Sahipsiz hayvanların yaşam alanları insanların yoğun yaşadıkları yerler olmamalıdır. Dilenci veya kriminal sürüler oluşturarak sokaklarda yaşamaya mahkum edilen köpeklerin aşılanmaları, ekto ve endo parazit tedavileri ve hastalanmaları durumunda yakalanıp tedavi edilmeleri çok zordur. Çağdaş ülkelerde sokaklarda köpek göremezsiniz
Eski Yunanca’dan tıp diline geçen “euthanasie” (ötanazi), ölüme yardım etmek, güzel ölüm anlamına gelir. Yasal çerçevede tıbbi etik kapsamında; örneğin Belçika, İsviçre, Hollanda ve Lüksemburg’da insanlara ötanazi uygulanmaktadır. Aynı şekilde veteriner hekimlikte de hayvanların daha fazla acı ve ıstırap çekmemesi için tedavisi mümkün olmayan hastalıklarda bu yönteme başvurulmaktadır. Halk arasında ötanazi, “uyutma” olarak bilinir.
İnsanlık tarihinde en büyük ötanazi (uyutma) Hitler Almanyası’nda yaşandı. 1940-1945 yılları arasında Auschwitz’te gaz odalarında 900 bin insan ötanazi-uyutma adı altında katledildi. Nazi’lerin toplamda 6 milyon kurbanından 900 bini[1], merhametli uyutma adı altında katledildi. Ne yazık ki dünün kurbanı Yahudiler, Siyonizm ideolojisi temelli kurdukları İsrail devleti eliyle Filistinlilere 75 yıldır uyguladıkları yok etme politikasıyla, son 8 ayda Gazze’de çocuk, kadın, yaşlı demeden 40 bin insanı bombalarla aç, susuz, ilaçsız bırakarak öldürdüler ve hâlâ katliamlarına devam ediyorlar. Belki onlar da merhametli olduklarını iddia edebilirler. (İsrail başbakanı dünyanın en ahlaklı ordusuna sahip olduklarını iddia ediyor.) Ancak bu katliamlar karşısında hâlâ egemen güçlerin vicdanları sızlamıyor, savaşı durdurma, sonlandırma yönünde irade koyamıyorlar. Bu vahşetler karşısında siyasi nedenlerle karşı tavır gösterilmiyor ya da barış ve adalet isteyenlerin sesleri anında kısılıyor.
İnsanlar, tarih boyunca birbirleriyle savaşlar ve katliamlar yaparken doğayı tahrip etmeye, yaşam dengelerini değiştirmeye, dünyayı yaşanılmaz hale getirmeye devam ediyorlar. Muktedirler; yalnız kendilerinden olmayanlara değil, zayıf gördükleri her şeyi istekleri doğrultusunda imha etmeye kalkışabiliyorlar. Ülkemizde sokak hayvanları sorununu uyutma metoduyla halledileceğini ileri sürenler, yaşam hakkının ne kadar kutsal olduğunun bilincinde değiller. Böyle uygulamaların daha önce başka ülkelerde yapıldığını ileri sürüp meşrulaştırmaya çalışmak, bu uygulamaların doğru yöntem olduğu anlamına gelmez.
İnsanların ilk evcilleştirdikleri hayvanların başında köpekler gelir. Sahiplerine koşulsuz sadakatle bağlı olan köpekler, sahipsiz kaldıklarında insanlara yakın yerleri tercih ederler. Sadakatlerinin yanı sıra çok duygusal olan bu hayvanların insanlardan beklentileri ilgi, sevgi ve karınlarını doyuracak yiyecektir. Sahipsiz köpekler, annelerinden, bağlı oldukları veya ilişki içinde bulundukları köpek topluluklarından ya da yaşadıkları tecrübelerden davranış ve karakterlerini kazanırlar. Sahiplendikleri çevreyi (insanlar da dahil) koruma ve savunma güdüleri güçlüdür.
Türkiye’de yöneticiler, yıllardır görmezden gelinen, bugün geldiği nokta itibarıyla büyük sorunlar barındıran sokak hayvanlarıyla ilgili ciddi ve etkili çözüm yollarını sahaya yansıtmış değiller. Sokak hayvanı popülasyonunun kontrol altına alınması için kısırlaştırma, en doğru ve insancıl yöntemdir. Kısırlaştırılmayan bir çift köpeğin doğurduğu yavrularla birlikte 6 yılda yaklaşık 50 binden fazla köpek sayısına ulaşabilir. Hayvan barınakları ve sokak hayvanlarından sorumlu belediyelerin kısırlaştırma faaliyetlerini ciddiyetle ve en hızlı şekilde uygulamaları halinde birkaç yıl içinde bu sorun çözülür. Kısırlaştırma operasyonlarını yapabilecek veteriner hekimlere her türlü ekipman, malzeme ve ilaç temin edilmeli, gerekli hallerde kısırlaştırmayla ilgili kurslara gönderilerek tecrübe kazanmaları sağlanmalıdır. Yetersizlikleri halinde bu işi severek yapabilen yeni veteriner hekimlere görev verilmelidir. Hayvan sever olarak bilinen hayvan koruyucuları, ilgisi, yaklaşımı ve tecrübelerinden dolayı istemeleri durumunda belediye kadrosuna alınmalı ve hayvan bakımlarına yardımcı olmalıdır. Kedi-köpek üretim yerleri sıkı bir şekilde denetlenmeli ve gerektiğinde üretim yasaklanmalıdır. Ticari amaçlarla başka ülkelerden kedi köpek girişleri sıkı bir şekilde engellenmeli. Kedi ve köpek sahiplenenler kayda geçirilmeli, kontrol altında tutulmalı ve hayvanların sokaklara terk edilmesi yasaklanmalıdır. Kısırlaştırılmış sokak hayvanlarına rahat yaşayacakları yaşam alanları yaratılmalıdır.
Her geçen gün sayıları gittikçe artan sokak hayvanları, şehirlerde, mahallelerde, sahillerde birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Sokak hayvanlarının artışıyla birlikte ısırma, kazalara neden olma ve kuduz vakalarının artışı gibi sorunlar ortaya çıkarken, vatandaşların özellikle çocukların korkuları ve ruhsal travmaları göz ardı edilmemelidir. Sahipsiz hayvanların yaşam alanları insanların yoğun yaşadıkları yerler olmamalıdır. Dilenci veya kriminal sürüler oluşturarak sokaklarda yaşamaya mahkum edilen köpeklerin aşılanmaları, ekto ve endo parazit tedavileri ve hastalanmaları durumunda yakalanıp tedavi edilmeleri çok zordur. Çağdaş ülkelerde sokaklarda köpek göremezsiniz.
Yıllardır görmezden gelinen bu sorunun çözümü için 30 gün içinde sahiplenilmeyen sokak hayvanlarının uyutulması yönündeki görüş ve öneriler, yaşam hakkı çerçevesinden bakıldığında ne insani ne de dini değerlerle örtüşmektedir. Merhametsizliğin bu aşamaya getirilmesi, telafisi mümkün olmayan vicdani çöküntülere ve psikolojik travmalara yol açacaktır. Buna uyutma, insancıl öldürme denilemez; bu doğrudan katletmedir, hayvan katliamıdır.
Dipnot:
[1]Deutsches Historisches Museum Berlin, 1915
*Mehmet Eryılmaz, Veteriner
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.