32 ülkenin devlet başkanı, cumhurbaşkanı ve başbakanının bir araya geldiği NATO Zirvesi sona erdi. Sonuç bildirgesinde üç ana vurgu vardı: Üye ülkelerin silahlanmaya ayırdığı payı artırma çağrısı yapıldı. Rusya-Çin-İran blokunu parçalamaya yönelik çağrılar yapıldı. Son olarak da Ukrayna’ya yönelik desteğin kalıcı hale getirilmesi
32 ülkenin devlet başkanı, cumhurbaşkanı ve başbakanının bir araya geldiği NATO Zirvesi sona erdi. Zirvenin sona ermesinin ardından 38 maddelik bir sonuç bildirgesi yayımlandı.
Sonuç bildirgesinde üç ana vurgu vardı: Üye ülkelerin silahlanmaya ayırdığı payı artırma çağrısı yapıldı. Rusya-Çin-İran blokunu parçalamaya yönelik çağrılar yapıldı. Son olarak da Ukrayna’ya yönelik desteğin kalıcı hale getirilmesi.
Sonuç bildirgesinde göre bir sonraki zirvenin Hollanda’da, ertesi yıl ise Türkiye’de toplanacağı duyuruldu.
Üye ülkelerin GSYH’sinin en az yüzde 2’si oranında “savunma” yatırımlarının beklendiği, bunun da bütün ülkeler tarafından karşılandığı sonuç bildirgesinde belirtildi. Kanada’nın bu oranı aştığı ve NATO’ya daha fazla katkıda bulunduğu takdir edilerek belirtilirken önümüzdeki dönemde yüzde 2 oranında silahlanma yatırımının yetmeyeceği, bu oranın artırılması gerekeceği tekrarlandı.
Silahlanma yatırımının yanı sıra bir diğer vurgu da askeri sanayiye yönelik yatırımlardı. Ülkelerin savunma sanayisinin geliştirilmesine yönelik teşviklerin yanı sıra bu alandaki ticaretin önündeki engellerin azaltılmaya çalışılacağı vurgulandı. Bu yönde bir adım olarak NATO Endüstriyel Kapasite Genişletme Taahhüdü üye ülkelerce kabul edildi.
Sonuç bildirgesinde üye ülkeler açısından en büyük tehdidin Rusya olduğu bir kez daha ifade edildi. Rusya’ya Moldova Cumhuriyeti ve Gürcistan’daki askeri güçlerini geri çekme çağrısı yapıldı.
Bildirgede Rusya’yla ilişkileri derinleştiren Çin ve İran’ın da bu tehdidin bir parçası haline geldiği belirtildi. Çin ve İran’a bu destekleri çekme çağrısı yapıldı. Çin’in BM’nin maç ve ilkelerini korumakla yükümlü olduğunu hatırlatan NATO, Rusya’nın savunma sanayisine verdiği desteği geri çekmesini talep etti. Maddi desteğin yanı sıra siyasi konumlanışını da değiştirme çağrısı yapıldı.
İran’ın da bu eksende hareket ettiği ifade edilirken “Avrupa-Atlantik güvenliğini” etkilediği belirtildi.
Kuzey Kore’nin Rusya ve Çin ile diyaloğunun yanı sıra nükleer silah kapasitesini artırmasının kuzeydeki güvenlik “endişelerini” artırdığı ifade edildi.
Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna’ya verilen desteğin pekiştirileceği vurgulandı. Ukrayna için NATO Güvenlik Yardımı ve Eğitimi (NSATU) kurulmasına karar verildi ve Ukrayna’ya Uzun Vadeli Güvenlik Yardımı Taahhüdü açıklandı. Taahhüde göre üye ülkeler önümüzdeki yıl içerisinde 40 milyar Avro tutarında asgari tutarında bir destek sunacak.
Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda kesin bir ifade bulunmasa da “koşulların yerine getirilmesi halinde” üyeliğinin düşünüleceği belirtildi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg zirve öncesinde yaptığı konuşmada “Ukrayna’ya desteğimiz bir hayırseverlik işi değil, bunu kendi güvenliğimiz için yapıyoruz. Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore’nin artan ittifakına karşı Hint-Pasifik bölgesindeki ortaklıklarımızı güçlendireceğiz” dedi.
Zirve iktidar basınında “Türkiye’nin aranan aktör” olduğu iddialarıyla yer aldı. Macaristan Başbakanı Orban’ın “Erdoğan barış misyonumuz için önemli bir ortak” sözlerine yer veren Sabah, Türkiye ve Akşam gazeteleri, Erdoğan’ın barış için daha fazla çaba çağrılarını da birinci sayfalarına taşıdı.
Ancak iktidar basınının öne çıkardığının aksine ne Gazze’de ne de Ukrayna’da barış gündeme gelmedi. Aksine silahlanma çağrıları daha baskındı. Orban’ın Erdoğan için söylediklerinden öte üç gün önce Ukrayna Savaşı’nda Avrupa’nın körükleyici pozisyonda olduğu ve bu pozisyonda olmak istemediklerine dair açıklaması zirve açısından daha kritikti. Ancak NATO içindeki bu çatlak, zirvenin konusu olmadı.
Sendika.Org