Önümüzdeki dönem tüm yerel yönetimleri öğretmenlerin talepleri ile sınayacağımızı ilan ediyoruz. Bu talepleri amasız, bahanesiz ve hızlıca yerine getirecek yerel yönetimler istiyoruz. Bizim yerel yönetimler haritamızdaki renk dağılımı da bu şekilde oluşacak
2024 yerel seçimleri tamamlandı. Son yıllarda atlattığımız ‘en önemli seçimler’ kataloğunun son sayfası, genel değerlendirmelere göre diğerlerinden çok farklı sonuçlandı. Pek çok mecrada yapılan değerlendirmeler haritadaki renklerin nasıl değişiklik gösterdiğine dair uçsuz bucaksız analiler içerse de bu değişikliği yaratan toplumsal ve sınıfsal dinamikleri kavrayan yorumlar görece daha az. Son yıllarda emek mücadelesindeki hareketliliğin, direnişlerin, ekonomik hakların gasbına karşı açığa çıkan güçlü ve net sesin sürece etkisi pek gündemde değil.
Emekçilerin ekonomik koşullarındaki hızlı kötüye gidiş doğallığında sendikal mücadelede ekonomik taleplerin öne çıkmasına neden oluyor. Özel sektör öğretmenleri, mücadelesinin merkezine bundan yaklaşık üç yıl önce “taban maaş” mücadelesini koydu. Ekonomik zorlukların daha da yakıcı hale geleceğini ve sermayenin öğretmeni ucuz işgücü olma noktasında daha da zorlayacağını fark edenler için bu tercih kaçınılmazdı. Bu üç yıl içerisinde eylemler, basın açıklamaları, sosyal medya kampanyaları, kortejler, pankartlar, afişler, Meclis’in kapısına dayanmak… Bolca şey denendi. Denenmeye de devam edecek. Bugün bu mücadele ile “taban maaş” talebi ülkenin gündeminde yerini aldı, öğretmenler için bir keşkeden fazlası oldu, acil bir talep haline geldi. Öğretmenler seçmen olmaya mahkum edilmekten öte bir şey yapabileceğini fark etti, hak arama mücadelesinin dair inancını güçlendirdi.
“Lütfen siyaset yapmayalım, sendika siyaset yapmamalı!” kaygılarının sahipleri, emekçi mücadelenin çıplak ve duru sınayışıyla siyasetin aslında ‘âlâsını’ yaptığını fark ederek rahatladı. Taban maaş Meclis’te defalarca oylandı, soru önergeleri, kanun teklifleri reddedildi. İktidar partisi ve ittifak ortağı 2014’te kaldırılan taban maaşı geri getirmeyi reddetti ve sermayeyi küstürmemeyi tercih etti. Bunu apaçık söylebiliyoruz çünkü mücadelemiz taban maaşı Meclis’te oylattırdı ve Meclis tutanaklarında kimin neye oy verdiği ortada.
Geldiğimiz noktada Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile -ne hikmetse Meclis eyleminden hemen sonra- yaptığımız görüşmede Bakanlığın taban maaş ve öğretmenlerin statü olarak kamudaki meslektaşları ile eşitleneceğine dair ‘müjdeler’ aldık. Bu müjdeleri hazırlatanın ne olduğunu elbette tüm öğretmenler biliyor. Bakanlığın bakış açısını değiştiren şeyin Kızılay’dan Meclis’e yürüyen yüzlerce öğretmenin kararlılığı olduğu konusunda hiçbirimizin kuşkusu yok. Değişiklikler için 2024 Nisan ayının işaret edildiği görüşmedeki sözlerin tutulmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.
MEB ve Meclis’e dönük taleplerin beraberinde öğretmenlerin yerel yönetimlerle bağlantılı haklar için de mücadelesi sürüyor. Özel sektörde çalışan eğitim emekçileri, kamudaki meslektaşlarına tanınan hakları elde etmek için maalesef neredeyse tüm şehirlerde mücadele vermek zorunda bırakılıyor.
İndirimli ulaşım hakkı öğretmenlerin yerel yönetimlerden taleplerinden ilki. İndirimli ulaşım, öğretmenler için ekonomik bir talep olmanın ötesinde öğretmenlik statüsündeki ayrımın ortadan kalkmasının bir parçası ve ikinci sınıf öğretmen muamelesine karşı bir duruş olarak görülüyor. Yerel yönetimlerin şirketleşen yapısı, hizmetlerin taşeronlaşması ve birden fazla yönergenin/kanunun yarattığı karmaşa öğretmenlerin taleplerini sürüncemede bırakmak için belediyelerce bahane olarak kullanılıyor.
İzmir’de Öğretmen Sendikası öncülüğünde öğretmenler ulaşım hakkı için aylarca mücadele etti ve büyük bir inat ve kararlılıkla indirimli ulaşım hakkını elde etti. İzmir’deki yoğun çabanın kazanımla sonuçlanması diğer illerde bu talebin öne çıkması için cesaret yarattı. Ankara’da öğretmenler uzun süredir aynı taleple hem alanlarda hem yerel yönetimin yetkili makamlarında mesai harcıyor.[1] İndirimli ulaşım talebiyle yürütülen mücadelenin, “Haklarımızın tamamını alacağız” diyen öğretmenler tarafından yakın dönemde tüm kentlere sıçratılabileceğini söylemek hiç zor değil.
Yerel yönetimler ile eğitim emekçilerinin teması belediyelerin hizmetlerinden yararlanma koşulları ile sınırlı değil. Büyük kentler başta olmak üzere hemen hemen her belediye eğitim ve öğretim hizmeti veriyor. Bu noktada binlerce eğitim emekçisi belediye çalışanı olarak eğitim sürecinde görev alıyor. Yerel yönetimlerin eğitim-öğretim hizmeti verdiği alanlarda eğitim emekçilerinin hak ettiği şartları sağladığını söylemek neredeyse imkansız. Ataşehir Belediyesinde taşeron olarak yarı zamanlı çalıştırılan ve maaşlarını almakta sorun yaşayan öğretmenlerin/eğitmenlerin mücadelesi ile gündeme gelen bu gerçeklik Çankaya Belediyesi’nde çalışan öğretmenlerin sosyal medyada ve alanlarda çıkardığı güçlü sesle daha da görünür oldu.[2]
Sosyal belediyeciliğin, emekçilerin hakkına dair duyarlılığın tüm adaylarca meydanlarda bolca dillendirildiği bir seçim sürecinin ardından bu söylemlerin gerçekliği önümüzdeki süreçte öğretmenlerin sorunlarını çözmek için atılan adımlarla test edilmiş olacak.
Bu yazının bir değerlendirme/tespit metni olmaktan öte bir hedefi var, bu hedefi açık ederek sonlardırayım. Bu yerel seçimlerin ardından yürüttüğümüz birkaç hak talebiyle de paralel olarak önümüzdeki dönem tüm yerel yönetimleri öğretmenlerin talepleri ile sınayacağımızı ilan ediyoruz. Daha önceki görüşmelerimizde bize hak veren, desteğini açıklayan ya da açıktan desteğini gösteren, taleplerimizin haklı olduğunu söyleyen iktidar ya da muhalefet partisi fark etmeksizin tüm yerel yönetimlere, belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine sesleniyoruz:
Bu talepleri amasız, bahanesiz ve hızlıca yerine getirecek yerel yönetimler istiyoruz. Bizim yerel yönetimler haritamızdaki renk dağılımı da bu şekilde oluşacak. Durduğumuz yeri ilk günden bu yana en net haliyle tarif ediyoruz: Emekçilerin çıkarları ile çatışan kim ise karşısındayız, hakkımız neyse alacağız!
* Hüseyin Aksoy, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Sekreteri
[1] Ankara’da bu hak 2015 yılında Melih Gökçek tarafından kaldırılmıştı. Öğretmenler bu hakkın kendilerine yeniden tanınması için Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne defalarca başvursalar da belediye mevzuatın buna izin vermediğini öne sürüyor. Ancak 30’u aşkın ilde bu hak, özel sektörde çalışan öğretmenlere de tanınmış durumda.
https://sendika.org/2024/03/gokcek-kaldirdi-yavas-da-vermemek-icin-diretiyor-ankarada-ozel-sektor-ogretmenleri-indirimli-ulasim-haklari-icin-mucadele-ediyor-702879
[2] Ataşehir Belediyesi’nin kurslarında 90’a yakın öğretmen yarı zamanlı ve taşeron olarak çalıştırılıyor. Kurslar 8-9 ay sürse de öğretmenler 3 aylık sözleşmelerle çalışıyorlar. Ücretlerin sürekli geç ve eksik yatırılmasından muzdarip öğretmenler, nisan ayı için ücretlerini alamayınca mücadeleye girişti.
https://sendika.org/2023/05/atasehir-belediyesinde-calisan-ogretmenler-gasp-edilen-haklari-icin-harekete-geciyor-684447
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.