birincisi sokak köpeği denilerek, köpeğin değersizleştirilmesi, itibarsızlaştırılması, gözden düşürülerek düşmanlaştırılması gibi nedenler söz konusu. Sokak köpeği denilerek adeta köpek olmayan bir köpek tarif edilmeye çalışılıyor. Başlarına bir şey geldiğinde de, “Onlar gerçek köpek değil ki” algısı yaratılıyor.
Egemen sistem istemediği tüm unsurların önüne “sokak” ekini bilerek, çıkarına uygun olduğu için koyar. Sokak çocuğu, sokak kedisi, sokakta yaşayan insan… Burada ikili bir amaç var: Hem sokakta yaşayanı kolayca ele geçirip yok etmek hem de sokağı sadece egemenin izin verdiği (silahlı çeteler, uyuşturucu baronları, gasp-soygun yapan gruplar…) gruplara bırakmak. Yani sokağın politik bir alan olmasından hareketle burada muhalif tüm unsurları yok etmek, sokağı ele geçirmek. Biliyoruz ki, 1980’den bu yana sokağın hakimiyet gücü dinci, gerici, faşist yapıların eline geçti. O nedenle sokakta muhalif olarak gördükleri hiçbir şeyi istemiyorlar. Buna köpekler, kediler, kuşlar da dahil…
Sokak hayvanı dediğimiz de, yukarıda kısaca değindiğimiz noktalar ışığında, egemen dili yeniden üretmiş ve bilmeden/istemeden de olsa ona hizmet etmiş oluyoruz. O nedenle, sokaktaki hayvan tanımı bu zinciri kırmanın ilk ve önemli adımı olacaktır.
Mücadelemiz, hayvanlara ait sokakları yaratabilmek içindir…
Şuradan başlayalım: Sahip olmak demek mülkiyetine almak demektir. Yalnız buradaki mülkiyet ilişkisi evcilleştirmeyi de kapsar. O nedenle klasik mülkiyetin daha geniş bir tanımıdır. Evcilleştirmek, bir hayvanı insana ve insanın belirlediği mekana uyum sağlamaya zorlamaktır. Yani evcilleştirme durduk yere olmuyor. İnsanın çıkarı için hayvanı bu çıkara uymaya zorluyor. Uymayanı yok eden bir süreç izliyor. Bugün köpeklerin başına gelenler de bundan kaynaklı. Sadece ve sadece insanın egemenliğinin bir gösterisine dönüşen evcilleştirme sürecini detaylıca ilerleyen süreçte tartışacağımızı söyleyerek devam edelim.
Sahip olmak satın almayı gerektirir. (Burada sokaktan/barınaktan sahiplenilen köpekleri ayrı tutarak söylüyorum). Satın almak da üretilmiş olmayı gerekiyor. Çiftliklerde, petshoplarda, merdiven altı üretim alanlarında, köylerde üretilen köpeklerin satılması para karşılığı gerçekleşir. Öyleyse para ödenerek satın alınan ve sahip olunan evcil bir köpek, sistem için ideal bir köpektir. Sahibi tarafından kontrol edilecek, bakımı, tedavisi, yemeği karşılanacak ve tabii ki bunlar içinde para harcanacaktır. Yani özetle sistemin istediği köpek, para harcatan köpektir.
Buna karşılık sahipsiz köpek yukarıdaki tanımların tam zıtlarını barındırır. Her şeyden önce sahibi yoktur ve bu yaşayacağı büyük kötülüklerin ilk adımıdır. Bu ilk adım da ona bir isim konur: Başıboş köpek !
Başıboş; bir kimseye, bir şeye bağlı olmayan, boş gezen anlamlarını içeriyor. Sahipsiz köpek tanımı, toplum da yeterli korku ve paniği yaratmaz. Bunun yerine bir üst perdeden bir dil kurulur: Başıboş köpek!
Başıboş köpeği; saldırgan, itaat etmeyen, hastalık taşıyan, vahşi olarak yaftalamak ve inandırıcı kitle bulmak daha kolaydır. Eğer bir toplumu korku eşliğinde yönetiyorsanız o vakit korkuya eşlik edecek kavramlar uydurmalısınız.
Korku imparatorluğu içinde iktidar kuvveti, kuvvet gücü, güç otoriteyi, otorite de şiddeti doğurmaktadır. Başıboş köpek kavramı bu sürece tam da uyan bir niteliktedir. Başıboş köpek, toplumun köpekler üzerinden kutuplaştırılması içinde kullanışlı bir aparat rolü üstleniyor. Buradan sokakların güvenliğini bozan tek etmen olarak köpeklerin gösterilmesi ve hatta burada durmayarak terörist ilan edilmesinin kapısı aralanıyor, sokakta yaşayan köpekler güvenlik sorunu olarak pazarlanıyor. Burada ısrarla ekleyelim ki, asıl güvenlik sermayenin dolayısıyla kârların güvenliğidir. Kârların başına bir şey gelmemesi için, kârları engelleyen her köpek güvenlik tehdidi olarak da gösterilir terörist olarak da…
Dipnot:
[1] Kavramlar Sözlüğü: Özgür Üniversite
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.