Toplumsal meşruluğu sağlanmamış, milyonlarca insanın durdurmak için harekete geçtiği yasa, bu biçimi ile kağıda yazılı birkaç satırdan öteyi ifade edemez. Tarihsel deneyimlerimizden bildiğimiz gibi belirleyici olan sokak olacaktır. Yasayı uygulatmamak için kolları sıvayalım
Sokak hayvanları yasası, tasarı halinden Meclis gündemine gelene dek çokça tartışıldı ve tartışılmaya da devam ediyor. Hakkında çokça yazıldı, çokça söylendi. Bilimden, etikten uzak katliamı öngören bu yasa kabul edilemez! Bilim insanları, veteriner hekimler, sosyologlar, yaşam savunucuları ve binler aylardır yasaya neden karşı olunması gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Bu yazının yazılma nedeni ise iki önemli karşı çıkışın altını çizme gerekliliğidir.
Birincisi; Tayyip Erdoğan sokak hayvanları için meydanları dolduran binler için “elitler” kelimesini kullanarak yasaya karşı çıkan toplumsal kesimleri, geniş halk kitleleri nezdinde marjinalleştirmeye çalıştı. Bu kitlesel tepkiyi belli bir zümrenin tepkisi olarak göstermeye çalıştı. Sözü baştan söyleyelim, meselenin kendisi sınıfsaldır. “Başıboş” ve sahipsiz olarak dillendirilen hayvanlar, ekseriyetle gelir düzeyi yüksek insanların ikamet ettiği semtlerde, lüks sitelerin etrafında değil; kent çeperlerinde, yoksul mahallelerde yaşamaktadır. Ve bu mahallelerde yaşayan binler, sokak hayvanlarıyla aşını paylaşmaktadır. Ve yine o binler sokağa çıkmıştır mahalle arkadaşıma dokunma diyerek. Rehabilite etme, kısırlaştırma, aşılama gibi pek çok görev ve sorumluluğunu yerine getirmeyenlere karşı kendi seferberliklerini oluşturmuş olan binler ‘elitler’ değil, halkın kendisidir. Ve sokak hayvanları için çıkarılacak yasanın muhataplarıdır.
Köpeklerin tehdit olarak algılanması sokak hayvanlarına ülkemizde biçilen değerle ilgilidir. Birer metaya dönüştürülen, kullanım süresi dolduğunda, ki meta olan her şeyin bir raf ömrü ve bir kullanım süresi vardır, binlerce hayvan sokağa atılmaktadır. Ancak sokak köpekleri mama, tedavi, aksesuar gibi metaların ticaretinin konusu, dolayısıyla da bu sermaye döngüsünün bir parçası haline gelemedi. Sokaktan köpek toplatma yeni bir iş kalemi olarak belirlenecek, belki ihaleleri açılması gerekecek belki de mevcut işlerin bir parçası haline getirilecek. Barınak inşası, bunun için arazi tahsisleri, ihaleler… Sokak hayvanlarının dirisinden elde edilemeyen kâr, ölüsünden elde edilmek istenecek.
Hayvan satışının yasaklanması, aşı, rehabilitasyon vb. birçok yol varken katliamı seçmek başka bir aklın ürünüdür. Canlı yaşamını dolar piyasasına endeksleyen, rant için doğayı katleden, işçinin de hayvanın da kıymeti kapitalizmle kurduğu ilişkiyle ölçen sermaye düzenine karşı yaşamı savunanlar aynı saftadır.
İkincisi; türcülük, ırkçılık, cinsiyetçilik ve şiddet faşist iktidarlarda kol koladır ve birbirlerinin ayak izlerini takip ederler. Milyonlarca hayvanın katledilmesini yasa ile meşrulaştırmak isteyen iktidar toplumda katliam mantığını, öldürme mantığını da normalleştirmeye çalışmaktadır. Ve bu tartışmayı da en çirkin biçimi ile, ‘çocuklar ölüyor’ diyerek yapmaktadır. Çocuklar tarikat yurtlarında yanarak can verirken, tacize istismara uğrarken kılı dahi kıpırdamayanlar, şimdi çalacağı minareye kılıfı çocukların yaşam hakları üzerinden dikmektedir. Ve yine aynı iktidar yüzlerce çocuk depremde yaşamını yitirip, binlercesi de deprem bölgelerinde sağlıksız ve niteliksiz koşullarda yaşamaya çalışırken çocuklar için sözüm ona ‘güvenilir kentler’ inşa etmeye “başıboş” köpeklerden “kurtularak” başlamaktadır. Aralık 2023’te başlayan yasa tartışmasından bugüne, ülkede yüzlerce kadın, erkek şiddeti ile katledilmiş, Kayseri’de başlayan ve başka illere de sıçrayan ırkçı saldırılar yaşanmıştır. Yaşananlar tesadüfi olaylar değildir ve bu yasa ile toplumsal bellek ırkçılık, türcülük ve cinsiyetçilikle yeniden ve katmerlenerek tazelenecektir. Kadın ve LGBTİ+ düşmanlığı, hayvan düşmanlığı, göçmen düşmanlığı faşizmin toplumsal dinamikleridir. Ve bugün yasaya hayır demek, faşizmin toplumsal dinamiklerine karşı mevzi tutmaktır. O ünlü İtalyan filmindeki meşhur sahnede dükkanın kapısına asılmış yazıyı hatırlayalım: “VIETATO L’INGRESSO AGLI EBREI E AI CANI.” (Köpekler ve Yahudiler giremez)
Bu yazı yazılırken yasanın ilk beş maddesi Meclis’ten oy çoğunluğu ile geçti. Böylece sokak hayvanlarını öldürme/katletme arzusu, yasal dayanağını bulmuş oldu. Toplumsal meşruluğu sağlanmamış, milyonlarca insanın durdurmak için harekete geçtiği yasa, bu biçimi ile kağıda yazılı birkaç satırdan öteyi ifade edemez. Tarihsel deneyimlerimizden bildiğimiz gibi belirleyici olan sokak olacaktır. Şimdi mahallelerimizi paylaştığımız sokak hayvanları için bir kap su ve bir kap mama koymaktan daha fazlasını yapmak boynumuzun borcudur. Mahallelerimizde, yaşam alanlarımızda kuracağımız basit nöbetler, kolektif yaşam pratikleri yasanın karşısında birer duvar oluşturacaktır. Yan yana gelerek oluşturacağımız meclisler, birliktelikler onlar için de birer güvence haline gelecektir. Çünkü nasıl bir yaşam istiyoruz diyerek inşa etmeye çalıştığımız meclislerde sokak hayvanları için de nasıl bir mahalle, nasıl bir kent istiyoruz sorusunu sormamız gerekir.
Aşısı yapılmış, rehabilite edilmiş, kısırlaştırılmış hayvanlar saldırmazlar. Onlar için nitelikli ve sağlıklı yaşam alanları oluşturmak ve sorumluları denetlemek de bu saatten sonra bizim işimizdir. Çünkü bugün bu yasayı önümüze koyan AKP iktidarı yıllardır hayvanlar için görev ve sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Yasayı uygulatmamak için kolları sıvayalım. Kamusal alanlarımızın sermayeye devredildiği, kamusal haklarımızın yok edildiği bugün kentleri yaşamdan yana, canlıdan yana, ekolojik dengeden yana kurmak, tahakküm ve sömürü ilişkisini ortadan kaldırmak bizim hepimizin görevidir.
Yasaya karşı sokakları dolduran binlerin öfkesi ve inadı içerisinden çeşitli deneyimler elde edeceğimiz aşikar. Ölümle katliamla bizleri terbiye etmeye çalışanlara inat birlikte yaşamı savunacağız. Latin Amerika’da kadınların, kadın cinayetlerine karşı tüm dünyaya yaydıkları sözü alıp sokaklarımızda genişletelim. Bir canlı daha eksilmeyeceğiz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.