1 Mayıs tüm işçi sınıfının olduğu gibi sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinindir de. Esenyurt Devlet Hastanesi örneğinde olduğu gibi en temel hakkımız olan örgütlenme hakkımızı savunmak için, kışkırtılmış sağlık talebini karşılamak üzere insani sınırları aşan bir iş temposuna karşı durmak için, baskı ve sürgünlerin insanlık suçu olduğunu haykırmak için, sağlık mesleklerinde hiçbir alanda erkeklerin gerisinde bir emek sarf etmeyen kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği talebini yükseltmek için, cam tavanlara, homofobiye, ırkçılığa her türlü ayrımcılığa karşı durmak için sendikamızın çatısı altında tüm Türkiye’de alanlarda olacağız
1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri kamu sendikal hareketi içindeki öncü kimlikleri ile öne çıkarlar. Kurulduğu yıldan itibaren sorunların doğru tespiti ve fili, meşru, militan sendikacılık anlayışı ile kitlesini sokaklara döken SES bugün de kamu sendikacılığında sağlık ve sosyal hizmet emeğinin en mücadeleci sendikasıdır.
Sağlık ve sosyal hizmet emeğinin dönüşüm süreci çalışanların aleyhine ilerlemiş, ilerlemeye devam etmektedir. Binlerce mezun veren sağlık yüksek okullarına rağmen kamu istihdamındaki yetersizlikler ucuz işgücü ve işsizler ordusu yaratırken, ağır iş yükü, angarya, mobbing ve yönetici baskıları altında hizmet üretmeye çalışan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri yoksulluk sınırındaki ücretlerle insan onuruna yakışır bir hayat ve iş koşullarının örgütlü mücadeleden geçtiğini anlamak zorundadır.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 2023 yılı hizmet faliyetlerini şöyle paylaşmıştır: 804 milyon 131 bin 471 muayene; acil servislerde 150 milyon 523 bin 406 başvuru karşılanmış; 39 milyon 252 bin 502 ağız ve diş sağlığı hizmeti verilmiş; 7 milyon 224 bin 462 kanser taraması gerçekleştirilmiş; 629 bin 717 evlilik öncesi ve 914 bin 510 yenidoğan SMA taraması yapılmış; 6 milyon 591 bin 114 evde sağlık hizmeti gerçekleşmiş; 176 bin 809 sigarayı bırakma poliklinik hizmeti verilmiş; tüm branşlarda 11 milyon 875 bin 556 ameliyat ve 5 bin 84 organ nakli gerçekleştirilmiştir.
Bütün bu ”başarılar” sıralanırken sağlık emek gücünün gerçekliğini ortaya koyacak net veriler yok denecek kadar azdır. Satır aralarını 2023 sağlık istatistik yıllığından okuyoruz. Türkiye’de çalışan sağlık emekçisi sayılarını gösteren bu tabloda hemşire istihdam sayısı dikkat çekecektir. Ne var ki 2021 yılı OECD sağlık istatistiklerinde 2019 verilerine göre ülkemizde 1000 kişi başına düşen hemşire sayısı ise 2,4’tür. Listenin başında yer alan Norveç’te bu sayı 2020 verilerine göre 18,05’tir.
2022-2023 öğretim yılı öğrenci kontenjanı da dahil edildiğinde hemşirelik programlarında öğrenim gören öğrenci sayısı 68 bin 152’dir. Ayrıca resmi bir sayı olmamakla birlikte, mezun ve istihdam edilen sayılar arasındaki fark dikkate alındığında yaklaşık 70-100 bin arasında istihdam edilmeyi bekleyen mezun olduğu tahmin edilmektedir. Bu veriler, mezun sayısı bakımından Sağlık Bakanlığı’nın 2023 yılı için ihtiyaç olduğunu belirttiği 426 bin hemşire (SB, 2022) sayısına yakın olmasına karşın, mezunların istihdamına yeterli şekilde yansımadığı görülmektedir.
2021 yılı OECD sağlık istatistiklerinde, ülkemizde 2019 verilerine göre 1000 kişi başına düşen hekim sayısı 1,95 olup listenin sonunda yer alan Kolombiya’da 2018 verilerine göre bu sayı 2,18’dir. Bu noktada Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sağlığa olan etkilerinin başka bir yansıması olan kişi başına hekime müracat sayılarını da incelemek lazım. Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2022 Haber Bülteni sağlık hizmetleri kullanım İstatistikleri verilerine göre; kişi başı hekime müracaat sayısı 10, kişi başı diş hekimine müracaat sayısı 0,62 olarak gerçekleşti. Rakamsal olarak 2022 yılında toplam hekime müracaat sayısı 854 milyon 328 bin 324 olarak gerçekleşti. 2022 yılında hekime müracaatın yüzde 39,9’u birinci basamak sağlık hizmeti veren kurumlara yapılırken, yüzde 60,1’i ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına yapıldı.
2002 yılından itibaren dönemsel olarak sağlık çalışanı istihdamını gösteren bu tabloda 2002 yılından günümüze toplam hekim, hemşire, diş hekimi, eczacı, ebe ve diğer sağlık çalışanları sayılarında önemli artışlar olduğu görülse de eczacı ve diş hekimi sayılarının azlığı dikkat çekmektedir. 2002 yılından 2018 yılına kadar olan sürede en az sayıda olan sağlık personeli grupları diş hekimi ve eczacılardır.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2022 yılında hemodiyaliz cihaz sayısı 18 bin 736 oldu. 2022 yılında Sağlık Bakanlığı’nda 548, üniversitede 58 ve özel sektörde 315 hemodiyaliz merkezi hizmet verdi. Hemodiyaliz cihazı sayıları Sağlık Bakanlığı’nda 6 bin 944, üniversitede bin 217 ve özel sektörde 10 bin 575 oldu. Toplam cihaz sayısının yüzde 37’si Sağlık Bakanlığı’nda, yüzde 56,4’ü ise özel diyaliz merkezlerinde bulunmaktadır. (Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2022 Haber Bülteni.) Bu merkezlerde yeterli sayıda doktor, hemşire, diyaliz teknikeri çalışmadığını biliyoruz.
Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 2023 Yılı İçin İş Gücü Düzeyi Hedeflerinde; 2023 yılında yaklaşık 22 bin diyaliz cihazı ve 3,5 cihaz başına bir diyaliz teknikeri ile optimal koşullarda hizmet verileceği tahmin edilerek diyaliz teknikeri hedefi, 6 bin 300 olarak belirlenmiş, bin kişiye düşen diyaliz teknikeri sayısı 0,07 olarak hesaplanmıştır. 2023 hedefine ulaşılması için diyaliz teknikerliği bölümlerine alınacak öğrenci sayısı projekte edilmiş ve 6 bin 329 sayısına ulaşılmıştır. Diyaliz teknikerliği ile ilgili bölümlere mevcut durumdaki gibi öğrenci alımının devam etmesi halinde, 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş ihtiyaca göre yaklaşık 2.300 daha fazla diyaliz teknikeri yetiştirilmiş olacağı yönünde değerlendirme yapılmıştır. (2023 Yılı Sağlık İş Gücü Hedefleri ve Sağlık Eğitimi, 2014.)
İş yoğunluğunun çok fazla olduğu başka bir meslek grubuna geçelim. Hastanelerde MR cihaz sayısı geçen seneye göre 2022 yılında 960’tan 973’e, BT cihaz sayısı bin 271’den bin 331’e, Doppler Ultrason cihaz sayısı 6 bin 828’den 7 bin 597’ye, EKO cihaz sayısı 2 bin 850’den 3 bin 35’e ve Mamografi cihaz sayısı ise 964’ten 973’e yükseldi. 2022 yılında Gama Kamera, PET ve Radyoterapi sayısı sırasıyla 264, 157 ve 258 oldu. (Sağlık İstatistikleri Yıllığı, 2022 Haber Bülteni.) Görüntüleme hizmetleri için aylar sonrasına randevu alınan bu zamanda cihazların fazlalığı ile övünülürken radyoloji tekniker/teknisyen istihdamı ve iş yükü için bir değerlendirme göremiyoruz. Tüm Rad-Der, 2023 Haziran ayında kamu, özel ve üniversite hastanelerinde 30 bine yakın radyoloji teknisyeninin çalıştırıldığını belirterek “Oysaki Türkiye’nin gerçek ihtiyacı şu anda en az 45 bin civarında. OECD verilerine göre bu rakam çok düşük. Gelişmiş ülkedeki meslektaşlarımıza göre bizler daha fazla iş yükü ile karşı karşıyayız. MR ve BT çekiminde Türkiye’nin dünya lideri olduğumuz” yönünde yaptığı açıklama bu alanda da sağlık insan gücü yetersizliğine dikkat çekmektedir.
Aile hekimliği birimi, aile sağlığı merkezi, KETEM ve acil yardım istasyon sayısı 2021 yılına göre arttı. Aile hekimliği birimi, aile sağlığı merkezi, KETEM ve acil yardım istasyonu sayıları 2022 yılında bir önceki yıla göre sırasıyla 26 bin 928’den 27 bin 762’ye, 8 bin 57’den 8 bin 172’ye, 336’dan 364’e ve 3 bin 170’ten 3 bin 290’a yükselmiştir. (Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2022 Haber Bülteni.)
Sağlıkta şiddet, bu sağlık sisteminin çalışanlar için en can yakıcı sonucudur. Bakanlığın ısrarla açıklamak istemediği beyaz kod verileri TTB’nin hukuki süreç işletmesi ile alınabilmiştir. Sağlık Bakanlığı, 1 Ocak 2016 ile 3 Mart 2022 tarihleri arasında 20 bin 298 fiziki şiddet bildirimi olduğunu açıklamıştır. Sağlık Bakanlığı’nın 2023 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu’nda 2023’ün ilk 6 ayında “beyaz kod” sistemine 9 bin 35 adet sağlıkçının başvurduğu ve 7 bin 66 başvurunun da hukuki yardım kapsamında değerlendirildiği belirtilmiştir. Başka bir açıdan ortalama günlük 50, saatte 2 beyaz kod bildirimi yapılmıştır.
Bütün bu örneklerden, değerlendirmelerden yola çıkarak emeğe değil cihaza yatırım yapan iktidarın çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet yaklaşımına da birkaç söz etmek gerekir.
SES’in Türkiye genelinde 52 ilden, sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan sağlık emekçileriyle Kasım 2020’de yaptığı araştırmaya katılan kadınların yüzde 81’i psikolojik, yüzde 37’si ekonomik, yüzde 43’ü fiziksel ve yüzde 26’sı cinsel şiddete maruz kaldığını belirtmiştir.
Şiddetin dışında işkolumuzda çalışan kadın emekçilerin yüzde 80’i mobbinge ve yüzde 35’i ise dijital şiddete maruz bırakıldığını ifade etmiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayımlanan ortak rapora göre, sağlık ve bakım sektöründe çalışan kadınlar, erkeklerden ortalama yüzde 24 daha az kazanıyor ve bu rakam, diğer sektörlerdeki cinsiyete dayalı ücret açığından daha büyük bir farkı temsil ediyor.
Kadınların neredeyse çalışanların yarısını oluşturduğu işkolunda kadınların yöneticilik durumları cinsiyet eşitsizliğini ortaya koymakta. Sayılara bakacak olursak; üniversite ve özel hastanelerde görevli yöneticilerin cinsiyetlere göre dağılımı (2019): başhekimlerin yüzde 11’i kadın, yüzde 89’u erkek; sağlık bakım hizmetleri müdürlerinin yüzde 92’si kadın, yüzde 8’i erkek. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde görevli yöneticilerin cinsiyetlerine göre dağılımı (Aralık 2019): Başhekimlerin yüzde 16’sı kadın, yüzde 84’ü erkek; sağlık bakım hizmetleri müdürlerinin yüzde 89’u kadın, yüzde 11’i erkek. Kadınlar çalışma yaşamı içerisinde cam tavan yaşamaktadır. Kariyerleri bile toplumsal cinsiyet kodları içerisinde belirlenmektedir.
Ortaya koymaya çalıştığımız tabloda iş yoğunluğuna rağmen sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının ücret düzeylerini artırmak için sağlıklarını zorlayacak derecede fazla çalışma ve nöbetlere gönüllü olduklarının da altını çizmek gerekir.
Diğer taraftan sosyal hizmetler işkolunda yaşanan sorunlar sosyal politikaların değişimi ve dönüşümünden payına düşeni alarak çığ gibi büyümüştür. Farklı istihdam ve ücret politikaları en büyük sorundur. Yapılan işin niteliğini ve mesleklerin sınırlarını yok sayan sosyal hizmet politikasına karşı var oldukları kurumlarda insan onuruna yakışır iş koşulları ve halkın sosyal hizmetler hakkı için ses çıkaran çalışanlar baskı ve sürgünlerle susturulmaya çalışılmaktadır.
Yıllardır değişen dönüşen çalışma koşulları sarı sendikalar eliyle örgütlenme bilincini yok ederek sendikal harekete olan inancı da sarsmıştır. Onlarca meslek grubunu kapsayan iş kolumuzda emekçilerin hak mücadelesi bir taraftan meslek sendikacılığı bir taraftan da hak temelli mücadeleden uzaklaşan, kadın sağlık emekçilere oluşumları içinde kıt sayıda yer veren, promosyon sendikacılığı ile “üye devşirmeye” çalışan yeni sendikal oluşumların kıskacı arasındadır.
Bu değerlendirmeyi yaparken son 20 yılda değişen emek politikaları, zorlaşan istihdam koşulları ve politik iklim içinde istihdam edilen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sendikal hareketin tarihini bilmeden türlü gerekçelerle sendika arayışına girdiklerini gözardı etmemek gerektiğini aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. İdari ya da sendikal baskılardan uzak kalmak için ya da iade edilen üyelik aidatları ile o sendikadan ötekine savrulan çalışanlar için sendikal hareketin, örgütlülüğün anlamını, gücünü ve bunu gerçekleştirebilecek sendikanın SES olduğu gerçeğini ısrarla anlatmak ve uygulamada göstermek zorundayız. Sendikal güç sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin değiştirip dönüştürme cesaretini ve sorumluluğunu ortaya çıkarmalıdır. Günümüzde birer işçi havzasına dönen şatafatlı şehir hastanelerindeki iş yükü, angarya ve mobbingin kabullenmemiz gereken bir dayatma olmadığını; çalışanın sınırlarının, hizmet alanların sabırlarının sınandığı görüntüleme birimlerinde eksik çalışma zorunluluğunun iş bitirme kaygısıyla üzerimize yıkılmasına razı olamayacağımızı; ASM çalışanlarından yüzde 35’lere varan vergi yükünün kabul edilemeyeceğini; 112 ambulanslarında görevli meslektaşlarımızın yaşadığı şiddet ve trafik kazalarının işin ”fıtratı gereği” yaşanmadığını ve şiddetin hayatlarımıza mal olduğu işyerlerimizde başta bakanlığının sağlık politikalarının katılımcı bir anlayışla değiştirmesi gerektiğini; başka bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu yaşayıp deneyimleyerek gören sağlık ve sosyal hizmet emekçileri için tüm baskı ve zorbalıklara rağmen sendikal çizgisini geriletmeyen SES adrestir.
1 Mayıs tüm işçi sınıfının olduğu gibi sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinindir de. Esenyurt Devlet Hastanesi örneğinde olduğu gibi en temel hakkımız olan örgütlenme hakkımızı savunmak için, kışkırtılmış sağlık talebini karşılamak üzere insani sınırları aşan bir iş temposuna karşı durmak için, baskı ve sürgünlerin insanlık suçu olduğunu haykırmak için, sağlık mesleklerinde hiçbir alanda erkeklerin gerisinde bir emek sarf etmeyen kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği talebini yükseltmek için, cam tavanlara, homofobiye, ırkçılığa her türlü ayrımcılığa karşı durmak için sendikamızın çatısı altında tüm Türkiye’de alanlarda olacağız!
Öfkemizi isyanımızı kuşanalım, dövizlerimizle pankartlarımızla alanları dolduralım! ,
İşyerlerimiz bizimdir!
Alanlar bizimdir!
1 Mayıs bizimdir!
Taksim bizimdir!
Nazan Karacabey: SES Eş Genel Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.